MHP İzmir milletvekili aday adayı Prof. Dr. Recep Kök, akademik hayatı süresince milli kültür ve iktisadına yaptığı katkıları MHP milletvekili olarak meclise taşımak istiyor. İçinden geldiği ve yetiştiği ülkücü geleneğine ve halka olan borcunu ödemek istediğini belirten Prof. Dr. Kök, 'Ben halkımın emrindeyim.  Onlar için bu yola girdim' diyor

MHP İzmir milletvekili aday adayı Prof. Dr. Recep Kök Gazetemiz Haber Ekspres'i ziyaret etti. Atatürk'ün kurduğu bir kurum olan Türkiye Ekonomi Kurumu Vakfı'nın yöneticileri arasında yer alan Prof. Dr. Recep Kök, aday olma nedenlerini ve projelerini anlattı.

Sizi tanımak isteyen ülküdaşlarınıza biraz kendinizi tanıtır mısınız?

Ben 40 yıldır İzmir'de yaşayan ve artık İzmirli olan İzmir'in özgürlükçü ve başı dik kültürünü özümsemiş bir akademisyenim. Lisans öğrenimim Ege Üniversitesi'nde daha  sonra da daha farklı kamu hizmetlerinde bulundum. Daha sonra tekrar üniversiteye intikal ettim. Tabii eğitimimizin önemli bir kısmı yardımcı doçentlik, doçentlik, profesörlük ile geçti. Ben bu yolu çalışkanlığım, öğrenim aşkım ile biraz hızlı geçtim. Son 15 yıldır Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Tarihi ve Teorisi Anabilim Dalı'nda profesörlük kadrosunda bulundum.. Beni sürekli araştırmacı kimliğimle tanırlar. Bu anlamda üniversitenin bilimsel araştırmalarında görev aldığım gibi, Atatürk'ün kurduğu bir kurum olan Türkiye Ekonomi Kurumu Vakfı'nın da hâlâ yöneticilerinden biriyim. Deneyimlerim ve yaptıklarım açısından üretken bir akademisyenim. Birçok doktora ve yüksek lisans tezi yazdım. Araştırmacı kimliğimin bir de yayın boyutu var. 9 eserim bulunmakta. Bu araştırmaların içini dolduran ve benim bilgi olarak gelişmemi sağlayan en önemli şeylerden biri de kongreler ve çalıştaylar. Bu organizasyonların bir çoğunun doğrudan organizatörüyüm. Bütün faaliyetler bize zengin bir birikim kazandırmasının yanı sıra, Türkiye ekonomisine yön vermeye yönelik çok geniş çaplı projelerin de üretilmesine vesile oluyor. 8 üniversiteden 18 öğretim üyesinin  katılımı ile sanayileşme stratejisi üzerine organize sanayii bölgeleri hakkında Kalkınma Bakanlığı'na bir proje hazırladık. Bu raporu Devlet Kalkınma Bakanlığı'na sunduk. Malesef yaptığımız çalışma kabul görmesine rağmen bir bütün olarak uygulanmadı. İktidar her zaman ki gibi kendi planını uyguladı.

Bu birikimlerinizin üretiminden meyvelerini toplamak ve yine birikimlerinizi halka bir proje olarak sunmak için mi MHP'den aday adayı oldunuz?

Herkes deneyimlerini ve birikimlerini hayata geçirmek ister. Ben bir eğitimciyim. İnsan yetiştirmemizin de altında bu amaç vardır. Nitekim ben 14 doktora, 19 Yüksek Lisans yaptırdım. Bunca zamandır sıkı çalışmak ve buna emek vermenin, geleceğe yönelik yoğun çalışmalarımın arkasında sadece akademik ilerleme değil bunu hayata geçirmekte vardı. Sadece bunu hayata geçirmek için uygun ortamın ve bilgi deneyimimin artması gerekiyordu. Stratejilerin sistemik hale getirilmesi gerekiyordu. Türkiye'de de ekonomik alandaki stratejiler politikaya dönüştürülmüyorsa o stratejilerin verimliliğinden, toplumsal refahından bir bütün olarak söz etmek mümkün değildir. Bunu hayata geçirmek için aday adayı oldum. MHP'nin tüzüğünde de yer aldığı gibi ülkenin refahı için bu strateji ve planlar önemlidir.

