CHP 2. Bölge milletvekili aday adayı İnşaat Mühendisi Selma Nalbantoğlu Gazetemiz Haber Ekspres'i ziyaret etti. İzmir ve İzmirlinin AKP tarafından cezalandırıldığını söyleyen Nalbantoğlu, 'Teşvik politikaları, Özel idare mallarının devri ile ilgili yaşananlar İzmir'in muhalif duruşu nedeniyle cezalandırıldığını gösteriyor. Ama unutulmamalı İzmir isyan kentidir. İlk kurşun burada atıldı' dedi. Nalbantoğlu, Örgütü ve vatandaşlarla daima iç içe olacağını da söyledi.

CHP 2. Bölge milletvekili aday adayı Selma Nalbantoğlu CHP'ye üye olduğu 2000 yılından beri parti içinde aktif olarak görev alıyor. İlk olarak CHP Bornova Kadın Kolların Üyeliği ile siyasi hayata atılan Nalbantoğlu siyasetçide olması gereken özellikleri anlatırkan 'Bir siyasetçi daima örgütlerle iç içe olmalıdır. Seçildiği yerdeki ilçe örgütleriyle konuşup hem örgütün hem de halkın nabzını iyi tutmalıdır' dedi.

-Bana bulunduğunuz siyasi yönelimi nasıl açıklarsınız? Çizginiz nedir?

Solcu sosyal demokrat. Bu da öncelikle yapılan bütün hizmet, yasa, yatırım ve davranışların halkın geniş kesimini refaha yükseltecek, adalet ve demokrasi içinde bir toplum yaratacak tarzda olması gerektiği. Esas temelde bu. Bu sol duruştur zaten. Eşitlik ve adalet ilkesi dayanışmada sosyal demokrasinin ilkini oluştrur. Dolayısıyla bu ikisinin birleşimi. Eşitlik deyince biraz liberalizm gündeme geliyor ama o anlamda değil. Biraz daha yoksul kesimin, işsiz insanların refah seviyesini yükseltecek tedbirlerin alınması anlamında.

-Bu konuda neler yapılabilir?

CHP programında bu sorunların çözümüne yönelik formüller açıklanıyor. Her şeyin başı ekonomik anlamda, ülke olarak dik durabilmek ve dışarıya bağımlılığı yani ithalata bağlı sanayi yapısının tam tersi yönünde değişmesi. İşsizliği körükleyen, refah seviyesini düşüren, GSMH düşüren bu durum. Bizim kendi donanımlarımız, genç ve işsizlerimiz varken gelişmiş ülkelerin ara mallarını ve yatırım mallarını alarak kendi sanayimizi kurduk. Dolayısıyla başka ülkelerin iş gücünü biz finanse ediyoruz.

-Milletvekili olarak meclise girdiğinizde ilk gündeme getireceğiniz konu da bu olacak sanırım?

Bir milletvekkilinin tek başına yapacağı şeyler değil. Lakin CHP birinci parti olarak çıkması durumunda bunları yapabilme gücümüz ve kapasitemiz de olacaktır.

-Siyaset nedir?

Ben siyaset demiyorum. Toplumsal sıkıntılara duyarlı kalmaktır aslında siyaset. Siyasette var olabilmek öncelikle bir siyasi mekanizmanın ve partinin üyesi olmak, görev almak demektir. Siyaset, insanların acıtıcı ve gündelik sorunlarını çözmeye heveskar olmaktır.

-Herkes bir taraf olmalı mı?

Olmak zorunda bence. Herkes bir taraf olmak zorunda bitaraf değil yani tarafsız olmamalı.

-Siyasetçi size göre nasıl olmalı?

Siyasetçi hem partisinin bütün politikalarına hakim olmalı hem o politikaların halkın sorunlarının çözümü olduğuna inanmalı. Bu çözüm yollarını anlatabilmeli. Siyasetçi, ülkemizin temel sorunları budur, çözümü budur ve bunu da ancak CHP çözer diyebilmeli.


