Sağlık personellerinin sayısının yetersiz olduğunu söyleyen İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Fehmi Akçiçek, 'Yeteri kadar personel de hemşire de yok. Biz yaz aylarında personelin tatil yapmalarını sağlamak için bölüm kapatmak zorunda kalıyoruz' dedi. Üniversite hastanelerinin SGK'ya yaptıkları iş karşılığında hasta bakan birer kurum haline döndüğünü de belirten Prof. Dr. Akçiçek, 'SGK'nın listeleri açıklanıyor. Doktor bakıyor falanca ameliyatın bedeli düşük. Öyleyse bu ameliyatı yapmayalım noktasına gelindi. Bu çok tehlikeli' dedi
Bu ülkede sağlık kurumuna gidip de en az bir sorun ya da eksiklikle karşılaşmayan, doktora ulaşmak için sıkıntı çekmeyen ya da yatarak tedavi olacak bir hastası olduğunda, 'Üzgünüz şu anda yerimiz yok' cevabını duymayan insan sayısı yok denecek kadar azdır. Peki şuan sağlık hizmetleri ne durumda? Bu ve buna benzer soruların cevabını almak için İzmir Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Fehmi Akçiçek ile Ege Üniversitesi Hastanesi'ndeki odasında, sağlık hizmetleri konusundaki sıkıntılar, sağlık çalışanlarının sorunları ve diğer konular üzerine konuştuk. Üniversite yönetiminden doktorlara ve asistanları ile hastalarına kadar herkesin hakkında 'olumlu' kanaatlere sahip olduğu, Prof. Dr. Fehmi Akçiçek'in düşündüren, dikkat çeken, sorgulatan ya da harekete geçiren 'çok önemli' tespitlerini birlikte okumakta yarar var.
*Sayın Akçiçek, konuşacak çok konu var. İTO başkanlığına seçildiniz. Yeni dönemde, sizin başkanlığınızda yönetim anlayışınız nasıl olacak?
Hekim Güç birliği adayı olarak seçime girdim. Seçimden çıkarken de İzmir Tabip Odası (İTO) başkanı oldum. Ben bir yere ait değilim. Ben hekimlik mesleğine aidim. Hekimlerin hangi sorunları var. Benim gözümde hiçbir grup yok sadece hekimler var. Meslektaşlarımın karşılaştığı sorunlar bize intikal ettiği zaman hangi grupta idi diye bir bakış açımız söz konusu değil. Hekimlerimizin içi rahat olsun. Bir grubun başkanı değilim. Bir odanın en temel amacı mesleki uygulamalarının etik sınırlarını belirlemektir. İkincisi meslektaşlarının güvenlik ve huzur içinde çalışmalarını sağlamaktır. Bir odanın temel görevi budur.
*Türkiye'de meslek odalarına bakış açısı nasıl?
Batı ülkelerinde meslek odaları meslek ilkelerini belirlemede başat rol oynuyorlar. Türkiye'de ne yazık ki ne tabip odalarının ne derneklerinin söz sahibi olma imkânı yok. Mutlak söz sahibi bakanlıklar. Hâlbuki bakanlıklar değişir ama meslek odalarının ilkeleri hep aynı. Türkiye ile Batı arasında böyle bir fark var. Hepimizin oylarıyla seçilmiş bir hükümet var. Ama biz de onların tabip odasıyız. Bize başvurulması, görüş alınması daha doğru. Kötüleyerek suçlayarak olmaz. Demokrasi dediğimiz şey de bu. Mesela dün akşam toplantımız vardı yönetim kurulu toplantımız. İTO'nun geleneksel (tamamlayıcı) tıp komisyonu var.
*Tamamlayıcı tıp ülkemizde de dünyada da tartışma konusu değil mi? Sülük tedavisinden tutun da homeopatiye kadar bir dizi alan var. Hatta geçtiğimiz aylarda Ege Üniversitesi'nde homeopati kongresi düzenlenmiş ve bazı bilim insanları buna tepki göstermişti diye anımsıyorum?
