Cemal Süreya'nın Güz Bitiği adlı kitabında 'keşke yalnız bunun için sevseydim seni' dizesiyle son bulan 20 şiir var. Şairimiz bu kısa şiirlerinde bizi elimizden tutup uzun Anadolu'da dolaştırıyor.

Toplanıp göçen kuşlardan haber veriyor. Pencerelerden madeni paralar gösteren saat beş nalburları ile tanıştırıyor. Nişantaşı'nda bir ilkokul bahçesine götürüyor, hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmeyi resmediyor.

Sonra Afyon Garı'ndaki küçük kızı hatırlatıyor. Hani, trene binerken pabuçlarını çıkaran küçük kızı... Varto depremini, yardım olarak Batı'dan gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sutyeni... 'Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti, Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sutyeni, Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın' hani...

Sonra; 'Eşiklere oturmuş bir dolu insan' arasından geçerek, Senaryocu bir bayanla oturduğu bankta; tanrım diyordu, 'Tanrım siz şu uzun Anadolu'yu Çocukluk günlerinizde mi yarattınız?' diye soruyordu.

Yılbaşında, tomurcuk yağmurların binlerce rengi koynunda saklayan, yamaçlarını bir an olsun terk etmediği Doğu Karadeniz'deydim. Edebiyatçı bir bayanla Uzun Göl'ün kıyısında otururken, başı dumanlı dağlara bakıp 'Tanrım' dedim. 'Tanrım sahiden çocukluk günleriniz de mi?'

Bu öyle bir soruydu ki, kim geçse şu güzel Anadolu'dan içine dönüp sorardı. Sordum! Sonra bakışlarımı gökyüzünden alıp doğal güzelliği yok edilen etrafı betonlarla çevrilen Uzun Göl'e uzun uzun baktım. Gökyüzünün mavi aynasından yansıyan mavilik yüzümde dururken, kalanlara şükrederek 'Tanrım' dedim;

Tanrım!
İyi ki açık bırakmışlar pencereleri
iyi ki dolmuş kuşlar
kuşlarla bulutlar
bulutlarla çam kokuları içeri.

Tanrım!
İyi ki modernleştirmemişler
henüz her yeri
iyi ki gitmiyor yollar
yollarla arabalar
arabalarla insanoğlu daha ileri!..

"Tanrım! Sahiden
çocukluk günlerinizde mi!"