CHP birleştirici bir güç

-CHP'de uzun bir aradan sonra tekrar bir önseçim yapılıyor. Bunu nasıl görüyorsunuz?

Önseçim hep olması gerekir. Bizim bir tüzüğümüz var. Tüzükte de aday belirlemenin üç yöntemi yazılmakta. Parti meclisi hangi yöntemi uygulamaya karar verirse o yöntem kullanılabilir. Lakin benim için en doğru ve uygun yöntem önseçim. Hatta tamamının aynı yolla seçilmesinden yanayım.

-Sizce CHP bu genel seçimlerde birinci parti olarak çıkacak mıdır?

Ben inanıyorum. Olması için gayret ediyorum. Öncelikle CHP'nin birleştirici bir güç olduğu konusunda hem fikir olmamız gerektiğini düşünüyorum. İlla benim partim olduğu için değil. Şu anda kapasitesi bakımından en büyük ve en fazla oy oranına sahip olduğu için diğer sol sosyal demokrat partiler içinde. O yüzden ne yapıp edip aynı noktaya parmak basmak lazım.

-Geçen seçimlerde şahit olduğumuz gibi AKP flaş isimlerle gelmesi durumunda yine CHP'nin oy oranını etkileyecek mi? İzmir halkı yara almayı göze almak istemiyor. Artık insanlar muhalif olmaktan yorulmuş gibi bir durum söz konusu. Bu yorulan kesimi tekrardan kazanmak için CHP'nin neler yapacağını düşünüyorsunuz?

AKP'nin flaş isimleri önceki dönemlerinde hatta anayasa oylamalarında 'Yetmez ama evetçi' entelektüellerin söylemleriyle kredilerini tükettiğini düşünüyorum. Dolayısıyla İzmir'i etkileyebilecek flaş isim yok. Bunda pek çok şeyin etkisi var 17 Aralık, Gezi Olayları'ndaki AKP'nin tavırları, kadın cinayetlerinin artması ve küçük kız çocuklarının 6 yaşında evlenebilir gibi söylemler hem İzmirlilere hem de İzmirli kadınlara hitap edecek söylemler değil. İzmirlilerin gözünden kaçmaz bunlar. Dolayısıyla AKP'nin İzmir seçmeninin üzerindeki etkisinin azaldığını düşünüyorum. İzmir seçmeninin AKP'ye karşı yine dimdik duracağını ve CHP'nin oylarını arttıracağını inanıyorum.


Her şeyi birlikte yapacağız

-Aday adayları arasında çetin bir yarış var. Sizin üyeler ile iletişiminiz nasıl ve şansınızı nasıl görüyorsunuz?

15 yıldır çok aktif olarak partide görev yapıyorum. 2000 yılında emekli oldum hemen ertesinde CHP  Bornova İlçe Örğütü'ne üye oldum. O zamandan beri, kısa bir dönem kadın kollarında ve örgütün görev alanlarında aktif ve hiç uzaklaşmadan hep devam ettim. Bazen birkaç sene uzak kalır, sonra tekrar gelirsiniz ama aktif siyasetin içinde olmayabilirsiniz. Benim öyle olmadı. Şansım vardı ya da ben kendim şansımı zorladım. Hayli aktif olarak sadece Bornova örgütünde değil il çapında bir parti eğitmenliğim var. Yaklaşık 30 ilçenin 20'sinde görev yapmışımdır. Her ilçe de biraz da olsa tanınmışlığım vardır. O yüzden de aday olabilme şansımın yüksek olduğunu düşünüyorum.


-İzmir'i temsil için sizde öne çıkan özellikler nelerdir? Diğer aday adaylarından farkınızı da soruyorum.