Ben İTO'nun böyle bir komisyon kurmuş olmasını mutlulukla karşılıyorum. Geleneksel tıp uygulamaları her ülkede var. Kırık çıkıkçılar vardı eskiden mesela. Batılılar bunlara karyo-praktis diyorlar. İTO buna sırtını dönerse bu alan ehliyetsiz ve başka çıkarların peşinde olanların eline kalır. Dün de arkadaşlarımıza- komisyondaki üye arkadaşlarımıza kendi meslektaşlarına ve halkımıza yönelik ne yaptıklarını –bazıları akapunktur ve hoemopati- anlatmalarını ve bunun için yayın hazırlamalarını istedim. Bu alanda bir mevzuat yayınlanmış zaten. Bu mevzuat içinde 14 geleneksel tıp alanı mevzuata girmiş. Bu mevzuatlar bakanlıklar tarafından hazırlanmış. Biz bununla ilgilenmek, bunların içindeki iyi olanları seçmek ve daha ehil hale getirmek bizim görevimiz. İTO olarak meslektaşları içinde bu alanlarla ilgilenenlerin yasal olarak korunmasını ve halkımızın doğru bilgilenmesini sağlamak ve karar verirse ehil insanlara gidebilmelerini sağlamak bizim görevimiz. Tıbba düşen bu konuda güvenli olanın bilgisini size vermektir. Ve bu alana başka kötü amaçların sızmasını engellemektir. Alternatif tıp uygulayıcılarını yok saymak olmaz. Üniversitemizde de dediğiniz gibi homeo-pati konferansı düzenliyor. Karşı çıkanlar oldu. Karşı çıkan ya da destekleyenler bir arada olmalı. Bu kişiler de resmi hüviyeti olan kişiler. Ciddi eğitimler almışlar. Yurtdışında Almanya'da, İsviçre'de. Bu eğitimlerin içeriğine bakmalıyız. Yarın öbür gün bir meslektaşımız ilgilenmek isterse doğru bilgilendirme anlamında yol gösterici olmalıyız. İTO olarak da üniversite olarak da şeffaf olmalı ve olumlu katkı sunmalıyız. Reddederek olmaz.
Yeteri kadar personel ve hemşire yok
*Hastaneler nitelikli mi? Personel ve sunduğu sağlık hizmetlerinin kalitesi açısından değerlendirebilir misiniz?
Nitelik her zaman için daha önemli. Hastane açarken bir hastanenin içerisinde kimler görevli. Hemşireler-personeller var. Batı ülkelerinde sosyal görevliler, psikologlar, hekim yardımcıları var. Bunların hiçbiri ülkemizde yok. Yeteri kadar personel de hemşire de yok. Biz yaz aylarında personelin tatil yapmalarını sağlamak için bölüm kapatmak zorunda kalıyoruz. Geceleyin 3 hemşire kalıyor dâhiliyede-150 yatakta. Yazın 3 hemşiremiz kalıyor bir katta. Hastane yapabilirsiniz ama olması gereken meslek grupları olmadığı sürece yanlış. Geçenlerde Malatya'da tıp fakültesi dekanının bir açıklaması var. Bir hayırseveri ikna ediyor. Karaciğer nakil hastanesi yapıyor. Bir buçuk yıldır açılamıyor çünkü hemşire atanmamış. Bir hayırseverin bağışları kıymetlidir. Biz 5. ve 6. katları hayırsever katkısıyla açmıştık. İçinde görev yapanların tükenmediği, sevgi ve şefkat gösterenlerin olması gerekiyor. Şu anki durum böyle değil.
*Hekime şiddet de tartışılabiliyor. Kabul edilemez ancak hekimlerin de hasta ve hasta yakınlarına yeterli bilgi vermediği ya da olumsuz davrandığı şeklinde zaman zaman söylemler oluyor. Siz buna katılıyor musunuz? Kim suçlu? Hekim mi hasta ve hasta yakınları mı?
