31 Mart'ta yerel seçimler yapılacak, yeni belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, büyükşehir olmayan yerlerde il genel meclisi üyeleri ve muhtarlar seçilecek. Yerel seçimlerin gündemini; ülkenin, dünyanın genel sorunlarından daha çok yerel sorunlar ve çözüm yolları oluşturmalıdır. İzmir seçimlerinde, örneğin İzmir'in suyu gündem olmalıdır. AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İzmir'in su tartışmasını başlattı bile, geçen hafta salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında; CHP'nin yerel yönetimlerini eleştiri faslında; "İzmir'in su sıkıntısını bile biz giderdik" dedi.[1] Su sıkıntısı giderildi mi giderilmedi mi, giderildiyse kim giderdi tartışmaları bir yana, İzmir'in suyunun konuşulması gerekiyor, bu tartışmaya sadece politikacılar değil, herkes katılmalı, zira yaşamak için her canlının ihtiyacı olan varlıktan, sudan söz ediyoruz. Su tartışmasına yerel seçimler sayesinde ne kadar çok kişi katılırsa, İzmir'in sağlıklı yaşamına o kadar katkısı olacaktır.

İzmir'in suyu deyince en yetkili ve görevli olan İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU)'nin verilerine başvurmak gerekiyor. İZSU'nun internet sitesinde, İzmir metropolünün içme suyu kaynakları olarak; Sarıkız, Göksu, Menemen, Çavuşköy, Halkapınar, Pınarbaşı, Buca derin kuyuları ile Tahtalı, Balçova ve Gördes barajları gösteriliyor.[2] İnternet sitesinde dikkat çekici bir diğer bilgi; arsenik arıtma tesisleri. Faaliyette olan arsenik arıtma tesisleri; Çullu, Halkapınar ve Menemen acil arıtma tesisleriymiş. Kuyulardan alınan sularda arsenik değerlerinin kabul edilebilir değerlerin üzerinde olması nedeniyle bu tesisler kuruldu. Arsenik arıtma tesislerine ihtiyaç duyulması İzmir'in su sorununun bir boyutunu gösteriyor. Bu durumda İzmir'in suyunun arsenik oranı yüksek kuyuların dışında başka kaynaklardan sağlanması gerekiyor, bunun en kestirme yolu da mümkün olduğunca yüzeysel suları toplayan barajlar. Su ihtiyacının yüzeysel sulardan karşılanması, aynı zamanda yeraltı sularının yerinde bırakılması, doğal dengeye zarar verilmemesi, geleceğe bırakılacak mirasın harcanmaması anlamına geliyor.

Metropol ilçelere su sağlayan faaliyette olan barajlar; Tahtalı, Balçova ve Gördes Barajı. Gördes Barajı Manisa-Gördes'te yani başka bir havzada yer alıyor, öncelikle havzalar arasında su transferinin ekolojik olmadığı, çok maliyetli olduğu bilinen bir gerçek, diğer yandan Gördes barajı civarındaki kirletici faaliyetlerden suyun kirlenme riski var. Geriye Tahtalı ve Balçova barajları kalıyor. Aslında bir başka baraj daha faaliyete geçmiş olabilirdi. Onu da İZSU'nun 2015-2019 Stratejik Planı'nda görüyoruz, Çamlı Barajı. Çamlı Barajı, 200-300 bin kişinin içme suyunu az enerjiyle sağlayabilecek cazibeli bir su kaynağı olarak planlanmıştı. Çamlı Barajı 2015-2019 döneminde yapılacaklar içinde yer alıyor ama gelin görün ki bir kazma vurulması dahi söz konusu değil. Neden mi? Efemçukuru Altın Madeni yüzünden. Maden işletmesinin planlanan Çamlı barajını kirleteceği kesin olduğu için ikisinden birisinin tercih edilmesi gerekiyor. Ankara'daki merkezi hükümet Efemçukuru Altın Madeni'ni tercih etmiş durumda, madene her türlü kolaylığı sağlayıp Haziran 2011'den bu yana çalışmasına ve hatta kapasite artırımına izin verirken, Çamlı Barajı projesi için olmadık engeller çıkartıyor. İzmir'deki yerel yönetim de altın madenine karşıymış, Çamlı Barajı'nı yapmakta kararlıymış gibi görünse de bir şeyler yapmaktan aciz durumda.