Siyaset dünyasında genel bir kanı vardır. İyiysen seçilmezsin diye. Seçilmek için elinizden gelen her şeyi yapacak mısınız? Bunun için her şeyi göze aldınız mı?

Türkiye siyaseti son 13 yıldır kirliliğinin zirvesini yaşıyor. Siyasi kirlilik diz boyunu geçmiş gırtlağa ulaşmıştır. Siyasette kendi birikim ve deneyimini hayata geçirme gibi bir iddiaya sahipken her sonucu göğüslemek zorundayız. Hamama giren terler. Biz terleyerek geliyoruz. Bu terin ülkenin alın akına dönüşebileceği bir uygulamacı olarak. MHP projelerini uygulama ve hayata geçirmesi ile anlam bulacaktır.  Bu yüzden 7 Haziran'ın bir milat olduğunu söylüyoruz. Bu ben olurum,  başkası olur farketmez. MHP'de bu bilgi ve deneyim var. Romantik bir duruş değil realist bir duruşdur bu.

Bize siyasi çizginizi nasıl tarif edersiniz?

Benim gittiğim her yerde söylediğim bir şey vardır. Biz Türk Milliyetçiliği felsefesinin, geleneğinin  ve insanımıza hizmet etme iradesinin bir parçasıyız. O bakımdan MHP'nin içinde çalışmaya başladığımdan bu yana yabancı olduğum bir teşkilat olarak değil içinden gelen biri olarak bulunma hazzını yaşıyorum. Bunun nedeni ise ülkücü gelenekten gelmemin büyük bir faydası var. Gençliğimden itibaren Genç Ülkücüler teşkilatında bulundum. Daha sonra Ülkü Ocakları ve hala Türk Ocakları başkanı olan teşkilatçılıktan ve kariyerim için partimden hiç kopmamış biriyim. İnsanların zihinlerinde işledikleri iddia ve irade ne kadar büyük ve güçlüyse sesinin yüksek çıkabilmesi için onun altı doldurulmalı. Bu olmaz ise ata sözünün dediği gibi 'laf çok iş yok' durumu ortaya çıkar. Onun için bizim sözlerimiz işimizle paraleldir. Kişinin işi aynasıdır. Bizim yapıp ettiklerimiz bilinen ve değer verilen işlerdir.

Sizin dışınızda bir çok kişi de aday adayı . Bu da rekabeti getiriyor. Siz bu rekabetin neresindesiniz?

Siyasette rekabet olmalı. Siyasette dinamik rekabet sağlanıyorsa ve siyasetçiler  birbirini tamamlıyorsa orada yaratıcılık vardır. Orada ortak akıl vardır. O yaratıcılık öyle olmalı ki onun içinde dinamik seleksiyon yani üretkenliğe dayalı seleksiyon ortaya çıkabilsin. Rekabet siyasetin tabiyatında var. Bu yok edici bir rekabet anlamına da gelmesin. Yok edici rekabet yanlış, kirli bir rekabettir. Rekabetin özü birinin yerine geçebilecek insanların belirlenmesidir ya da tamamlayıcı bir gücün oluşmasıdır. Rekabet sürecinde verilen doğru kararlar neticesinde kurumlar arası rekabet başlar. Bu yüzden rekabet iyidir. Herkes kendisini ölçüp biçmesine ve çeki düzen vermesini sağlar.

Rekabet iyi özelliklerin öne çıkartılması ve kötü özelliklerin gizlenmesi midir?

Her insanın yanlışları olabilir. Önemli olan toplumun o yanlışlardan haberdar olması ve ayıklama gücüdür. Çünkü herkes iyi taraflarını ön plana çıkarır. Zaten insanın varlık sebebibini dikkate aldığımızda iyi insan, iyi yurttaş ve vatandaş olmanın yolu da erdemlerin kötülükleri bastırmasıdır. Bir millet kendisine hizmet etme iddiasında olan kişileri  kendi aynasına koyar ve o aynada bütün davanışlarını izler. Yapabileceklerin sezinler ve ona göre kararını verir.

