Yine şiddet sarmalına girdik, silahlar konuşmaya başladı.
IŞİD'in intihar bombacısı kendini patlattı, eşit, özgür bir dünya kurmak için bir şeyler yapmak için çabalayan 32 genç hayatını  kaybetti.
Gencecik polisler, askerler öldürüldü.
Kimi siyasilerin nefret söylemleri ile ölenlerin yasını bile tutamadık.
Ardından "İç Güvenlik  Yasası" uygulanmaya başlandı, yargısız infazlı operasyonlar yapılıyor, polis arşivindeki kayıtlarla ilgisiz olaylardan ilgisiz insanlar gözaltına alınıyor, ciddi  işkence iddiaları var.
IŞİD'in mevzileri bombalanırken, iki buçuk yıl öncesine dönüldü. PKK kampları da bombalanmaya başlandı.
Barış mitingi  yasaklandı.
Eğitim-Sen genel merkezini polis bastı.
Geçici Hükümetin Başbakanı "Operasyonlar devam edecek" dedi.
Oysa 7 Haziran seçimlerinde Kürt meselesini de diğer sorunları demokratik siyasetle çözmeyi tercih etmiş, eşit, özgür, barış içinde yaşanabilir bir ülkenin inşası konusunda umutlanmıştık.
Seçimden bu yana  50 gün geçmesine rağmen hükümet kurulamadı, ülke halen geçici hükümetle yönetiliyor. Yenisi kurulana kadar zorunlu işleri yapmakla görevli olan baştaki AKP Hükümeti, sanki seçimden tek başına iktidar olmuş gibi icraatlar yapıyor, yüzlerce kamu görevlisinin atamalarını yapabiliyor, Kürk meselesinin demokratik çözümü için başlatılan çözüm sürecini bitirecek adımlar atabiliyor.
Başkan olmak için seçimde 400 milletvekili isteyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimle elde edemediği Başkanlık rejimini, anayasal yetkilerini aşarak fiilen uyguluyor.
Yetkisi olmayan Hükümet ile anayasal yetkilerini aşan Cumhurbaşkanı eliyle demokrasiden iyice uzaklaşıyoruz, ülke kaosa ve savaşa sürükleniyor.
Silahların konuştuğu yerde söz duyulmaz olur, ama silahların susması için söz söylemeye devam etmek, sözü etkili kılmaktan başka bir çıkar yol da yok.
Onun için her şeye rağmen barış diliyle söz söylemeye bugün daha çok ihtiyacımız var.
Koalisyon hükümeti kurulur mu yoksa yeniden seçime mi gidilir, bugünden kestirebilmek güç.
Ne olursa olsun bu topraklarda barış içinde yaşabilmek için diyalog ve  müzakere ile uzlaşmaktan başka çaremiz yok. Birbirimizi  boğazlamadan, birarada yaşabilmemizin; farklılıklarımıza rağmen herkesin eşit ve özgür olacağı bir Türkiye'yi kurmaktan geçtiğini unutmamak gerek.
Silahın ölümcül bataklığı  yerine, demokrasi ve barış içinde yaşamı büyütme dileğiyle.