Sözün özü; kim İzmir'in su sorununu tartışmak isterse öncelikle Efemçukuru Altın Madeni- Çamlı Barajı çelişkisini ele almalı ve tercihini yapmalıdır. Su havzasını kirleten altın madeninden yana olup İzmir'in suyu savunulamaz.
Sahi, 2019 yılına kadar yapımı planlanan Çamlı Barajı ne durumda?

Yamanlar'a çöplük olur mu?

Diğer yandan İzmir'in su sorununun çözülebilmesi için var olan diğer su kaynağı niteliğindeki alanlarının titizlikle korunması gerekiyor. Yamanlar bölgesini de öyle görmek gerekiyor, peki korunuyor mu? Yoo, katı atık bertaraf tesisi yani çöplük kurulmak isteniyor.
 
Tesisin yer seçimi davalık, İzmirliler adına Avukat Murat Fatih Ülkü'nün davacı, Avukat Senih Özay'ın davacı vekili olduğu, İzmir Barosu'nun da davacılar yanında müdahil olduğu davada bilirkişi raporları alınmış durumda. İlk raporda ciddi tespitler var: "...alanın, jeolojik, hidrojeolojik özellikleri itibariyle (çöp) depolama tesislerinin kurulması ve işletilmesi için uygun bulunmadığı, geçirimli volkanik kayalardan oluşan kaya zemin üzerinde bulunduğu, bu volkanik kayaların yer altı suyu deposu özelliğinde olduğu, dolayısıyla yapılacak tesisin yeraltı sularını kirletme riski bulunduğu, yaratacağı gürültü, koku ve toz emisyonları nedeniyle, Karşıyaka'nın önemli dinlenme alanlarından Karagöl'ün etkileneceği, bölgenin yeşil alan niteliği, bölgedeki hakim rüzgar nedeniyle, özellikle Karşıyaka'nın koku, toz, duman ve gürültü bakımından olumsuz etkileneceği..."

Bu önemli tespitleri yapan raporların sunulması üzerine, davalı İzmir Büyükşehir Belediyesi davanın açılmasından sonra hazırlattığı "susuzlaştırma projesi"ni dosyaya sunarak, bu sakıncaların giderildiğini ileri sürüyor ve rapora itiraz ediyor, itiraz üzerine verilen ek raporda da "susuzlaştırma projesinin de sakıncaları gidermediği" bildiriliyor, bunun üzerine yeni bir keşif ve bilirkişi incelemesi yapılıyor, verilen yeni raporda "su kaynakları", "çevre", "halk sağlığı" açısından sakıncalara vurgu yapılıyor, ancak "İzmir'in çöp tesisine gereksinimi var", Büyükşehir Belediyesi gerekli önlemleri alacaktır" gibi bilimselliği tartışmalı "uygunluk" görüşü bildiriyor. Dava devam ediyor, davada önceki bilirkişi raporlarına dayanarak verilen yürütmeyi durdurma kararı var, bakalım son rapor mahkemenin kanaatini değiştirecek mi?

Yamanlar çöp depolama ve bertaraf tesisi tartışması sağlıklı gitmiyor, konu gündeme geldiği zaman İzmir'in yeni çöp tesisi ihtiyacına vurgu yapılarak, planlanan yerin uygun olup olmadığı gölgeleniyor. Evet İzmir'in yeni bir çöp tesisine gereksinimi var ama bunun yerinin Yamanlar olmayacağı ortaya çıkmış durumda. Başta İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı sayın Aziz Kocaoğlu olmak üzere etkili ve yetkililerin konuyu daha serinkanlı ve İzmir'in yaşam alanlarının korunması kıskançlığı ile ele almalarını öneriyorum.