Diğer aday adaylarınızdan farkınız değil sizin olumlu gördüğünüz özellikleriniz nelerdir?

Erdemli, dürüst, topluma kendini adamış, yapıp ettiklerinden adanmışlığının haberdar olduğu, hayat tarzı ile toplum nezdinde kabul gören bir kişi olarak tanınmış olmamdan mutlu olurum. Bu benim açıkladığım bir  vasfım olarak sunabilirim. Herkes de bunu böyle sunabilir. Asıl olan 'Recep Kök iyidir' sözünü Recep Kök'ün kendisinin söylemesi çok önemli değildir. 'Recep Kök iyidir' sözünü halkımın, milletimin söylemesi bizi mutlu eder. Yani değer atıf edilen ile anlam bulur. Bir insanın yapıp ettiğine değeri toplum verir. Toplum temsil edecek kişiyi kendisi seçer. Elbette ki birikim ve donanımımız bunlar objektif anlamda iyi olan şeylerdir. Toplumun nezdinde, söylediğimiz ve yapıp ettiğimiz  öncü ve dikkate değer şeylerdir. Bilgi eğer topluma adanmışlık olarak toplum için kullanılıyorsa toplumun hizmetkarı olmaktır. Eğer bilgi bir ben yaratıyor tiranlığa giden bir yol yaratıyorsa elbetteki doğru değildir ve yıkıcı sonuçlar doğurur.

Parti ve meclis komisyonları var eğer milletvekili seçilirseniz hangi komisyonda görev almak istersiniz?

Ben bir ekonomistim. Ne kadar siyaset kültürüyle içiçe olsamda öncelikli olarak  ekonomistim. Bilgi birikimimiz ve deneyimimizle ekonomist olarak ekonomi alanında ister meclis çalışmalarında ister kanun tekliflerinde ister parti içersinde kullanmak isterim. Teşkilatlandırma bunların hayata geçirmeye yönelik politikalar oluşturmada da deneyimliyim. İnsanların en iyi yaptığı iş verimliliği yükselen bir iştir.

MHP'nin İzmir'deki yeri ve İzmirlileri gözlemlediğinizde genel seçimlerde sizce nasıl bir sonuç çıkar?

MHP'ye karşı çok geniş bir teveccüh var. Ben 30 ilçeyi gezdim. MHP içine girdiğimden beridir çok dinamik bir kadro gördüm. Çok koşan koşturan, gözleri istekli bakan insanlar gördüm. Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin 'Bizimle yürü Türkiye' diyen yükselen sesine toplumunda sizinle yürüyeceğiz tepkisinin de karşılığı var.  MHP geldim, gördüm, biliyorum diyen iktidar adayı bir partidir. Umarım halkımızın bu desteğine karşılık mahcup olmayız.

Türkiye'nin siyasi alanınında bir çok yolsuzluk tartışması yaşandı. Türkiye'nin yakın zamandaki siyasi hayatını nasıl görüyorsunuz?

Dünyanın hiçbir yerinde 4 bakan ekonomik anlamda menfaat sağladığı gerekçesi ile görevden alınıp sonra da meclis araştırmasıyla aklanmaz. Halbuki bir hukuk düzeninde iddia edilen bir suç varsa o zaman idda edilen olguya bağlı olarak  muhatapları ancak hukuk önünde aklanabilir.  Meclis Üyeleri  toplanır bize kumpas kuruldu, aldandık ve aldatıldık şeklinde kendi tellallığına bağlı olarak bir suçluyu koruma psikolojisi içinde savunursa, suçlunun suçluya yardımcı olur hatta siyaset konumunu komisyonları aracılığı ile kullanmış olur. Toplum toplumun algısı ile alay eder ve böyle bir yönlendirme tellallığa dönüştüğünde millet verdiği yetkinin kötüye kullanılmasından dolayı incinmiş olur.

Peki vekiller toplumun yansıması değil midir?

