Barış, bütün toplumların her zaman arzuladığı bir ortamın uygulama şeklidir. Taraflar, belirli koşullar altında belirli vazgeçimleri karşılıklı olarak uygulamaya geçirirler; bu ortamın adına barış denilmektedir. Sözlük anlamı da pek farklı değildir: Uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam.

İmar konusunda sanırım ve yanlış anımsamıyorsam 1984'lerde "İmar Affı" adıyla bir yasa çıkarılmıştı. 1980'lerin acılarla dolu 12 Eylül'lerinin ardından artık bilinmez ne ölçüde "Sivil Hükümet" olarak tanımlanabilir Özal Hükümeti döneminde tüm yapılardaki noksanlık ve hatalara belirli koşullarla af getirilmekteydi. Binalar, nerede olurlarsa olsunlar, hangi konumda bulunurlarsa bulunsunlar mühendislik bürolarından alacakları raporlarla af kapsamına alınıyorlardı. Uygulama, öyle şimdiki gibi 1,5 seneye kadar yayılmıyordu. Aklımda kaldığı kadarıyla başvuru süresi 6 ayla sınırlı tutulmaktaydı. Gene anımsamamız ve eklememiz gerekir yasa kendi alanında bir ilkti üstelik tekrarı da olmayacaktı(!)

Gelin görün ki; o günlerden bu yana inşaat sektörünün mü diyelim yoksa halkımızın mı diyelim kaçağa karşı dayanılmaz tutkuları sürüp geldi bu günlere kadar. Beş kat mı olacak yeter mi hiç? O halde; alttan yarım kat çatıdan da bir yarım; kaçırabilirsem yarımları tam da yapabilir miyiz hayalleriyle geçti günler, seneler. Ne denli acıdır ki 1999'daki Marmara Depremi de ders olmadı insanlarımıza. O acı deprem sonrasında  bir gezi dolayısıyla aynı deprem bölgesindeki Düzce'de bulunduğum sırada bir inşaatın gözle görülebilir hatasını ilgililere söylediğimde aldığım yanıtı unutamıyorum. Öylesine ki; "O kadar çatlak su kaçırmaz" benzeri bir yanıtı nasıl unutabilirim ki?

***

Geçen sene Haziran ayındaki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerinde iktidar partisinin en büyük seçim ikramiyesi ne denli acıdır imar üzerine oynandı. Oynandı diyorum çünkü bu kez imar üzerine oynanan oyunun adı "İmar Affı" değil, "İmar Barışı" idi. Geçen haftaki yazımın başlığı neydi lütfen anımsayınız; "B.k Değil Kaka". İşte o hesap; "İmar Affı" değil "İmar Barışı", bilmem ki ne değişir? Üstelik bu kez bu barış denen uygulamanın kapsamı çok daha geniş tutulmaktaydı.

Başvurular için süre; önce 31 Ekim'e kadardı. Galiba istenilen para toplanamadı ya da istek bayağı çok oldu oh oh, bu işte ve sonunda güzel para var o halde başvuru süresini yıl sonuna uzatalım dendi. Yıl sonu geldi sanırım aynı düşüncelerle süre, bu kere Haziran 2019'a kadar uzatıldı. Bir yandan; vatandaşlarımız ilk günlerden başlayarak bayağı ciddi sloganlarla "İmar Barışı" için başvuru yapmaya çağrılmaktaydı. İktidarın yalakası konumuna dönüşen bir sinema aktörümüz televizyonlarımızda gözlerini kırparak halkımızı fırsatçılık yapmaya çağırmaktaydı.

Uyanık ve fırsatçı halkımız durur mu? Kazmayı küreği kapan dağ başlarına koşuverdi. Efendim; yetkililer beyanatta bulunuyorlar her yer hava fotoğrafları ile belirlenmiş. Sonradan yapılan binalar kaçak statüsünde olduklarından izlenip sonradan hepsi yıkılacakmış (!) Bana kalırsa çok olmadı onlar için de ayrı bir "İmar Affı/Barışı" çıkarılamaz sanki.

Gördüklerimden bir örnek vereceğim sizlere. Aracımla Gaziemir'den çevre yolu aracılığı ile Buca'ya doğru gidiyorum. Bilirsiniz yolun sağ tarafı orman içidir. Orada eskiden de bazı kaçak barakamsı binalar, çardak türü yerleşimler vardı. Bakıp izliyorum şimdilerde bayağı ciddi imar faaliyetleri (!) var oralarda. Sanırım bu işlerin aksiyonerleri de bu imar barışı denen garip uygulamadan yararlanmak isteyeceklerdir.
Gördüklerim yalnız orayla sınırlı değil elbette. Şöyle İzmir'imizin yakın çevresinde ufak gezintiler yapın neler göreceksiniz. Foça'ya giderken Bağarası diye şirin bir köyümüz vardır. Köyün sol üst tarafındaki dağın üstünde eskiden -Eskiden dediğime bakmayın, yakın zamana kadar- hemen hiç yerleşim yoktu. Geçen hafta gittiğimde ufak tefekleri saymıyorum galiba üç katlı bir inşaat bile görülebiliyordu.

***

İstanbul Kartal'da üç kat ruhsatlı yedi katlı bir bina çöküverdi. Ölü sayısı şimdilik 21 olarak açıklandı. Bence bu rakam pek inandırıcı değil ama, inşallah öyledir. Yan taraftaki on katlı apartmanın da kaçak katlarının varlığı söyleniyor? Yakın çevredeki 8 bina için yıkım kara alınmış ve yıkım başlamış. Kartal'ın hali böyle; sanır mısınız ki İstanbul'un diğer ilçelerinde durum farklıdır?  
Bir de Anadolu'muzun yerleşim bölgelerini gözünüzün önüne getirin. Bodrum'dakileri Kuşadası'ndakileri aklıma bile getirmek istiyorum. Devletimizin büyükleri Marmaris'in orman içlerinde özel yollar, özel iskeleler yaptırıp kendilerine kâşaneler inşa ederlerse vatandaşları da kendi paylarına düşürebildiklerinden kırpıntıları kaparoz etmek isteyeceklerdir.

Esenlikle kalınız...