Geçen hafta sonu ve sonrasında İzmir'de art arda yaşanılan intihar olayları, bu acı duruma dikkatleri daha fazla çekmeye sebep oldu. Sadece dört gün içerisinde ikisi tıp fakültesi öğrencisi olmak üzere 5 vaka meslektaşlarımın da değerlendirmelerini beraberinde getirdi. Basına verilen demeçler mevsimsel geçişin oluşturduğu riskleri ön plana çıkarttı.
Mevsimsel geçişler duygu durum bozuklukları için bilinen risk faktörlerinden biridir. Ama olgularda benim dikkatimi çeken bir durum, ikisi tıp fakültesi öğrencisi olduğu halde 5 kayıptan hiçbirinin psikiyatrik destek almadığı gerçeği. Bazen poliklinikte tedaviye başladığımız depresyon hastalarımız bir sonraki ay tedavilerine başlamadan ve büyüyen şikâyetlerle yeniden polikliniğimize geliyorlar. Bunların önemli bir kısmına çevresindeki kişilerin müdahale ettiği ve kullanacağı ilaçların onlara zarar vereceği kaygısıyla tedaviye başlamadıklarını dile getiriyorlar. Hatta antidepresanların intihara sebep olduğuna dair yanlış bilgi tedavinin aksamasının önemli sebeplerinden biri olarak karşımıza çıkabiliyor. Oysa yapılan çalışmalar gösteriyor ki; intihar davranışı bulunanların çoğu tedavi almayan depresyon hastaları. Bu kısa zamanda 5 acı kayıptan hiçbirinin de tedavi almıyor olması psikiyatri bilimine karşı ön yargıların nelere mal olabileceğine işaret ediyor.

İntihar davranışı toplumlar arasında farklılıklar göstermektedir. Bu farklılığın nedenleri kuşkusuz, her toplumun kendine özgü koşullarında aranmalıdır. Ancak bilim; insanın neden kendini öldürmeyi düşündüğünü, neden öldürmek için girişimde bulunduğunu ve neden kendini öldürdüğünü, toplumsal farklılıklara rağmen anlamaya ve intiharı anlama ve önlemeye yönelik kuramlar geliştirmeye çalışmaktadır. Çocuklukta nadir görülen intihar davranışı ergenlik döneminin başlamasıyla sıklığında büyük bir artış görülür. İntihardan ölümler Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika'daki toplumlarda daha fazladır. Son 40 yılda bu bölgelerde intihar olgusunun özellikle gençler arasında anlamlı bir artış olduğu gözlenmektedir. (İzmir'deki kayıpların da maalesef hepsi genç yaşlarda gerçekleşti)
Yüksek refah seviyesine rağmen ABD'de her yıl yaklaşık 30 bin kişi kendi yaşamına son vermektedir. Yine bu ülkede yapılan çalışmalarda yetişkin nüfusun %5.6'sı geçen bir sene içerisinde kendini öldürmeyi düşünmüş; %2.7'si kendini öldürmeyi planlamış ve %0.7'si kendini öldürme girişiminde bulunmuştur.
Ülkemiz intihardan ölüm olaylarının görece az yaşandığı kültürel coğrafyaya dahildir. ABD ile kıyaslandığında intihar oranları ABD'de 100 binde 12 iken Türkiye'de 3 civarıdır. Resmi kayıtlara geçen intiharlar sadece buz dağının görünen kısmıdır. Çoğu intihar davranışı resmi kayıtlara geçmez. İntihardan ölümlerin görece az olmasına rağmen intihar artış hızlarına bakıldığında ileride bizi bekleyen tehlike kendiliğinden görünmektedir. Bu oran intiharın sık görüldüğü ülkelerden biri olan İsveç'te yüzde 0.01 iken ülkemizde 5.5 olarak saptanmıştır. (5500 kat fazla)
Ülkemizde insanların kendilerini öldürme sebepleri nelerdir? Veriler kişi öldükten sonra yakınları tarafından beyan edilen nedenler olsa da genel eğilimleri göstermesi açısından önemlidir. Ülkemizde en önemli intihar nedenlerinin hastalık ve aile geçimsizliği olduğu görülmektedir. Erkekler geçim zorluğu yüzünden kendilerini kadınlardan daha çok öldürdüklerini, kadınlarınsa aile geçimsizliği ve hissi nedenler yüzünden erkeklerden daha fazla kendi canlarına kıydıklarını görmekteyiz.
İntihar davranışı birçok zaman tedavi edilebilir psikiyatrik hastalıkların bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple toplumun psikiyatrik hastalıklar hakkında bilgilendirilmesi ve psikiyatri bilimine karşı ön yargıların ortadan kaldırılmasının hayati olduğunun gerçeğinin altını tekrar çizmek isterim.