Toplum nasılsa öyle idare edilir demek istiyorsunuz. İktidara gelen nasıl olsa seçildim. Bana boyun eğerler diyemez. Toplum kendi temsilcilerini yetki verdiği kurumlarıyla, anayasal kurumlarıyla uyum içinde çalışmasını ister. Kötü idare edenleri de  denetleme hakkını yine kurumları aracılığıyla kendinde tutar.  O bakımdan yönetimle denetim hukuk sisteminde özdeş değilse yönetim ve denetim aynı hukuk gücünden beslenmiyor demektir. O zaman yönetim kirliliğini örten bazı  güçler despotizme başvurur.  Bunun için kötü idare edilmeye mahkumsunuz diye bir ilke geliştiremeyiz. Kötü idareciyi denetlemek aydının, eğitim, hukuk ve anayasal kurumlarımızın velhasılı tüm toplumun  ödevidir.

AKP ve bu parti içersinde yer alanların seçilmiş olduğu ve tanrısal güç neticesinde iktidara geldiğine yönelik bazı söylemleri duyuyoruz, okuyoruz? Bu nasıl bir şeydir?  Nasıl yorumluyorsunuz?

Hiçbir partiye tanrısal güç atfedilemez. Teleolojik olgu, sebep sonuçlar açısından insan eseri olan,  insan donanımının meydana getirdiği  sosyal düzen kurma anlayışıdır.  Herhangi bir partiye, herhangi bir şekilde tanrısal atıf yapılırsa o dinin  kullanılması, Arap Baharı'nın satılması ve bahar şenliğine dönüştürme  neticesinde ülkenin bölünmesi noktasına gelinmiştir. Toplumların mitleri vardır. Türk toplumunun da bir miti vardır. O da Ergenekondan çıkıştır. Her türlü zorluğu, kim bize zincir vurursa vursun, o zincirleri kırarız. Kim etrafımıza dağ yığarsa yığsın o dağı eritiriz. Bu yüzden önümüzdeki seçimler bizim için, Türkiye için hayati öneme sahiptir.

Din bir hayat tarzıdır. Her toplum için din önemlidir. Toplumun bir hayat tarzı içersinde belli sembolleri referans alan ve o semboller üzerinden toplumu ayrıştırmaya kalkarsanız o zaman bunun adı dini sembollerle toplumu ayrıştırmak demektir.  Bu toplumu ufalayıp yönetmeye yönelik bir davranıştır. AKP'nin yaptığı da budur. Burada da görüyoruz ki hayat tarzımızı daha da iyileştirmeye yönelik olan kurumsal yapılar,  kötüye kullanılıp yada ihmal edilip milletin çözülmesine yol açılırsa buna MHP izin vermez. 

Akp iktidarının en büyük kusurlarından bir tanesi bütün yapıp ettiklerinin çoğunu ayrıştırma, parçalama  üzerine kurmasıdır.  Etnik, meshep ayrıştırması hatta dış politikada bile bu kusura düşerek Ortadoğu'daki mezhep çatışmalarına taraf olması kabul edilecek bir durum değildir. AKP bu yüzden siyasi kirliliğin artmasına yönelik çok önemli bir etkendir. Bir toplumu ayrıştırma yerine Atatürk'ün tanımı olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran halk Türktür' dersek bütünleştirici oluruz. Zira Türklük  etnisite değil tarihin doğurduğu şuura dayalı Asya Bozkırları'ndan Balkanlara uzanan medeniyet tasavvurunun atıf yaptığı bir adlandırmadır. Türklüğü kim etnisiteye eklemlerse o zaman ennisite tuzağına düşmüş olur.  Çanakkale Şehitliği'ne baktığımızda içersinde Boşnak, Arnavut, İzmirli, Maraşlı, Hakkari'li herkes vardır. Cumhuriyet, Milli irade orada doğdu. Tarihe yön veren milli  iradeye etnisite ve meshep üzerinden yaklaşamayız. bu samimiyet değil ufalama siyasete olur. Ufak ufak hale getirip kontrol etme siyasetine dönüşür. Buna MHP izin vermeyecektir.  Türk milliyetçiliği ve ülkücülük felsefesinin tüm Türk toplumunu kucaklayan bir anlayışa sahiptir. 

Seçim çalışmalarında özellikle Cuma cami çıkışlarında reklam çalışmaları yapılıyor. Namaz kılarken fotoğraf çekilmesi ya da çıkışlarda bir araba yanaştırılıp yüksek seste propaganda yapılmasına yaklaşımınız nedir?