Hepimiz suçluyuz. Hekime ve sağlık çalışanına şiddette bence hepimiz suçluyuz. Biz hekimler de vatandaşlar da suçlu. Genel olarak kuralları koyup uygulaması gereken hepimizin oy verdiği bakanlıklar suçlu. Bir kesim suçlu diyemeyiz.
Hastane koridorunda yere tükürenler var
*Zaman zaman hekimler de sinirlerine hakim olamayıp hasta yakınlarıyla tartışabiliyor ya da bağırabiliyor?
Hiçbir hekimin bağırmaya hakkı yok. Bunu yapamayız. Ama şartları da düzeltmeliyiz. İnsan onuruna yakışır olmalı. Her hekimin gördüğü hasta sayısı 100-120. Bu mümkün mü? Mezun olup da sağlık ocağında görev yapsam asla yapamam. Çünkü mesleğimizin özü karşımızdakinin gözüne bakmak ve onu dinlemektir. İyileştirici özelliğimiz dinlemeyle başlar. Reçete yazmakla değil. Yaşlı bir insan ise daha da fazla sabır göstermek sorgulamaktır. Bu şekilde 120 insan göremem. Bu şartlarda çalıştırmaya zorlamak insan haklarına aykırı diye düşünüyorum.
Yakınını kaybeden bir insanın camları yumruklaması, tuvaletlerde sigara içmek-şişeler atmak, herkesin imkânına sunulmuş telefon gibi cihazların hızla ortadan kaybolması vesaire. Bence bu çok üzücü. Hastane kapısından taksiye binerken hasta yakınları gördüm. Curcuna içinde yerler pislik içinde idi. Burası bir hastane. Dedim ki gidip konuşacağım. Bu üzücü bir şey. Kent ormanı var. Sabah erken yürüyüşe gidiyorum. Ama hafta sonu gitmiyorum çünkü çok kötü kullanıyoruz. Dönüp kendimize ne oluyoruz diye soralım. Her yer de şiddet sarmalı. Trafikte, okulda şiddet. Maalesef durumumuz iyi değil. Bir an önce kendimize bir çeki düzen vermeliyiz. Hala yollara tükürüyoruz. Hastane koridorunda yere tükürdüğünü gördüm insanların. Şu anda yaptıklarımızın hiçbiri normal değil.
Acile gelenlerin yanısın acil bir durumu yok
*Acil servisler bunca tedbire ve çağrıya karşın hala yoğun. Acil olanla acil olmayan birarada. Her ikisi taraf da yeterli hizmeti alamadığından yakınıyor. Ne yapacağız?
Acil servisler niçin varlar? Acil olaylara müdahale için. Hastaneler oradaki hemşire sayısını yüksek tutmaya çalışıyor acil tıbbı yardıma ihtiyacı olanlara bir parça daha fazla yardım sağlamak için. Bir takım filmler daha hızlı çekiliyor. 3 gün ya da bir ay sonraya MR çekiliyor poliklinikte. Katkı payı da ödemiyor. İyi eğitimlerden geçmiş vatandaşlardan oluşmuş bir ülkenin toplumu acil servisi meşgul etmez. Gerçekten ihtiyacı olan geldiğinde öksürüyor diye geleni görünce gelmez. Bizde bekleyen 700 kişinin yaklaşık yarısının acille alakası yok.
*Hekimlerin özlük haklarında geriye gidiş var mı?
35 yıllık bir hekimim. Üniversitede görev yapıyorum. Bugün ben emekli olduğumda haklarımın yarısını kaybetmiş olacağım. Artık ben varlığımı sürdürecek bir maaş alamayacağım. Ankara'dan nasıl gözüküyor bilmiyorum?
*Hastanelerde artık hastalara 'müşteri' gözüyle bakıldığını belirtiliyor. Bunda performans sistemi kriterlerinin etkisi var mı?
