Bu satırları 23 Haziran Cumartesi günü saat 17.00'den sonra yazıyorum. Yani 'Seçim yasaklarının başlamasından' sonra...

Sandıklar açılmadan değil, daha oy atmaya başlamadan çok önce. Bu arada İzmir'in sokaklarında dolaşan taksilerin hemen çoğu İzmir Marşı'nı çalıyordu. Aslında bu marşı son zamanlarda, hemen her partinin aday adayları değil, doğrudan il yöneticileri çalıyordu. Sonuç ne olursa olsun İzmir Marşı çalmaya devam edeceğiz, belki de ebediyen. Ben seçim süresinde en çok neyi merak ettim, söyleyeyim;
Nedense AKP'liler, tüm 'Millet İttifakını' ve de özellikle CHP'lileri PKK destekçisi ve HDP ile işbirliği ile suçladılar. Ama seçim yasaklarına az bir süre kala, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan'ın Küçük Çekmece'de belli sayıda partililere hitap ederken, neredeyse tüm Türkiye Televizyonlarından yayımlanan mesajını duyunca şaşırmadım değil, AKP'lilerin dışında PKK'lı olarak suçladığı HDP'lilerden de oy istiyordu. Aslında bu normal..
Vatandaşlar arasında ayırım olmaz.
Zaten suçlu ise kanıt da varsa mahkemeler bunun hesabını Türkiye Cumhuriyeti adına sorar...
Savcıların başında ne var?

İşte tarihi bir gerçek

Daha önce yazmıştım devam edeyim:
Cumhuriyetin kuruluşunda Türkiye'nin içinde bulunduğu genel durumu, Mustafa Kemal'in hazırladığı rapordan izleyelim. Tarih 30 Ekim 1923.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ertesi günü, Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa'yı Köşk'e davet eder. Ülkenin genel durumu hakkında hazırlattığı raporları İsmet Paşa'ya böyle sunar.
'Sevgili Paşam, Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme!
Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın. Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim. Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz. Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4000 km kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil.
Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda. Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.
Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor. Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor.
Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde.
Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60'ı geçiyor. Nüfusun % 80'i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114,408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı.
İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.
Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler. Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.

Allah yardımcımız olsun!

Şimdi önce ile sonrayı Mustafa Kemal'in ağzından birleştireyim:
'Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı. Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız. Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız. Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!'
Bu arada bir de hatırlatma yapayım.
Atatürk ve Cumhuriyet döneminde yapılanları, fabrikaları daha önceleri yazmıştık...
Gerekirse bir kez daha hatırlatmak için yazarım.

Dip Ekspres

Kapalı ambalaja dikkat

MMOB Gıda Mühendisliği Odası Eski Başkanı Petek Ataman, tüketicilerin gıda güvenliğine dair zincirin son ve en önemli halkası olduğuna dikkat çekti. Ataman, 'Tüketici öncelikle kayıtlı, onaylı işletmelerin ürünlerini tüketmeli. Bu iki ilke çok önemli. Her iki ilke de ambalajlı gıdalara çıkıyor. Ambalaj, tüketiciye ulaşıncaya kadar gıdaların dışarıdan gelecek bulaşıcılara kapalı olmasını sağlaması, farklı özellikteki ürünlerin karışımına engel olması açısından da önemli' diye konuştu.