Din bir hayat tarzıdır. İnsanlar doğal olmalı. Elbetteki namaz kılan bir insan olarak bir camiye gidip namazımı kılabilmeyim.  Yani saklanmaya da gerek yok. Toplum; önderleri nasılsa öyle öyle olmaya özenir.  Mevlana'nın dediği gibi "göründüğü gibi ol, olduğu gibi görün" .  Zaman zaman kitlesel hareketlerin içersinde yanlış yapabiliyorlar. Bu yapılanlar topluma  bağlamamalı. Toplumu da bağlamamalı. Genele bakmak lazım. Mesela AKP'nin dinle ilgili algı ve genel görüntüsü üzerinden çok rahatsız edici bir algının da doğduğunu söylemek isterim.

İzmir'in durumu iktisatçı gözüyle nasıl?

İzmir'in durumuna baktığımızda. İzmir ekonomisi ekonomik üretim sürecinde hakettiği payı alamıyor. İzmir'deki yükselen sanayicilerimiz bile İstanbul'a ya da Manisa'ya gidiyor.  Bu yönüyle İzmir Kalkınma Bakanlığı'nın Türkiye'de kalkınma sürecine yönelik önceliklerini iyi değerlendirmeli. Ve daha da ön plana çıkmalıdır.  Bununla ilgili  İzmir'in  oyunu almak ile birlikte İzmir'li ile çatışan başbakanlar gördük. İzmir'in hakkını teslim etmeyen bir AKP var. Bu bakımdan MHP'nin iradesi ekonomik kaynaklarla,  üretim gücü üzerinden İzmir'in daha da sanayileşmesine yönelik stratejileri olacaktır.  Bir manada İzmir merkezinin kendi iç dinamikleri biraraya getirilecek ve İzmir  halkı tarafından daha farklı bir pay alma,  işsizliğin ortadan kazalmasına sebep olacak yatırımlar uygulamaya konulacaktır.  Ekonomik değer yaratma ile  bölüşüm arasında bir denge yoksa iddia ediyorum orada  fukaralaşma var demektir.

Türkiye'ye bakarsak?

İzmir'deki hal ve ahvali tüm yurt sathında da aynıdır. Ekonomik açıdan elimizdeki fiziki imkanlarla, Türkiye'nin üretim gücünü, milliliğini, üretkenliğini arttırmak zorundayız. Gelişmiş bir ekonomi olacaksak ekonomik göstergeler ekonomik gelişmeler ile uyumlu olmalı. Örneğin büyük ekonomi sıralamasında 17 rekabet sıralamasında 44, insani gelişme endeksinde 144'de olursanız bu bir uyumsuzluktur. Bu durumda Almanya ile mukayese yapacak olsak üretkenliğimizin 2 veya 3  kat artması gerekir.  Eğer kaynaklar düzleminde kaynak kullanımı israfı gösteriyorsa, üretilmeyen birşey harcanıyor demektir.  Olmayan bir şeyi harcayan, tüketim kültürünü, özelikle üretmediğimiz tüketim kültürünü, teşvik eden üretkenliği ihmal eden bir ekonomi kültürüne sahibiz.

Eğer vekil olursanız ilk projeniz ve ilk dile getireceğiniz soru  ne olurdu?

Ben proje adamıyım. Türkiye'nin  sanayileşme stratejisini yeniden gözden geçirmek isterim. Tarıma dayalı büyüme ihlal ve ihmal edilmiştir. Bir ekonominin üretken bir sürece dönüştürülmediği ve sanayileşme dış dünyaya emanet  edilerse, bırakın  ekonomiyi; bağımsızlığınızda tehlikeye düşer.  Ekonominin dinamiklerine bağlı olarak geleneksel sanayinin girdi desenini gözden geçirmemiz de gerekir. Geleneksel sanayinin girdi deseni,  tarıma dayalı teknolojik yenilikler temelli üretkenliği esas almalıdır. Bunun dışında adaletsiz bir vergi düzenimiz var. Muhakkak ki bir vergi reformu yapılmalıdır.