Yardımcı doçent olarak Kudüs'e gitmiştim bir kongre için. Orada bir hoca doğu Berlin'de duvar yıkılmış. Oradan bir Musevi vatandaşın uçak biletini gönderiyor ve ücretsiz diyalize girmesini sağlıyor. Parası olmadığı için hastaneden döndüğünü ya da ne bileyim böbrek nakli olmadığını gördüğüm bir hasta olmadı. Eskiden düzensizdi, sigorta hastanelerinde yığılmalar vardı. Vatandaşlar 2001-03 döneminde hastanelere daha rahat ulaşır hale geldi. Ama öte yandan giderek özelleşme ve neo-liberal düşüncelerin hakim olması hastanın müşteri olarak görülmesi zihinlerimizde temel dönüşümü gösteriyor. Üniversiteler de dönüşüyor. Eskiden öğrenciler ve eğitim veren hocalar var iken şimdi müşteriler ve onlarla ilgilenen var. Üniversitelerin tartışmasına izin verilmiyor. Merkezi otorite bu konuda kesin karar vermiş. Ama böyle bir kayma var. Bundan endişe duyuyorum. Var olan uygulamalar özellikle performans sistemi adet üzerinden hekimlere ödül veriyor. Bu durumda da bir hekim 'gördüm sıradaki' demek durumunda kalabiliyor. Ama ya kronik hastalığı olanlar? Ona belki bir saat harcamak gerekiyor. Onun yerine beş altı hasta görmek daha cazip hale geldi. Dolayısıyla kronik hastalar için daha dezavantajlı bir durum var artık.
Bıçak parası almak ahlaksızlıktır
*Hala bıçak parası alındığı konuşuluyor. CHP'li bir milletvekili geçenlerde konuyu meclis gündemine taşıdı? Ne yapılmalı?
İki taraf da haklı değil. Bu ahlaksızlıktır. Geçmişte de ahlaksızlık vardı bugün de var. Çünkü bu ayıplı bir durum. Hakedilmemiş. Ben düşük maaş alıyorsam başka bir şey bulmalıyım maaşımı arttırmak için. El altından düşük maaş alıyorum diye bıçak parası almak ahlaksızlıktır. Bakanlarla hükümetle ya da başka bir şeyle alakalı değil. Ahlaksızlığı yapan kişinin suçlu olduğunu düşünüyorum. Hakkı olmayan paraya tenezzül eden vara bu o kişinin ahlaksızlığı. Bu konuyla ilgili onur kurulları var. İsnat edilen suç gerçek mi diye? Her vatandaş ahlaksızlık olduğunu düşündüğü bir konuda ülkesi için- vatanı için mücadele etmeli. Böyle bir teşebbüs varsa bizim onur kurulumuza da şikâyet edebilir. Onur kurulumuz mesleki uygulamalarda karşılaşılan sorunlar ve bu tip şikâyetler hakkında doğruyu bulmaya çalışır. Meslekten men cezasına kadar ceza verilir.
Tıp fakültelerinde nitelikli eğitim veriliyor mu sizce?
