CHP aslında Hababam Sınıfıdır! Nev-i şahsına münhasırdır. Yüreğimizi titreten müziği gibidir, ağır olduğunda tarifsiz bir hüzün kaplar içimizi, hızlandığında coşku, heyecan, mutluluk, yaşama sevinci verir.
İnek Şaban, Güdük Necmi, Domdom Ali, Hayta İsmail ve diğerleri... Aslında tertemizdirler. Daha da ötesi saftırlar. Haylazdırlar lakin kötü değildirler. O yüzden çok severiz. İçimizde Hababam Sınıfı serisinin herhangi bir filmini defalarca izlemeyenin neredeyse olmamasının nedeni belki de budur.

Sınıf başkanlığı seçiminde kullanılan yöntem bilek güreşidir. Güçlü olan kazanır. Sosyal hayatımızın her alanında karşılaştığımız bir durum olduğu için hiç yadırgamayız. Gülerek izleriz o sahneleri.
Bir köy okuluna yardım kampanyasında, manken kızların resimlerinden sigaraya, tuvalet kağıdından futbolcu resimlerine kadar bir sürü gereksiz şey gönderip eğlendiklerinde biz de onlarla beraber eğleniriz. Oysa onları asıl anlatan, içlerindeki tek mezun "Köylü Ahmet'in" kalbini kırdıklarını anladıklarında, bir kamyona atlayıp, arkadaşlarının öğretmenlik yaptığı köye yeni bir okul yapmak için koştur koştur gitmeleridir.

Anımsar mısınız bilmem, Özel Çamlıca Lisesi'nin tüccar kafalı müdürü, kar zarar hesabına dalar da okulun yıkılma ihtimalini umursamaz. Okulun tüm eşyaları boşaltılırken, "bizimkilerden" birinin aklına Kel Mahmut'un sözleri gelir. "Okul dört duvardan ibaret değildir". Hepsinin gözleri parlar. Şevkle yerlerinden fırlarlar. Okula yakın bir bölgeye, açık alana, önce sıralarını, sonra tahtalarını ve en sonunda Atatürk büstünü koyarlar. Geçmişte kalplerini kırdıkları bütün öğretmenleri, kış gününde paltolarıyla ders vermeye gelirler. Eğitim devam eder.

Ya Osmanlıcı Edebiyat Öğretmeni Zühtü'ye verdikleri ders! Unutulur mu hiç? Şöyle gözünüzün önüne bir getirin o sahneyi; Sözlüde tüm Hababam Sınıfı öğretmen kürsüsüne bakarak Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini okur. Yine oyuna geldiğini, kürsünün önündeki kağıda bakarak kopya çekildiğini düşünen Zühtü, suçüstü yaptığını düşünerek Kel Mahmut'u sınıfa çağırır. Kel Mahmut sınıfa girip olay kendisine anlatıldığında tüm sınıf ayağa kalkarak inançla Gençliğe Hitabeyi okur. Gerçekten kürsünün önünde bir kağıt asılıdır. Kağıtta ise; "Hababam da olsak Gençliğe Hitabe'yi biliriz" yazılıdır. Sonra okul bahçesinde "Ben sana yandım Zühtü" türküsü okunur hep beraber...

Sözün özü; Bizden oldukları için severiz biz onları, bu toprakların güzel çocuklarıdır...
Hababam sınıfının her bir karakterini CHP'den bir isimle özdeşleştirerek konuyu sulandırmak derdinde değilim ama Kel Mahmut'a bir rol biçmeden bu yazıyı sonlandırmak da istemem...
Kel Mahmut, CHP'nin seçmenidir aslında...
Serttir, tavizsizdir,cumhuriyetçidir, yurtseverdir, ilericidir, idealisttir...
Kızar, tek ayak üstünde bekletir...
Hafta sonu izinlerini iptal eder...
Aç bırakır...
Ceza üstüne, ceza verir...
Bakmayın siz, şimdi yazılı/görsel medya üzerinden Kel Mahmut'a saldıranlara, aşağılayanlara, şezlongçu ilan edenlere...
Kel Mahmut yine ceza kesmiştir. Kesmiştir ama gerektiğinde " Benim çocuklarıma dokunamazsınız, dokundurtmam" diye gürleyerek kanatları  altına alacaktır Hababamı...
Yeter ki Hababam kendi içindeki seçimleri salt bir bilek güreşinden ibaret görmesin!
Yeter ki Hababam kolları sıvayıp bu ülkeyi yeniden kurmak için yollara düşmeyi bilsin!
Yeter ki Hababam siyaseti dört duvar arasında yapılan bir uğraş zannetmekten vazgeçsin!
Yeter ki Hababam "Geçliğe Hitabeyi biliriz" desin!
Kurultay yaklaşıyor...
Bu sefer "Arkası gelmez dertlerimin bıktım illallah/bize de birgün kader de güler, güler inşallah" şarkısını söylemeyin, söyletmeyin...
Bizim beklediğimiz, birlikte haykırmak...
Hababam Güm Güm Güm!