Zeynep Kaya- Deprem Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Antakya doğumlu. 1982'den beri İzmir'de hem ulusal hem uluslararası düzeyde çalışmalarda bulunarak, depremi önceden tespit edebilecek çalışmalarda bulunuyor. İzmir fayını keserek, geçmişte ne kadar deprem ürettiğini ve o fayın bir daha ne zaman kırılacağına dair belirlemelerde bulunan DAUM Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İzmir'de deprem risk alanıyla ilgili en tehlikeli bölge olarak Alsancak, Balçova, Kadifekale ve Karabağlar'ı göstererek, Marmara Denizi'yle ilgili olarak da "Marmara Denizi'nin iki yanında fay kırıldı, ortası duruyor, halen kırılmadı. Bu fay batıya doğru kırılarak geliyor. Yani burada sismik boşluk oluştu. Orda da her an kırılma yaşanabilir" diye vurguladı.


Depremi en çok hisseden noktalar


*12 Haziran'da yaşadığımız Midilli depreminin hangi fay hattı üzerinde kırılmaya sebep olduğunu açıklar mısınız? Üstelik bu kadar şiddetli olmasının nedeni neydi?

Anadolu'da bu tür depremler her zaman olmuş. Bu bölgede 1900 yıl öncesinde 7.4 büyüklüğüne varan depremler de olmuş. Gelecekte de bu tür depremler olacak. Her fayın kendine göre bir çalışma mekanizması vardır. Kırılan fay hattının özelliği, Midilli Adası'nın hemen güneyinde, denizle karanın sınırını oluşturan Midilli fayı olarak değerlendirilebilir. Bu segmentin doğu ve batı segmenti diye iki kolu var. Şu anda segmentlerden bir tanesi kırıldı, öbürü kırılmadı. Manisa depremiyle Midilli depremi arasında çok zaman farkı yok. O yüzden bu kırılmayan segment yakın zamanda kırılabilir.

*Çevrede bu tip fay kırıkları var mı peki?

Denizin içinde bulunan bu Midilli fay hatları, bizim körfezin içerisinde de var. Özellikle Karaburun'la Menemen arasındaki bölgede. Buralar kritik nokta.

*Depremin İzmir'de en yoğun olarak hissedildiği noktalar neresi oldu? Neden?

Alüvyon dediğimiz gerçek zeminin üzerindeki şehirler diyebilirim. Alsancak, Karşıyaka, Bostanlı, İnciraltı gibi yerler örnek verilebilir. Yapınız da deprem yönetmeliğine uygun yapılmamışsa, şakülden kayıp düşebilir. Yan binayla aralarında boşluk oluşur. Bu da zeminle yapı arasındaki etkileşimin doğru tespit edilmediği anlamına geliyor ve özellikle 2007 öncesi binalarda. Ayrıca bina performans analizi var. Binaya gidiyorsunuz, zemini inceliyorsunuz, işlemler yapıyorsunuz. Orası depreme dayanmıyorsa yapılacak iki şey var. Ya yıkacaksınız ya güçlendireceksiniz.

*Yakın zamanda İzmir ve Marmara Bölgesi için bir risk söz konusu olabilir mi?

Marmara Denizi'nin iki yanında fay kırıldı, ortası duruyor halen, kırılmadı. Bu fay batıya doğru kırılarak geliyor. Yani burada sismik boşluk oluştu. Orda da her an kırılabilir. İzmir'de 12 Haziran'da yaşanan depremde ise Midilli fayı kırıldı. İzmir'in kuzeyi, Aliağa, Menemen, Foça gibi sınırlarda kırılması beklenen fay var. Transfer fay bunlar, gerilim sağlamak için kırılıyor.
 

Fayları kırarak depremi önceden tespit edebiliyorum


*Batı Anadolu'da fay nereden geçer, özellikleri, kırılma segmentleri gibi en iyi bilgiye sizden ulaşılıyor. Siz aynı zamanda saha jeoloğu uzmanlık alanına sahipsiniz. Bu çalışmalarınızı hangi aşamalarla bu noktaya getirdiniz?

86'da okul bitti, 87 yılında asistan oldum ve depremle ilgili çalışmalara başladım.1999'a kadar doğrudan depremle ilgili çalışmalar yapmadım. Jeolojik ve arazide haritalandırma çalışmaları yaptım. Depremden sonra bölümün bana verdiği bir görevdi depremle ilgilenip, o konuda uzmanlaşmak. 1999'dan sonra son 17 yıldır sadece depremle ilgileniyorum. Depremi üreten kaynaklara yoğunlaşıyorum. Fayın uzunluğuyla deprem büyüklüğü arasında nasıl ilişki var, hangi fay nereden geçiyor. 1987 yılından beri sürekli dağlarda dolaşıyorum. Masadan ziyade sahayı seviyorum. Çünkü jeolojik yapı sahada.

*Paleosismoloji çalışmalarınız kapsamında Dokuz Eylül Üniversitesi'ne deprem konusunda neler kattınız?