Nitelikli eğitim verilmesi çabasını samimi buluyorum. Kendi mesleki eğitimini sorgulayan yegâne dal tıp ve hemşireliktir. Tıpta tıp eğitimi ana bilim dalı vardır. Hemşirelikte de böyle bir gayret var öte yandan şu anda bizim tıp fakültesinin 400 civarında öğrencisi var. Hemşirelik fakültesi 300. Bu rakamlar Ankara'dan belirleniyor. Hemşirelikte birinci sınıfta derslik yok. Biz de iki amfi var anca oraya sığıyor. Kitlesel eğitim için uygun değil. Tıp hemşirelik ve diş böyle değil. Öğrenci sayısının fazlalığı eğitimin niteliğini olumsuz etkiliyor. Hükümet olsaydık mutlaka o öğrenciler için bir şey yapma ihtiyacı duyardık. Bu konuda kolaycılığa kaçılıyor. Öğretim üyesi olmak ilkeleri düşük tutuluyor. Meslektaşımız geriatri alanında uzman olabilmek için yaklaşık 13 yıl zamana ihtiyaç var. Bu meslektaşımız Amerika'ya gitmiş. İki yıl iç hastalıkları uzmanı olmuş. Sonra bunun denkliğini almış ve bir yıl da geriatri için almış. Türkiye'de 13 yılda alınan payeyi Amerika'da 3 yılda almış ve gelip başvuruyor. Şekil açısından bakıldığında doğru ama 13 yılda kat edilen mesafeyi 3 yılda almak mümkün değil. Bu denkliğe nasıl karar veriyor bakanlık? Ben olumsuz karar vereceğim. Aynı zamanda yayınlar da beyan etmesi gerekiyor. İlk kez bu kadar vahim durumla karşılaştım. Umarım istisnadır.
Atatürk Eğitim Araştırma'nın ne olacağı belli değil
*Bir de hükümetin 'şehir hastaneleri' projesi var. İzmir'de de Bayraklı'da kurulacak. Şehir hastaneleri ne getirecek, yararlı mı doğru mu?
Bayraklı'da açılacak.  2 bin yataklı olacağı söyleniyor. Biz de bin 800 yataklıyız. Biz hemşire yokluğundan kat kapatıyoruz. Yoğun bakım ve merkezi ameliyathane yaptık. Nasıl açılacak bilmiyoruz. Peki bu şehir hastaneleri diğer hastanelerle nasıl bir ilişki içinde olacak. Devlet hastanelerinin bir kısmı o üniversitenin hastanesi oldu. Bu üniversite nasıl bu çatının dışında kalıyor. Endişem şu; acaba bunlar sadece bazı insanların hevesleri mi? 3 sene sonra başkası iktidara geldiğinde 'işlemiyor' deyip her şeyi kenara mı atılacak? Ülkesini çok seven insanların da 'Benim aklıma böyle esti sonradan yaparız' anlayışına karşı çıkması lazım.
Mesela Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi ülkenin önde gelen hastanesiydi. Aynı hastane iyi yapılandırılmadan İzmir Katip Çelebi Üniversite (İKÇÜ) hastanesi oldu. Bu ikili ilişki nedeniyle meslektaşlar arasında huzursuzluk yaşanıyor. Özlük hakları farklı. Asistan sayısına kadar. En sonunda yüksek yargı büyük bir hastanenin başka bir üniversite hastanesiyle sözleşmesini sonlandırdı. Yani artık İKÇÜ'nün bu hastaneyi bu şekilde kullanması mümkün değil. Kimse ne olacağını bilmiyor. Ne kadar tuhaf şeyler! Özlük haklarının uyumlu hale getirilmesi, hastanedeki yatakları kimler kullanacak vs. bunlar maalesef düşünülmemiş. Pek çok 'mağduriyet ve haksızlığa uğradım' anlayışı oluşmuş. Enine boyuna düşünmeden bir konu hakkında geriye dönülmesi son derece zor kararlar almak bazen hatalı sonuçlara neden olabiliyor. Öte yandan İKÇÜ ne yapacak? Uygulama alanına ihtiyacı var. Öğrenciler ve hekimleri ne yapacak? Daha fazla haksızlığa sebep olunmadan bir çözüm getirilmeli. Bizim görüşümüz alınmalıydı. Karşıt görüşlerle doğru kararı alabiliriz.
*Zaman zaman hasta ve hasta yakınlarından 'doktora ulaşamıyoruz, yatak yok' şeklinde şikayetler size de geliyor mu?
Doktora ulaşamıyoruz mu randevu mu alamıyoruz?  Sisteme ulaşamıyorum diyenler haklı. Acaba hangi konuda iyi organizeyiz ki zaten?
Ameliyatın getirisi düşük diye yapılmıyor!  