Ben CHP 2. Bölge aday adaylarını tanıyorum. Hepsi birbirinden değerli, değişik uzmanlık alanlarına sahip. Birbirimizden çok büyük farklılığımız yok. İnsanın 'Fıtratı'nda vardır ya 'En iyisi benim' diye. Bende de bu anlamda biraz iddiam var. Birazcık da partinin seçmen ve halk üzerindeki tanınırlığı, politikalarının daha iyi anlaşılması bakımından milletvekillerinin örgütleriyle ilişkilerinde farklı bir görevlerinin de olduğu düşüncesiyle yola çıktım. Milletvekili parlemontodaki görevlerinin dışındaki bütün zamanlarını ilçe örgütleriyle geçirmeli diye düşünüyorum. Kendimi de sözüm bütün üyelere de sözüm bu çerçevededir. Yapacağımız herşeyi birlikte yapacağız.

-Parti içi komisyonlar da oluşturuluyor mecliste. Siz eğer milletvekili seçilmeniz durumunda hangi komisyonda görev almak istersiniz?

Ben inşaat mühendisiyim. Bu yöndeki teknik komisyonlarda daha verimli çalışabilirim. Onun dışında da bir defa çiftçi bir aileden geliyorum. Rençberlik dediğimiz tütün yaparak büyüdük. Dolayısıyla tarımsal sorunları da çocukluğumdan biliyorum. Ekonomik, iktisadi , zirai konulara yoğun bir ilgim vardır. O yüzden bu konularda da görev almayı isterim.

İzmir cezalandırılıyor

-Türkiye'yinin şu anda ki görünümünü de yorumlar mısınız?

Türkiye bir dış politika ve iç politikadan oluşuyor. Özellikle dış ülkeler ve komşularımızla 'Sıfır sorunlu' olma ve 'Derin stratejik' davranış iddiamız vardı. Sonuçta geldiğimiz nokta başka ülkelerin içişlerine karışan ve bütün ülkelerle kavgalı bir ülke haline geldik. Bizim şiarımız 'Yurtta barış dünya da barış.' Bu hükümette iktisaden de kendi ayaklarının üzerinde duramayan bir ülke durumuna geldik. Dış pazarlarda hiçbir malımız ciddi bir rekabet gösteremiyor. Üretim tarzımız tamamen ithalata bağımlı. Bu politikaların ortaya koyduğu işsizlik ve yoksulluğun sonuçlarını yaşıyoruz.

İzmir hep cezalandırılmadı mı? İzmirin hep muhalif kalmasının bu durumda etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

İzmir isyan kentidir. İlk Kurşun İzmir'de atıldı. İzmir'in birçok ilkleri var. Özellikle bu dönemde AKP hükümetinin çok ciddi ve farklı davranışları ile buna katkısı çok yoğun oldu. Mesela konuştuğumuz gibi Manisa'nın teşvik alması ile İzmir'in sanayisinin göz göre göre erimesi. Özel idare mallarının devredilmesinde yaşanan sıkıntılara hepimiz şahit olduk. Bütün bunlar cezalandırılma gibi yapılıyor ve bunlar tüm İzmirli vatandaşların eşitsizlik dolayısıyla kalbini acıtıyor diyelim.


Sanayi tarımdan ayrı düşünülemez

-İzmir yıllardır ne olacak tarım mı, turizm mi ya da sanayi şehri mi olacak diye konuşurken şimdi daha önceki aday adaylarıyla yapılan görüşmelerde de çıkan sonuç tarımla ilgili bir çok eksikliğin olduğu. İzmir bir tarım şehri olabilir mi?

