Hiç yakışmıyor, hem de hiç...
Türkiye'de akıl sahibi her kişi, Başbakan Erdoğan'ın Ramazan ayının başından beri izlediği "hasmıhane" tutumu hayretle izliyor.
Olayların başladığı ilk günlerde "Parkta olmayan diğer yüzde 50 işaretimi bekliyor", diyerek "attırmayın kafamı" moduna giren ve tavrını çok tehlikeli bir şekilde ortaya koyan Başbakan bugün hala ateş püskürmeye devam ediyor.

Gezi Parkı olaylarına alternatif olarak "milli iradeye saygı" mitinglerini gündeme getirerek büyük kentlerde yandaşlarını toplayan Erdoğan anlaşılıyor ki, hızını alamadı.
Erdoğan, şimdi de partisinin düzenlediği iftar sofralarını, ne yazık ki "Gezi Parkı olaylarına meydan okuma" toplantılarına çeviriyor.
Hiç ama, hiç de hoş değil.

Parti'nin bütün olanakları seferber edilerek organize edilen iftar yemekleri, adeta AKP ve Başbakan'ın miting alanı haline getiriliyor.
Oruç, ezan, iftar... Ardından da al küllah / ver takke!
Gezi Parkı'da.... Gezi Parkı...
Sonra da çivili sopayı, döner bıçağını, palayı kapan sokağa fırlıyor...
Bugünlerle hiç bağdaşmayan sözler...

İşte olayın en acı tarafı da bu!
Söz konusu park ve eylemlerin Başbakan'ın bu kadar olmazsa olmaz konusu haline gelmesine de akıl erdirmek mümkün değil. Erdoğan her gün, kamerayı gördüğü her an başlıyor anlatmaya, "bunlar var ya bunlar..." Kaşıyor da kaşıyor. Başbakan böyle yaparsa, bakanlar da ondan geri kalır mı? Onlar da mangalda kül bırakmıyorlar: "Şu faiz lobisi var ya..."
Büyük fotoğrafa dikkatlice bakarsak, aslında şunları görürüz:
Erdoğan "park ve eylemlerin" kendisine vefasızlık olduğunu düşünüyor, bir türlü hazmedemiyor.
Erdoğan'ın her zaman olduğu gibi çok sesliliğe asla tahammülü yok. Sadece "yaptım oldu" psikolojisi hakim.
Yerel seçim öncesi mağduru oynayıp, "hepsine karşı tek başıma" imajını pekiştirme çabasında.
Kendine bağlı muhafazakar kanadın oylarını "iftar yemeği sonrası, ver yansın" programları ile kilit altına almak.
Gezi Parkı ve eylemler konusunun devamlı olarak gündemde kalmasının tek sebebi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Çünkü Başbakan bu gergin ortamdan nemalanmaktadır. Bu sayede her gün muhalefet partilerine yüklenmekte, yandaş olmayan her kesime "tu kaka" demektedir.
Siz bakmayın onun esnafın şu kadar lira zarar etti dediğine...
Siz bakmayın faiz lobisi, kredi notu düşmesi feryatlarına...
Başbakan'ın hesabı yerel seçim öncesi alt yapıyı oluşturma çabalarıdır...
Zaten son günlerde sivil toplum örgütleri ve muhalefetin aklına Gezi Parkı denince, pikniğe gitmekten başka bir şey gelmiyor. Ne yazık ki bu da ülkenin ayrı bir kanayan yarasıdır.
Hal böyle olunca da bizlerin söyleyebileceği tek cümle kalıyor:
Böyle muhalefete, böyle iktidar...

***

Bir soru

Bir çoğunuz görmüştür. Görmeyenler için:
Karabağlar'dan Yeşildere'ye girerken yolun sol tarafında kentin en büyük reklam panosu var ve şöyle yazıyor: "Konak çalışıyor, İzmir gelişiyor."
Sizce?..

Bir cevap

AKP'liler şimdi alternatif pano hazırlığında. Onlar da şunu yazacaklar: "Konak yatıyor, İzmir köy kalıyor."
Benden söylemesi...