Bundan üç-dört yıl kadar önceydi. Birçok doktor işyeri hekimliği sertifikasını Tabip Odasının açtığı kurslardan almış olduğu halde hükümet bir karar çıkartmış ve bu sertifikaları yok saymıştı. Yeni sertifika almak için tek yer; Kırıkkale Üniversitesini zorunlu göstermişti. Sonradan mahkeme kararı ile hak kazanan İzmir ve yakınlarındaki kurslardan alınacak belgeleri kabul etmeyeceğini ilan edince yaklaşık 40 İzmirli doktor var olan sertifikamızı yeniden alabilmek için bedeli bir hekim maaşına yakın belge için Kırıkkale yollarına düşmüştük. Yiğidi öldürsek de hakkını vermeliyiz; çok iyi ağırlanmıştık. Kursun son günü İzmir'den gelenler için bir yemek düzenlenmişti. Yemeğin sonunda kursun düzenleyicisi yardımcı doçent teşekkür konuşmasına başlamıştı. O güne kadar hiç İzmirli tanımadığını; bu sebeple İzmir'i ve İzmirlileri o güne kadar hiç sevmediğini, bizleri tanıdıktan sonra İzmir'i artık sevdiğini söylüyordu. Hakaret mi iltifat mı belli olmayan cümlesi sonrası yanımdaki arkadaşıma ne diyor bu şapşal derken; konuşmayı seven arkadaşlarımızdan biri hemen söz alıp fikrini değiştirebildiğimiz için mutlu hissettiğini söylüyordu. Bilim adamı sıfatı taşıyan birinin tanımadığı insanları sevmediğini beyan etmesini anlayamayacağım ama bu vesileyle İzmir'i tanımayan kişilerin İzmir öfkesini anlayabiliyorum.

Şırnak'ta askeri hekimdik. Sıkça şehirde çocuklar arasında salgın hastalıklar oluyordu. Beş vakit namaz kılan Çocuk Doktoru arkadaşım sürekli Allah'a salgınlar için şükrediyordu. Anlayamamıştım; kendine tepki gösterince bu salgınlar olacak ki, hastalar bana gelecek; para kazanacağım. Allah'ım benim çocuğumun rızkını da böyle sağlıyor mutluluğundaydı. Bu ahlaklı arkadaş; askerlik sonrası bir gün canhıraş psikiyatrist kimliğimle beni aradı. Babasının evlilik dışı bir ilişkide bir bayanla sürekli görüştüğünü ve bunun ruhsal bir rahatsızlık olduğunu ve tedavi için ne yapılabileceğini sordu. Sonunda da bombayı patlattı. 'Siz İzmirliler için bunlar normal olabilir, ama biz Elazığlılar namusumuza düşkün, ahlaklı insanlarız; bunlar bize ters geliyor'. Ahlak üzerine arkadaş kabul ettiğim birine söyleyebileceğim en ağır cümleleri kullandıktan sonra; karşılıklı telefonları yüzümüze kapattık. O günden beridir de görüşmüyoruz.

İzmir 12 yıllık AKP iktidarı sırasında ötekileştirildi. AKP Genel Başkanı ve ülke Başbakanı miting alanlarında İzmir'e 'Gavur' diyebilecek kadar düşmanlığını saklamaktan çekinmedi. Oysa İzmir her zaman demokrasiden yana tavır aldı. 50li yıllarda CHP'ye karşı Menderes'in kalesiyken 12 Eylülde asker Turgut Sunalp'i işaret ettiğinde Turgut Özal'a en büyük desteği veren il yine İzmir idi. İzmir dün olduğu gibi bugün de demokrasiden yana tavır alıyor ve bugünün koşullarının getirdiği baskıya direniyor.

Alsancak Stadının kapatılmasına bir de bu pencereden bakmak gerekir.  Önce İzmir'e ait taşınmaz ve malların hazineye devri, ardından da stat girişimi merkezi hükümetin İzmir'e öfkesinden başka bir şey değildir. Elbette can güvenliği her şeyden önce gelir ama Türkiye'de herhangi bir statta bu değerlendirme yapılmış mıdır? Geçen yıl Altay kulübü yöneticisi olarak ülkenin değişik onlarca merkezinde şeref tribününde maç izledim. Neredeyse öksürdüğünde sallanan bu statlarda olası sıkıntılarda sorumlu kim olacaktır? Bırakın Türkiye'yi İzmir'in diğer dev stadı Atatürk Stadının bile her yeri dökülüyorken Alsancak Stadının liglere bir hafta kala kapatılması; İzmir'e ve İzmirliye kesilmiş bir cezadan başkası değildir.

Bugün İzmir'e savunduğu değerler yüzünden bir saldırı söz konusuysa İzmirliler kadar İzmirlilerin sembol ettiği değerleri savunanların da İzmir'e ve İzmirliye sahip çıkması gerekir. Bir an önce yetkililer Alsancak Stadı için ne planladıklarını kamuoyuyla paylaşmalıdır. İzmir Büyükşehir ve Konak Belediyeleri sadece bizlerin sorduğu soruların cevaplarını beklemekle yetinmemeli, bu şehrin seçtiği yerel yöneticiler olarak bu stada sahip çıkacaklarını ve gerek yeniden yapılması gerekse güçlendirilmesinde kendilerine düşeni yapacaklarının sözünü vermeli ve bunu kamuoyuyla paylaşmalıdırlar. Şunu kimse unutmasın bir Altaylı olarak tribünleri olmasa da tel örgüler ardında; ayakta, ben Altay'ımı Alsancak Stadında izlemeye hazırım. Bütün Altaylıların da bu bağlılık ve kararlıkta olduğuna inanmaktayım. O nedenledir ki Alsancak Stadı tarihtir yok edilemez....