Bugün pazar. Kendi kendime konuşmak istiyorum. Bana iyi gelecek. Belki eşlik edersiniz:

          
İzmir, pek çok açıdan övündüğümüz biricik kentimiz. Yazar Şebnem Soral Tamer'in, 27 Mart 2014 tarihli Cumhuriyet Kitap Eki'nin 18. sayfasında yer alan şu tümcesini, kentimiz İzmir'in yanına en fiyakalısından iliştirmiştim zamanında: "...şehir denen şey bir illüzyondur aslında... Ona bakan gözlere, aradıkları neyse onu gösterir. Fazlasını istiyorsan, fazlasını aramalı ve görmelisin..."
          
Kendi adıma; evet, hep fazlasını istiyorum, fazlasını arıyorum ama göremiyorum. Var olanla yetinmek, huyum değil çünkü. Kordon'un çimlerine uzanmış gençlerin özgürlüğü güzel ama nedense hep edilgin geliyor bana. Oysa başka kentlerden gelenler gıpta ile bakıyorlar değil mi bu özgürlüğe. Cumhur'un başının "ümmetim" dediği toplumun bir çeşit isyan yanı, değil mi? Ama dedim ya yetmiyor!
          
Büyükşehir Belediyesi tarafından, Şef Hüseyin Çebi'nin çalışmasına dayalı kurulmuş olan Kent Orkestrası, Kordon'da, kentin diğer yerlerinde niçin düzenli konserler vermez ya da verdirilmesi sağlanmaz, bunu bilmek isterim! Üstelik Orkestra, hizmet alımı yönüyle görev yaptığı için son derece de ekonomik yani düşük maliyetli. O Kent Orkestrası ki yıllar önce 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarından birinde, Atatürk Stadı'nda tam 11 bin öğrencinin de katılımıyla yine Hüseyin Çebi'nin şefliğinde Türkiye'nin en büyük gençlik korosunu oluşturarak gönüllerimizi fethetmiş, unutulmaz anılarımızdan olmuştu.
           
Kısacası biz sokaktaki insanlar, biz İzmirliler çok özledik Kent Orkestramızı! Kent Orkestrası'nın yılın belli günlerinde değil her zaman konserler vermesini istemek kentim adına en doğal hakkım! Çünkü Orkestranın operalardan aryalara, Napoliten parçalardan caz, klasik, özgün, pop ve hafif müzik eserlerine uzanan hayli geniş bir repertuvarı var. Dolayısıyla bu geniş yelpaze Kent Orkestrası'nı eşsiz kılıyor. Ayrıca ünlü sanatçılar tarafından da çok sevilen ve saygı duyulan İzmir Kent Orkestrası, o sanatçıların ücret almadan katıldıkları ortak konserle de İzmirlileri buluşturmuş güçlü bir yapı. Hemen ilk elde anımsadığım sanatçı adlarını sıralayayım: Neco, Burcu Güneş, Funda Arar, Deniz Seki, Zeynep Kasalin, Ege, Kutsi, Fatih Erkoç, İlhan Şeşen, Salim Dündar, Hüsnü Arkan, Ezginin Günlüğü... Bu yapının, müziğe baş koymuş gençlerin geleceği olarak da düşünülmesi gerekmez mi ayrıca?
         
Bunun dışında Belediyemizin bir de bandosu var ama ondan ses almayalı epey bir zaman oldu, bu da şaşırtıcı geliyor şahsen bana! Bandomuzu da İzmirliler olarak çok özledik!
           
Tanıtım yetersizliği
 
Sonra günlük kent içi ulaşımlarımı, "Yaşayan Şehir, Yaşanacak Şehir"in Başkanının isteğine koşut hep kamu araçlarıyla yapıyorum; vapur, İZBAN, otobüs. Dolayısıyla iskeleleri, durakları, istasyonları kullanıyorum. Tüm buraları İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin mülkiyetinde yerler, değil mi? Kentteki sanat etkinlikleri niçin buralardan yaygın ve örgün biçimde duyurulmaz, anlamakta gerçekten zorlanıyorum.  
            
Kendi kendime konuşuyorum ya, hadi dozu azıcık artırayım: Kaç defa yazdım, söyledim; Körfez'in son "model" ütü vapurlarındaki ekranlardan yayımlanan Bloomberg TV kanalından verilen Endonezya ya da Çin Merkez Bankaları kararlarını izlemek istemiyorum. Dinlemek yerine izlemek, derken bilinçli kullanıyorum sözcüğü çünkü ekranların sesi sürekli kısık. Daha geçenlerde yazmıştım, adı Dario Moreno olan vapurdaki ekranlardan bu ünlü şarkıcının şarkılarıyla buluşmak istiyorum, adı Attilâ İlhan olan vapurda ise Şairimizin şiirlerini dinlemek istiyorum, diye. Birileri duymuş olmalı ki epeydir bu kanal yok ama o da ne, İzmir'de nereden ne alınır diye çadır gösterisine dönüşmüş, son derece yakışıksız görüntüleri izler olduk. Acaba, kaş yapayım derken ben mi göz çıkarttım, yoksa belediyenin anlı şanlı ve de Ankaralı Kültür İşleri Dairesi Başkanı mı? Ya o, ya ben!
            
Bu kentin nazarlık hak eden yerlerinden birisi Kuş Cenneti'dir. Sorun bakın İzmirliye, kaçı bu Cennet'in yerini biliyor acaba? Burasını tanıtmak çok mu zor? Ya kentin merkezinde yer alıyor olmasına karşın pek bilinmeyen Agora'yı, kent tarihini 8 bin 500 yıl öncesine götüren Yeşilova Ören Yeri'ni?           
             
Peki, dansçısından tiyatrocusuna bu kent için bir şeyler yapmak adına çırpınan onca sanatçının işleriyle birlikte tanıtılması İzmir'i taçlandırmaz mı? Taçlandırmaz olur mu hiç...          
             
Yine Büyükşehir ile metropol belediyelerin mekanlarında pek çok kültürel etkinlik gerçekleştiriliyor. İnsanlar onları da bu mecralardan öğrenseler fena mı olur?
              
Kent Orkestrası, bando, duyuru tanıtım yetersizliği, ütü vapurlar, derken doz artmaya başladı acaba bir zarar verir miyim bu saatten sonra? Örneğin Kent Orkestrası'na nokta konur mu? Bando dağıtılır mı? Kültür mekanları servis istasyonlarına ya da yedek parça dükkanına dönüştürülmesin. Vapurlar, İZBAN, otobüsler seferden kaldırılmasın...
              
Kaş yapayım derken göz çıkartmış olmayayım!
                 
Ne diyordu Yazar Şebnem Soral Tamer? "... şehir denen şey bir illüzyondur aslında... Ona bakan gözlere, aradıkları neyse onu gösterir. Fazlasını istiyorsan, fazlasını aramalı ve görmelisin..."
              
Korkum, "ben bilirim" diyenlerin faturalarını bu kentin ödeyecek olması!