18 Mart 1915'te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı'nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandı. Bunun üzerine Seyit Ali 275 kilogram ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi. Seyit Ali, ilk iki atışta Fransız zırhlısı Bouvet'e hafif bazı hasarlar verdiyse de, üçüncü atışında ağır yara verdi. Atılan mermi geminin su kesiminin biraz altına isabet ederek geminin anında yan yatmasına neden oldu, daha sonra Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlardan birine çarptı. Bouvet bu yaradan kısa bir süre sonra alabora olarak battı. Bu yüzden komutan ona onbaşılık görevini verdi. Çanakkale savaşından bir gün sonra Seyit Ali Onbaşı'ndan top mermisi sırtında fotoğrafı çekilmesi istendi. Seyit Ali Onbaşı ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramadı. Sonra Seyit Ali Onbaşı, "Yine savaş çıksın yine kaldırırım" dedi. Bundan sonra ancak fotoğrafı tahta bir mermiyle çekilebildi.

Kurtuluş Savaşını en güzel anlatan şiirlerden birinde Nazım Hikmet şu şekilde betimliyordu direnişi. "Ayın altında kağnılar gidiyordu / Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru. / Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta / sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişmeyecekti. / Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle. / Ve onlar ayın altında dönen ilk tekerlekti."
İçinde bulunduğum yönetim kurulunun başkanı Sayın Niyazi Konuşmaz başkanlık için adaylığını açıkladığında Altay'ın kurtuluş savaşını başlatıyoruz demişti. Bugün yönetim kurulunun bir üyesi olarak bu savaşın her gün devam ettiğini ve edeceğini görüyorum. Hasta adam Osmanlı'yı yönetenler nasıl umutsuzluk içerisinde yok olmayı getiren kararları alıyorlarsa; Altay'ın gerçeklerini bilmiyorsunuz diyerek her gün küçülmeyi içlerini sindirenler Altay'ı yok olmaya sürüklüyorlar.

Neyse ki nasıl ki Cumhuriyet'i kuranlar, işgale karşı direnişi sağlayan kişiler kulübümüzün kurucularıysa; bugün onların ruhunu yaşatan; aynı mayadan yoğrulmuş birçok Altaylı kulüplerine her koşulda sahip çıkıyorlar. Onlar belki savaş sonrası köyüne dönüp veremden ölen Seyit Ali Onbaşı belki Akşehir'den Afyona kağnıları süren isimsiz kahramanlar.

Taraftar grupları bir araya gelip kulübe 15000 bardak su sağlıyor. Kulübün bir yıllık süt ve yumurta ihtiyaçlarını karşılamak istediklerini söylüyorlar. İstanbul'daki Altaylılar'la organize olup; fuarda açılacak Altay Standı için atkı ve matbaa ürünleri planlıyorlar. Hatta kulübü bazı deplasmanlarda misafir etmeyi hedefliyorlar. Geçmiş yönetimlerde görev yapmış hatta başka bir İzmir takımı üyesi olmakla eleştirilen bir Büyük Altaylı göreve başlar başlamaz mutfak için büyük destek sağlıyor.(Kendisinin izni olmadığı için ismini açıklamıyorum.) Yine geçmiş yönetimde görev yapmış değerli dostum Muhammet Ali Tomey göreve başladığımızın ilk haftasında kulübümüze ilk bağışın yapılmasında aracı oluyor. Son seçimde karşı listede olması teklif edilen sevgili kardeşim Mehmet Yeşilçavdar; seçim sonrası ilk hafta kulübe kamyonla erzak gönderiyor.

Birileri küçük saraylarında bu direnişi; bu kurtuluş mücadelesini küçük görebilir. Ama tarih her zaman fedakarlığı, dürüstlüğü ve sevdayı yazmayı tercih etmiştir. Altay'ın yeni yüzyılının tarihini yazacaklar; isimlerini sadece formalarının üzerine yazmış gerçek kahramanlar olacaklar.