Ülkemizde ve dünyamızda, birlik, beraberlik ve barış dilekleriyle...
Sevgili okurlar en son "Dangal" filmi için yazdığım "acil" yazı ile karşınızdaydım...
Şimdi de "gizemli" bir yazı ile karşınızdayım!
Bu gizemli yazı ile amacım çok fazla detay vermeden sizi harika bir filme davet etmek.
"Babam"...
Babam, olayları filmin akışında yaşayabilmek için özetini dahi okumadan salondaki yerinizi alacağınız filmlerden.

BABAM

Yusuf Tunalı...
İş sahibi, patron...
Dedesinden beri kuşaklardır işlettikleri aile sardalya fabrikalarını ayakta tutmak için mücadele eden haşmetli bir adam.
O haşmetli adam tek bir duruşu, bakışı, jesti ile nasıl da konuşuyor!
Küçük bir işletme de olsa çok değerli bir markaya sahip olan aile sardalya fabrikalarını satın almak için gelen yabancı firma temsilcilerine karşı öyle bir duruşu var ki... Şaşkınlık içinde izliyorsunuz.
Kendini dev gibi gören o yabancı firma bilmiyor ki o küçücük işletme aslında nasıl da bir dev... Başında da Yusuf Tunalı!
Eş, baba aynı zamanda Yusuf Tunalı...
Arif, Yusuf'un zihinsel engelli oğlu.
Tunalı ailesinin evinin duvarları arasında saklı kalmış bir cevher.
Annesinin bire bir ilgilendiği.
Sardalya kokusuna bayılıyor Arif çünkü babası gibi kokuyor; "İyi ki babam sensin" diyor Arif babasına...
Koşulsuzca sevmesini bilen dünya güzeli bir genç adam.
Arif annesi ile birlikte bazen ailesinin evinde, bazen deniz kıyısında...
Babası Yusuf sardalya kokulu fabrikalarında...
Derken, ardı arkasına zorlu olaylar sıralanırken, dünya güzeli gencecik bir öğretmen de giriveriyor Tunalı'ların hayatına.

Bilge hayat işte!

Bir yandan eksiltirken... Bir yandan da yeni yeni kazanımlarla çoğaltıyor bizi aslında.
Bunu yaparken de hüneri bize bırakıyor.
O marifetle bazen bir oğul değil de bir baba büyümeye başlıyor hayatta adım adım...
Tıpkı Yusuf Tunalı gibi...
Yusuf Tunalı öyle bir aktarıyor ki Babam filminde bu yolda aldığı adımları...
Bazen tek bir bakış, duruş, jest ya da söz ile...
Tüm o hüznünü, pişmanlığını, isyanını...
Uyanışlarını, kabülünü...
Sevgisini, çoşkusunu, neşesini...
"Nasıl?" diyorsunuz hayret ve hayranlıkla...
"Nasıl da yapabiliyor bunu?"
"Böylesine içime işlercesine aktarabiliyor bana tüm o yaşadıklarını, duygularını?"...
Nasıl bir gizemdir bu?
Babam filmine hararetle davetlisiniz sevgili okurlar!