Tarımı ve sanayiyi daha doğrusu bilimi ve teknolojiyi kullanan bir sanayi yapısını, üretim tarzını tarımdan ayıramazsınız. Geçici, paryatip, ziraatçiyi, köylüyü  güçlendirecek bir takım yardımlar ve katkılar yapabilirsiniz. Bunların hepsi geçici olacaktır. Tarımın en temel sorunlarından biri tohumunu kendi üretip ıslah edebilen ve gübresini aynı şekilde kendi üreten  bir ülkenin tarımı daha farklı olur. Bizim gibi ülkelerin gübre için gereken kimyasallar hep yurtdışından gelir. Yıllardan sığır ve ineğiniz hala yerli ırk kalıyorsa aklınıza verimli inek dediğiniz de hala Hollanda'nın mortofonu geliyorsa demek ki bir zaafımız bir sıkıntımız var ülke olarak. Onu da sadece tarımı destekleyerek yaratamazsınız. Hayvan ıslahı da tohum ıslahı da tarımda kullanılan bütün iş makinaları da hepsi bilgi ve teknolojiyi kullanan bir sanayinin eseri olabilir. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun da bir sözü var, 'Mazot 1.5 liraya inecek. Lüks araçlardan alınmayan ÖTV traktörlerden alınıyor. Bunu tam tersine çevireceğiz' diyor. Bütün bunlar başlangıç olarak olması gereken ama temelinin çözülmesi, kooperatifçiliğin desteklenmesi gerekiyor. Bunun dışında toprak reformu çok önemli. 2/B yasasıyla topraklarını kaybeden köylülerin yeniden o haklarının verilmesi. Bütün şehir yasası ile İzmir'in köylerinin mahalleye çevrilmesi ile ne yapılacağı bilinmez durumdan kurtarılması gerekiyor. Bunlar hepsi bir bütün ve bunların hepsi CHP programının içinde var. Ben biraz önce milletvekilinin başka görevi de olmalı derken bütün bu politikaları parti içinde devamlı karşılıklı konuşarak tartışmalı bağlamında söyledim. Bunları vatandaşa anlatabilmenin yollarını birlikte bulmamız lazım.

-Siz, İzmir tarım, turizm ya da sanayi kentlerinden birisi olacak dense hangisini seçerdiniz?

İzmir sanayi kenti olmalı dersem bu tarım alanlarının betonlaşmaya ve sanayileşmeye açılması anlamına gelmez. Ben biliyorum, pek çok gelişmiş ülkede toprağın kullanmanın 1 cm daha derine geçerek verimli hale getirmenin 10-20 yıllık programlarla yapılıyor. Dolayısıyla tarım arazileri çok kıymetli. Siz turizm de deseniz, sanayi de deseniz, kongreler, fuarlar kenti de deseniz tarımsal arazileri heba etmeyen bir sistem kurmanız lazım. Onun için her kent mevcut doğal zenginliklerini kullanabilir halde olmalıdır. İzmir çok güzel bir turizm kenti olur. Bu tarım kenti olması önünde bir engel değildir. İzmir'de şöyle bir sıkıntı da var. Biliyorsunuz Manisa komşumuz. Ben de Manisa Gördes'liyim. Teşvik kentidir Manisa. Teşvik kenti ilan edilmesinin hemen peşine İzmir teşvik almayan bir kent olduğu için sanayi sitelerinin 3/1 anında boşalmıştır. İzmir cezalandırılan bir kent. Bu Manisa'da olmasın değil Manisa'da da olsun İzmir'de de olsun ama eşit olsun. Bizim parti olarak yaklaşımımız bu. Bütün planlamaların teşviklerin sektörel olması lazım. Kentsel değil sektörel olması lazım.n Aykut Polatlı


Parti özgeçmişi

CHP'ye Üye Olduğu Tarih : 2000
Merkezi Parti Örgütünde Üstlendiği Görevler :
2000 Bornova Kadın Kolları Yönetim Kurulu üyeliği
2001 Bornova İlçe Yönetim Kurulu üyeliği – İlçe Başkan Yardımcısı
2004 Bornova Belediyesi Meclis Üyesi
2004 Bornova Belediyesi Siyasi Başkan Yardımcısı
2006 İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal ve Kültürel İsler Daire Başkanı
2008 Bornova İlçe Yönetim Kur.Üyeliği (Atama) – Ilçe Egitim Sekreteri
2009 Genel Merkez Egitmeni – Erzurum, Denizli, Izmir Bölgesel Toplantı
2010 Bornova İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği – İlçe Egitim Sekreteri
2012 Bornova İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği – İlçe Egitim Sekreteri
2012 Parti Eğitmeni Aktif Görevi Devam Ediyor.


