Dünyamızdaki bozulmalardan/çözülmelerden acaba kimler sorumludur? Öyle ya 100 yıl önce dünyamızın nüfusu 2 milyar bile değilken sanırım günümüzde sayıları 8 milyara yaklaşan  hemcinsimizle birlikte yaşlı dünyamızda yaşamaktayız. Kim bilir önümüzdeki 100 yıl içinde kaç kişiye ulaşacağız?
Günümüzün en ünlü fizikçilerinden Stephen Hawking; insanoğlunun kendi kendini yok edeceğini söylerken bu kaçınılmaz sonun en büyük sebebi olarak kirlilik ve nüfus artışı olduğunu belirtmektedir. Bilmem hatırlatmama gerek var mı? Daha önceleri IXX. YY başlarında İngiliz iktisatçı Thomas Robert Malthus'un da nüfusun geometrik diziyle artış gösterdiğini belirterek insanlığın gelecekteki kaderinin kendini yok etmek olduğunu söylediğini belirtmemiz yararlı olacaktır. Malthus; teorilerinde daha çok işin ekonomik yanını ön plana koyarak gelecekte gıda maddelerinin yeterli olmayacağını ileri sürüp insanlığı özellikle açlığın beklediğini söylemektedir.
O günlerden bu yana geçen zaman içerisinde tarım teknolojilerindeki gelişmelerin getirdiği verimlilik artışı nedeniyle Malthus'un gündemindeki açlık sorunu pek de öyle kendini göstermemiştir ama gelecek günlerin neler doğurabileceğini bilmemiz elbette kolay olmayacaktır.
***
Ancak; benim asıl üzerinde durmak istediğim başka noktalar var. Gazetelerimiz yazıyor, görsel medyada izliyoruz, kamu spotlarında gündeme geliyor, paneller/açık oturumlar yapılıyor, bilimsel bildiriler yayınlanıyor ama; neylersiniz gerçek anlamda bir anlayış ortamını yakalamak olası değil galiba.
Gün geçmiyor ki Marmara ve Karadeniz'in kirliliğinden bahsedilmesin. Ya da turistik bir kentimizde gönüllülük çerçevesinde gerçekleştirilen deniz dibi taramasında dalgıçlarla bulunup çıkarılan atıkların listesi açıklanmasın. Neler neler var onların arasında, şaşmamak elde değil. Nasıl olmasın? Hiç aklınıza gelir mi Bodrum Körfezi'nin dibinden klozet, oto lastiği çıkabileceği? Elbette; bu anlattıklarım yalnızca Bodrum'a özgü değil ki. Biz, İzmirlilerin uzun uğraşlarla kurtarmaya çalıştığımız körfezimizde de bir arama tarama yapılsa kim bilir neler çıkacaktır?

Ancak güneş ışınlarının bir ölçüde hırpalayabildiği; plastik atıklar, deniz dibinde birikip canlı organizmaların oksijensiz kalmalarına neden olarak yaşam ortamlarını yok ettikleri sürekli olarak gündemde tutulmuyor mu? Sormak gerekir, kaç yurttaşımız bu önemli konuya bilinçle yaklaşabiliyor, hiç düşündünüz mü? Deniz kıyılarında içilen suların plastik şişeleri çöp tenekelerine atılmayıp ortada bırakılırsa ilk rüzgârda ilk yağmurda ne oluyor bilir misiniz? Hoop haydi denize, oradan da eğer o çöp toplayıcı gemiler onları yakalayamazlarsa denizin diplerine! Bilinç noksanı kişilere nasıl anlatabilirsiniz bunları?
Dolayısıyla, hiç şaşmamak gerekir. Meles Deresi temizlenirken ne kadar ilginçtir: bulgar somyası, oto çamurluğu, oto lastikleri vb. daha nelerin çıktığını hatırlıyorum. Dere nerelerden geçiyordu? Oto Sanayi Sitelerinden o halde şaşmaya ne gerek var? Tamirciler, işyerlerinin önlerinde tutacak değiller ya o atıkları? Atıversinler gitsin dereye!
***
İzmir'imizin kültür düzeyi en yüksek yerlerinden sayılan Karşıyaka'mızda çöplerini belirli yerlerdeki konteynerlere götürerek dökmek yerine sokakta apartmanlarının önüne bırakan nice sorumsuz hemşerilerimiz var inanamazsınız. Uyardığınızda yanıt hazır: Çöpçüler onları alırlar. Çöpçüler onları alıncaya kadar geçecek zaman içinde o torbalar kediler ya da köpekler tarafından parçalanıp dağıtılacakmış, kimin umurunda?
Apartmanlarımızın merdivenlerine atılan sigara izmaritlerini, kâğıt mendilleri komşularımızın hangisine gerçek anlamda anlatabiliriz? Uyarı yapsanız bile bunu alışkanlık haline getiren komşularımızın olduğunu görerek yaşamıyor muyuz?

Evimiz; okul çevresinde olduğundan tam karşımızda üçlü çöp konteyner grubumuz var. Bakınız, özellikle çöp konteyneri diyerek tanım yapıyorum. Hadi gelin de anlatın çevremizdekilere? Kırık lavabolar mı atılmıyor oralara kullanılmayan elektronik aletler mi? Düşünün bir kez bu atılanlar çöp müdür? Ya stiroporlara ne demeli? Kırıldıklarında dört bir yana saçılan o stiropor parçaları tüm mahalleyi saracaktır, kimim umurunda? Kişiler, nasıl düşünüyorlar kim bilir? Ben attım, benden çıktı ya kurtuldum, gerisinden Karşıyaka Belediye Başkanı sorumludur, olmadı Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu çözsün olayı!  
Garibim; Aziz Kocaoğlu, çırpınsın da çırpınsın modern çöp arıtma tesisi yapacağım diyerek. Ona da yer bulamıyoruz, engelleme üstüne engelleme. Varsın Kocaoğlu uğraşsın dursun. Biliniz ki; ülkemiz insanlarının hadi hadi hemşerilerimizin çöpün gerçek sorununu çözmek konusunda çabaları olmazsa kırk tane arıtma tesisi yapılsa fayda sağlamayacaktır. Üstelik; o çöp arıtma tesisini yaptırmamak konusunda neler yapılmıyor ki?
Esenlikle kalınız...