Üniversite hastaneleri ne durumda? İzmir'de dahi zaman zaman personel yetersizliği nedeniyle bölümlerin kapatıldığını, yatak sayısının azaltıldığını duyuyoruz?
Üniversite hastaneleri SGK'ya yaptıkları iş karşılığında hasta bakan bir kurum haline döndü. Hasta giderek eğitimin-araştırmanın önüne geçmeye başladı. Marmara Üniversitesi'nde olduğu gibi. Bizim üst yönetimimiz hekimler üzerinde bir baskı uygulamadı. Şu kadar hasta görün demedi. Burada dengeli bir şey oldu. İdarecilerimize teşekkür ediyoruz. Ama bu iyi durum birkaç yerle sınırlı. SGK'nın listeleri açıklanıyor. Falanca ameliyatın bedeli düşük. Öyle tehlikeli oldu ki doktorlar da bunu yapmayalım noktasına geldi. Bu çok tehlikeli. Hekimler hastaneni kazancına göre değil tıbbı tabloya göre karar vermeli. Mesela kadın doğum yaptığı hizmetlerin yüksek kalitesine ve önemine karşın SGK'dan en düşük rakamları alıyor. Hastanelerin elinden tutmak lazım. Bir an önce bu sistemlerin gözen geçirilmesi gerekiyor. Bir konuda farklı düşünüyor olabiliriz ama başka bir konuda fikre ihtiyacımız olabilir.
Beyaz önlük laikliğin simgesidir
*Gezi protestoları döneminde protestoculara tıbbi müdahale yapan doktor ve tıp öğrencileri hakkında soruşturma açılmıştı bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Giydiğimiz beyaz önlüğün anlamı neydi? Beyaz önlük laikliğin simgesi. Benim hiçbir şeyim yok. Milliyetim-cinsiyetim-dinim yok. Her yerde sana insan kardeşim olarak eğiliyorum. Bilgim dahilinde sana yardımcı olacağım. İster taksimde ister kapının önünde her yerde müdahale ederim. Resmi çatı altında burası. Belki çarşıda yürürken sokakta bir insana müdahale ediyoruz. Büyükbabam İzmir'in kurtuluşunda şehre ilk girenler arasındaydı. Vefat ettiğinde ne yazalım dedik. Babam da hekimdi. Belediye başkanlığı yapmıştı. Tabip odası başkanlığı yapmıştı. Mezar taşına bir tek 'doktor yazılsın' dedik. Hekimler hakkında soruşturma açmak en temel insan haklarına aykırı bir durumdur. Bu her hekimin vicdani görevidir. Yapmaması hekim için kabul edilebilir bir durum değil.
Ne kadar farklı düşünce varsa o kadar zenginiz
*Son olarak odanız ve üyelerinize mesajlarınız?
Tabip odasının dışında olan kimse yok. Ama farklı düşünüyorum. Ne kadar farklı düşünce varsa o kadar zenginiz. Yeter ki birliğimizi koruyalım. Ama aynı fikirde olmamız gerekmiyor. Aynı fikirde olmak gerekmiyor. Farklı düşünmeliyiz. İTO bu bakımdan en önemli zenginlik. Bu dönemde hekimlerin özlük haklarına ağırlık vermek istiyorum. Bugün yetiştirdiği asistanlarının maddi desteğiyle sürüden hekimler. 32 yıllık bir uzman hekimin eline geçen para bin 800 lira. İçlerine siniyorsa söyleyecek bir şey bulamıyorum. Özlük haklarının daha iyi olması iç in uğraş vereceğiz. Engelli meslektaşlarımız için daha kolay ulaşılabilir olması için çalışacağız. Onların daha rahat katılımı için elimizden geleni yapacağız. Tabip odasının tarihi var. En eski meslek örgütlerinden biri. Tarih çalışması yapmak istiyoruz. Kurum olarak. İTO olarak. İTO'nun tarihi nedir? 1970'li yıllarda yangın geçiriyor. Çok darbe yaşandı.