Görev aldığı kuruluşlar

1978 IMO İzmir Şube Üyeliği,
1985–1995 IMO Izmir Sube Danisma Kurulu Üyeliği,
Yapi-Yol Sen Izmir Sube Kurucu Yönetim Kurulu Üyeliği (Memur Sendikaciligi),
IMO Izmir Sube Afet Komisyonu Üyeliği,
IMO Izmir Şube Kent Yatirimlari Izleme Komisyonu Üyeliği,
IMO Izmir Küçük Kurul üyeliği,
Kentsel Dönüşüm Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği,
DISK Emekli-Sen Üyeliği,
Çagdas Özürlüler Yasam Derneği Üyeliği (ÇÖYDER),
Yeni Bornova Spor Kulübü yönetim Kurulu Üyeliği, halen üyelik.
KAYED Üyeliği,
Ege Yörükleri Dernegi Üyeliği. n Aykut Polatlı


Atatürk ve dava arkadaşlarının hedefi tam bağımsız bir ülke idi

Selma Nalbantoğlu, Kemalpaşa gençliğinin düzenlediği Çanakkale Şehitlerini anma gecesine katıldı. Etkinliğin "çok çarpıcı olduğunun altını çizen Nalbantoğlu, "Bana gurur, minnet ve hüzün duygularını birlikte yaşattı. Duyduğum bu gurur, İngiliz ve Fransız emperyalizmine, kanlarıyla "sizin gücünüz buraya kadar" diyebilmiş olmalarından" dedi. Mustafa Kemal'in, Bombasırtı olayı vesilesiyle Türk askerinde gözlediği "yüksek ruh" sayesindedir ki, Çanakkale muharebelerini, 250 bini aşkın vatan evladını şehit vererek, zamanın en büyük askeri gücüne karşı zaferle sonuçlandığını dile getiren Nalbantoğlu,  "Gururumuz ve minnetimiz bundan" dedi. 'Bugün bağımsızız diyebiliyor muyuz' diyen Nalbantoğlu, "Çanakkale şehitlerimiz, canlarını tam da bunun için vermemiş miydi? İstiklal Savaşımızın şehit ve gazileri bunun için savaşmamış mıydı? Çanakkale tecrübesini yaşamış, Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare etmiş olan Atatürk ve dava arkadaşlarının hedefi bu değil miydi? Ama... Aması var ne yazık ki! Bugün, gönül rahatlığı ile, "devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı ve vatanımızın bütünlüğü" hiçbir tehdit ve tehlike altında değildir diyebiliyor muyuz? Söz konusu savaşlarımızın hepsinin içinde, sevk ve idaresinde yer almış olan Gazi Mustafa Kemal, "askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisadi zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılan zaferler yaşamaz" demekle kalmadı, yokluk içinde olağanüstü sanayileşme ve tarımsal kalkınma programları ile gereğini de yaptı." dedi.  Nalbatoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü, "Peki bugün ABD Merkez Bankası hapşırınca zatürre olan, ithal girdiye tek yanlı bağımlı zayıf tarım ve sanayi yapısı, "devlet ve milletimizin iç ve dış bağımsızlığı"nı güvenceye alabilir miş gibi görünüyor mu? Adına "çözüm süreci" dedikleri, PKK terör örgütü ile girilen müzakere süreci, "vatanımızın bütünlüğü" için hiçbir tehdit ve tehlike arz etmiyor diyebilecek, aklı başında kaç kişi var? dedi.