Ligin devre arasında Karşıyaka Taraftarlar Derneği; kulüp yönetimini yetersiz bularak yönetime talip olduklarını açıkladılar. Önce genel kurul kararı alan yönetim kurulu bugünlerde bu kararından vazgeçmiş durumda. Taraftarın yönetim olması aslında ilk defa oluşan bir durum değil. Altay tribünlerinin tanıdık simaları Ömer Hızlıok ve arkadaşları mevcut Altay yönetim kurulunu oluşturmakta ve kulübün gelecek yılki yüzüncü yıl kutlamaları için hazırlık yapmakta. Bugünkü yazımda Murat Toklucu'nun yazdığı İletişim yayınlarından yayınlanan 'Taraftarın Senle...' isimli kitaptan alıntılarla taraftar yönetim olduğunda neler olduğunu bizlere tanıdık ve yabancı gelenlerle birlikte paylaşacağım.
1999-2000 Sezonu ilk karşılaşmasında Altay Bursaspor'u deplasmanda Brkiç, Kenan ve Hasan Özer'in 2 golüyle 4-1 yenmişti. Bizler televizyonda Altay'ın attığı golleri beklerken ekranlara büyük olaylar yansımıştı. Bursaspor kulüp başkanının da içinde olduğu üç yönetici tribünde olay çıkarttıkları gerekçesiyle gözaltına alınmış, milletvekillerinin devreye girmesiyle serbest bırakılmışlardı. Dönemin Bursa Emniyet Müdürü ekranlarda bağırıyordu: "Bakın görün koskoca Bursaspor kimlerin elinde, nasıl başkanlar Bursaspor'u yönetiyor!"
1999 yılı Haziran ayında yerel gazetelerin beklentisi güçlü Bursaspor yönetimiyken başkanlığa tribünlerin renkli simalarından, üç bin kişilik Radikal Grubunun kurucusu 'Hatçe Recep' lakaplı Recep Günay seçilmişti. İlk demecinde "Bizim gerçek yerimiz tribündür; biz Bursaspor'u yönetmek için değil, olağanüstü kongre kararı alıp işin ehline teslim etmek için aday olduk" dese de yedi ay başkanlığı sürmüştür. Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser başkanlığında liste hazırlanması önerisini "Belediye bize destek versin; kulübü biraz da varoşlar yönetsin. Zaten herkes kulübü bir önceki başkan Kani Şen'den daha iyi yönetebileceğimi söylüyor" diyerek ret etmiştir.
Verdiği bir çekin karşılıksız çıkması üzerine kulübe icra gelmiştir. Yerel gazeteler Hatçe Recep yönetiminden bakkala kasaba borcu olan yönetim diye söz etmeye başlamıştır. Olay Gazetesi yolsuzluk iddiaları ortada dolaşırken kendine ve diğer yöneticilere aldığı elbiseleri kulübe fatura ettirdiğini, Jet-Pa'nın hediye ettiği arabayı yeğenine kullandırdığı ve Bursaspor Sigortacılık Hizmetleri A.Ş.'nin başına Radikal grubu amigolarından Sedat Topaloğlu'nu getirdiğini yazmıştı. Aynı gazetede Hatçe Recep'in savunması şöyledir: "Elbiseleri kulübe fatura ettirdik çünkü şirket kulübe indirim uyguluyordu, bizim de indirimsiz elbise alacak paramız yoktu. Jet-Pa'nın aracına yalnız yeğenim binmedi bir sürü adam bindi. Sigortacılığın başına Sedat'ı getirmem camiayı yakından tanımasıyla ilgilidir."
Başkanlık sonrası protokole de katılır. Bir gün komutanlardan birine yıllardan beridir gerçekleştirmek istediği bir hayali olduğunu söyler. Komutan nezaketen bu hayalin ne olduğunu sorar. Hatçe Recep anlatır: "Komutanım, askeri bir helikopterle bizim mahalleye gitsek, ben helikopterden bir merdivenle kahveye insem, çayımı alıp tekrar helikoptere çıksam ne dersiniz?" Söz konusu askeri yetkili bir daha kendisiyle konuşmaz.
Rakip takımlara uygulanan pahalı bilet politikasını şu şekilde açıklıyordu: "Bursa'da yaşayıp başka takımı tutabilirsin ama Bursa'nın ekmeğini yiyip, stada gelip, rakip takım bayrağını sallayıp, Bursaspor'a küfür edemezsin. Ben başkanken Bursa tribünlerinde rakip takım bayrağı sallattırmam; Hatçe Recep Bursaspor'a küfür ettirdi dedirtmem."
O dönemde İstanbul takımlarında oynayabilecek tek kapasiteli oyuncu Murat Sözkesen'e karşılık Galatasaray'dan Hakan Şükür, Arif ve Tugay'ı istediği için Galatasaraylı yöneticinin telefonu suratına kapadığını gazetelere duyurmuştu. Fenerbahçe de bu oyuncu için devreye girmiş, son şike soruşturmasında ismi sıkça geçen Cemil Turan, Bursalı bir işadamı aracılığıyla kendisine 250 milyar açıktan teklif etmesine rağmen transfer gerçekleşmemişti. Bunu Bursaspor, İstanbul takımlarına altyapı hizmeti verdiği sürece adam olamaz düşüncesi ve "Biz yıllarca yıldız futbolcuları satan yönetimlere tribünlerde küfür ettik, Murat'ı satıp göz göre göre anneme, kız kardeşime niye küfür ettireyim canım?" diyerek açıklamıştır.
Takımın iyice kötüye gitmesinin etkisiyle 27 Aralıkta 1999'da yönetim olağanüstü kongre kararı almıştır. Haziran ayında 2793 olan üye sayısı 3417'ye fırlamıştır. Kongreden bir gün önce adaylıktan çekildiğini açıklamıştır. Yeni yönetimin ilk işi ise kendi adamlarını üye yapıp kulübü ele geçirmeyi planladığı düşüncesiyle çoğu Hatçe Recep dönemindeki 1040 üyenin kaydını silmek olmuştur. Sezon sonunda ise ligin ilk yarısını son sırada tamamlayan Bursaspor ligde kalırken, ilk yarı Avrupa hayalleri kuran Altay küme düşmüştür.
Kitabın yazarına "Rüyamda Bursaspor'a başkan olacağımı görsem inanmazdım. Anladım ki bu ülkede hiçbir şeye şaşırmamak gerek. Günün birinde bakarsınız hiç hesapta yokken belediye başkanı da olurum. Burada olmaz diye bir şey yok" diye son sözü söylemiştir.
Biz de bugün Altay camiası olarak rüyamızda görsek inanamayacağız şeyleri yaşıyoruz. Bu hikayeden tam 10 yıl sonra Bursaspor Süper Lig şampiyonu oldu.
Onlar biz İstanbul takımlarının altyapısı olduğumuz sürece adam olamayız deyip, en fakir yönetimi bile İstanbul'a oyuncu satmazken; biz bir İstanbul takımının altyapısı olmayı kabullenip, kulübü satmayı tartışıyoruz. Hadi hep beraber Pazar günü oyunu oynayalım. Bu hikayedeki 7 benzerlik ve 7 farkı bulalım. Lütfen unutmayın! Doğru veya yanlış yapacağımız analiz Altay'ın yarınını belirleyecek.