Sevgili okuyucularım ne yaşıyorsak toplum içinde, hep insan eksenli. Bunlar siyasette, kurumlarda, adalette, sağlıkta ekonomide velhasıl dünya sahnesi üstünde. Bu sahnede yer alan tüm insanlar bir rol içinde. Verilen, alınan ya da sürdürülen yaşamda oynanan. Ben de bu nedenle sebep-sonuç ilişkisinde, etkilendiğimiz insanı incelemek ve bu konuda da bulduğum bilgileri, düşündüklerimi sizlerle paylaşmak istedim.

***

Yine araştırdım, bu vasıtayla Sigmund Freud'a ulaştım. Kendisini mutlaka bilirsiniz, duymuşsunuzdur. 1930'larda insan bilincinin oluşum süreçleri üzerinde çok ciddi toplumsal ve ruh bilimsel araştırmalarda imzası var. Bu nedenle insanı toplumsal gelişim teorisi ekseninde ele alan Freud bilinci; id-ego-süperego olarak üç ayrı ruhsal kategoriye ayırır. Buradan yola çıkarak insanın toplum içersindeki sosyal durumu analiz edilmektedir. Birinci dünya savaşının beraberinde getirdiği yıkım ve binlerce insanın ortadan kaldırılması sonucu ciddi anlamda vicdan olgusunu sorgulamaya giden Freud bu üç aşama ile insanın karar ve sistemini çözmeye çalışmıştır. İnsanların bir anda nasıl bu üç aşamayı taşıdıklarını ve nasıl duygularının kurbanı olabildiklerini yaşayarak gören Freud'a göre id kişinin ilkel benliğidir. Freud buna yüz yıldır tartışılıp çürütülemeyen tezleri ile açıklık getirmeye çalışmıştır (alt bilinç) "id" içimizdeki doyumsuz hayvandır.

Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızdır. Bu yönü ağır basan birey, vicdan olgusundan yoksundur. Bilincin orta aşaması olarak da, Freud'un izah ettiği benlik "ego", doğa ya da çevre ile id arasında bir denge unsurudur. Çevrede ya da doğada bulunan maddelerin uygunluğunu yine tarafsız bir zeminde kontrol eder ve nesnelerin uygun olup olmadığını belirler. Aynı zamanda eleştiri yapan bölüm olup, güdüleri durdurma ile ilgilenir. Süperego (üst benlik) kural ve değerler bütünlüğü içinde insana yön veren bölümdür. Bu bölüme vicdan da denilebilir. Bu bölüm daha çok emir ve yasaklara göre bir yol belirler. İyi ya da kötüyü birbirinden ayırmaya başladığımız süreçlerde gelişir ve olgunlaşır. Zamanla aile, anne ve baba, çevre, okul, din, geleneklerden öğrendiklerimiz içselleştirilir, bizim değer ve kurallar bütünlüğümüzün oluşmasına yardım eder.

***

Bu açıdan bu üç temel bilinç şekillenmesinin belli düzeylerde, bizlerde yetersiz olması, gerçekten iyi olmaz. İnsan düşünen bir varlık ve zararı önceden hesaplayabilecek, sonradan öğrenebilecek bir yapıya sahiptir. Kimi bunun Tanrı'dan geldiğini düşünür, kimi de Freud gibi evrim kuramı şeklinde izah eder. İkisinde de ortak olgu vicdandır. Freud'un sözüyle ego şahlanmış bir at üzerindeki şövalye gibidir. İd ile süperegonun isteklerini uzlaştırmaya çalışan hakemdir. Buradan yola çıkarsak, sağlıklı bireyler derken, nezle, grip, safra taşı hatta kanserden daha önemlisi insanın ruh sağlığı. Hatta, toplum için hayati. Önemli bir işe girerken, ehliyet, ruhsat alırken tam teşekküllü bir hastaneden sağlık raporu isteniyor. Diyorum ki, geçtiğimiz dönemlerdeki arbedeli meclis deneyimleri göz önüne alınarak, yasa yapacak hatta yönetecek kişilerden, milletvekili adayı olabilmeleri için tam teşekküllü hastanelerden ruh sağlığını da içeren bir rapor istenmelidir. Milletvekili olmanın koşulları arasında indirilen eğitim seviyesi, yine en az lise diploması düzeyine çıkartılmalıdır.