Hafta içerisinde İçişleri Bakanı Muammer Güler, tribünlerdeki siyasi ve ideolojik anlamadaki kötü tezahüratlar hakkında düzenleme yapılacağını açıkladı. Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın da katılımıyla yapılan Spor Çalıştayı öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Güler, "Tribünlerdeki o yasa dışı gösteriler veya spor ahlakına uymayacak davranışlar; kötü tezahüratların içine siyasi ve ideolojik anlamadaki kötü tezahüratları da koyuyoruz. Zaten uluslararası normlarda bu tür tezahüratlar yasak. Kombine satışlarda da kulüplerimiz bu konuda gerekli taahhütleri imzalamış durumdalar. Bu da elbette ki bizim takibimizdedir. Sporun dışına çıkan ter türlü tezahüratla ilgili düzenleme var. Siyasi ve ideolojik tezahüratların sporun ruhuyla bağdaşmadığı kesindir" demişti.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın da, İstinye'deki Amatörler Evi'nde, bazı tribün figürleriyle görüşmesinde ana gündemini; tribünlerde AKP karşıtı eylemler yapılma ihtimali oluşturdu. Bakan Kılıç'ın taraftarlara, "Sizi polis ve jandarma ile korkutmak istemiyorum. Kendi önleminizi kendiniz alın" dediği öğrenildi.
Futbolun ruhuna ve işleyişine ilk müdahalenin bundan tam 700 yıl önce olduğu bilinir. 1314'te Londra'da Lord Mayor, Kral II. Edward adına yaptığı bir konuşmada spor oyunlarında en eski yasaklardan birini getirmiştir: "Barışın sürmesi için duyuru... Kralımız düşmanları ile savaşmak üzere İskoçya ülkesine giderken bize özellikle barışı sürdürmemizi tembihlemiştir... Özellikle; meydanlarda oynanan futbol yüzünden çıkan kavgalar sebebiyle kente kargaşa hakimken; Kralın bu uyarısı daha bir önem kazanmıştır... Bu futbol maçları -Tanrı korusun- birçok kötülüğe yol açabilir. Kral adına karar veriyor ve bir yasaklama getiriyoruz. Bundan böyle kentte bu sporu yapanlar hapisle cezalandırılacaktır."
Eric Dunning'e göre 1314-1667 arasında topla yapılan sporları yasaklayan 33 ferman ya da duyuru vardır ve bu durum otoritelerin bu yasağı yeniden formüle etme arzularının çok güçlü ve yaygın olduğunu göstermektedir.
Yıllarca meydanlarda ileri demokrasi söylemi ile vatandaştan oy talep eden bir hükümetin temsilcilerinin 700 yıl öncesi yasakları anımsatan açıklamalar yapması düşündürücü olduğu kadar endişe vericidir. Tuttuğu takımın iç saha maçlarını kesintisiz 30 yıldır takip eden bir taraftar olarak; bu yıl maçlarda ağzımdan çıkacak cümlelerin devlet tarafından belirlenmesi; hükümetin onay vermeyeceği sloganların cezai durum oluşturacak olması 'ileri demokrasinin' neresine yerleşiyor bilemiyorum.
Bugün Barcelona kulübü Franco diktasına karşı direnmenin sembolü olarak anılmaktadır. Barcelona'nın stadı Nou Camp; Katalanların yasaklanmış anadillerinde bağırma ve rejime isyanlarını haykırma şansı bulabildikleri tek yerdi. Franco'nun askeri diktatörlüğünün yapamadığı; yapmadığı uygulamayı bizim 'ileri demokrasi' sever hükümetimizin uygulama çabalaması ülkede sadece otoriter baskıyı arttırmaya ve karşısında etki-tepki denklemiyle şiddeti getirecektir. Kanun uygulayıcılarını bir taraftar; bir vatandaş; ruh sağlığı ve hastalıkları konusunda uzman bir hekim; bir insan olarak insafa davet ediyorum. Bu ülkeye bu kutuplaştırmayı; bu haksızlığı; bu kötülüğü yapmayın. Bırakın taraftar davulunu çalsın; şarkı ve marşlarını söylesin. Şiddet ve hakaret olmadan herkes içindeki duygularını serbestçe ifade etsin. Tribünlerin renkleri toplumun renkleridir. Bunları soldurmayın.