Depreme yönelik parsel bazda haritalar hazırlıyorum. O konuda uzmanlaştığım için ve hazırlayacak kişi az olduğu için büyük çaba gösteriyorum. Bu fayların geçmişini bilmiyoruz. İzmir fayı ne zaman kırılacak diye sorulduğunda benim cevabını bilmem için fayı kesmem gerekiyor. Araziye giderek, büyük iş makineleriyle, kepçeyle fay kazıyoruz. Faya 3-4 metre derinliğinde dik bir hendek açarak, fayın içini görüyorum. Bunu uygulayarak yapmak yararlı oluyor. Fayın içine baktığımızda, geçmişte kaç tane deprem yarattığını görebiliyoruz. 8-10 yıllık bir uzmanlık gerektiriyor bu. Geçmişte fay kaç yılda bir deprem üretmiş, görebiliyoruz. En son depremi de görebiliyorum. Mesela 500 yılda bir deprem üretmişse, onu görebiliyorum. Son depremi de görebilirim orda. Bunları yaşlandırabiliyorum. Fayın içinde hendek açıp geçmiş zamanda yaptığı depremleri bulup, yaşlandırmak, ona göre o fayın bundan sonra ne zaman kırılacağını tahmin etmek demek. Şu an en kritik fay hattımız İzmir fayı. Çünkü yaklaşık 329 yıldır deprem üretmiyor. En son 1688'de üretmiş. O depremde yaklaşık 20 bin kişi ölmüş. Ama deprem üretme aralığını bilmediğimiz için, ne zaman kırılacağını bilmiyoruz. En önemli buluşlardan bir tanesi eskiden kırıklar hep normal faylar üzerinden değerlendirilirdi. Biz o kırıkların özellikle İzmir çevresindekilerin normal faylardan kaynaklanmadığını ortaya koyduk. Balıkesir'e kadar yaklaşık 150 km uzunluğunda Kuzey Anadolu Fayı'na benzer bir fay zonunu ortaya çıkardık. Bu bilinen bir şey değildi. Bu bilgiyi arazide çalışarak elde ediyorsunuz.

*TÜBİTAK'la deprem ön kestirim çalışmalarınız var.

Şu anda hem taşın içinde hem suda hem havada oluşan bütün değişimleri ölçen bir sensor sistemi oluşturmaya çalışıyorum. Deprem olmadan önce yerin içindeki radyoaktif elementler harekete geçiyor. Radonu ölçen bir mekanizma geliştirebilirsek, depremden önce radonun yoğunlaşmasını ölçebiliriz. Ege Nükleer Bilimler'de radonla ilgili çalışan hocalar var. Onlarla birlikte Manisa fayına, doktora tezi düzeyinde radon ölçüm cihazları yerleştirildi. Radon gazının depremden önce yer kabuğunda yoğunluğu artıyor. Yerin altına 2 metre sondaj yapıyoruz filmle. Radon gazı geldiği zaman çizik atıyor filme. Yoğunlaştıkça çizikler artıyor. Manisa fayının ürettiği mikro depremlerle karşılaştırıyoruz. Aynı zamanda suyun sıcaklığı değişiyor depremden önce. Bunları ölçen sensörler yaptığınız zaman, onları ölçmeyi başarırsanız, depremi önceden ölçme olasılığınız yükseliyor. Türkiye'de henüz çalışmalar az ama ilerletmeye çalışıyoruz.

Bilinçsiz bir kentsel dönüşüm var


*Şu an bir bilim insanı gelse ve bu depremle ilgili araştırma yaparak, kısa ve öz 3 madde ele alsa, kilit noktalar neler oldu? Ve İzmir'de en riskli gösterebileceği bölge nereler olurdu?

1939 yılı Erzincan depremi, Türkiye'deki en büyük deprem. Kuzey Anadolu fayının oluşturduğu ilk depremlerden biri. 30 bin kişi ölmüş. O zaman Türkiye'de daha jeoloji bilimi yok. Atatürk'ün yaşadığı dönemde, özellikle Hitler'den kaçan Yahudileri Atatürk Türkiye'ye getiriyor. 1940'larda oraya gelen bir jeolog var Salamon Kalvi isimli. Bu jeolog deprem bölgesine gidiyor ve dönüşte 3 maddelik bir makale yazıyor. Bu depremin sebebi neydi, neden öldü insanlar diye baktım diyor. Memlekette hiç yer kalmamış gibi fayın üzerine bina dikmişler diyor. Oradaki bütün binalar yıkılmış diyor. Bir de saçma sapan ve çok kötü bir yapılaşma kurulmuş, onun için yıkıldığını gördüm diyor. Son olarak bir sürü yer varken çürük zemin üzerine bina yapmışlar, hepsi yıkılmış diyor. 1999 depremine kadar hiç kimse bu insanın dediklerini dinlememiş.
 
*Peki hocam o bilim insanı şimdi olsa ne derdi 3 maddede? Ve 3 kilit nokta olarak İzmir'de nereleri gösterirdi?

Yanlış yapılaşma ve çürüğü ele alırdı birinde. Halen devam ediyor çünkü. Zemini iyileştirip binayı yaparken de deprem yönetmeliğine uygun yapmak gerektiğine işaret ederdi ikincisinde. Sadece zemini iyileştirmek yetmiyor çünkü. İkisini dengelemek gerek. Üçüncüsü de fay, fayla ilgili sıkıntıları çözemedik. Aslında Salamon Kalvi'nin 3 maddesi günümüzde halen geçerli. Mekan olarak da biri Alsancak diğeri Balçova olurdu, çünkü orada fay var. Karabağlar, Kadifekale diyebilirim ardından. Karabağlar'da kentsel dönüşüm var ama yıkılıp yeniden yapılıyor. Orada fay hattı var mı diye kontrol edilmiyor. Bilinçsiz bir kentsel dönüşüm var. Bizim gibi işinin uzmanlarına gel bak burada ne var diye sorulmuyor.

Deprem toplanma merkezleri fay hattı üzerinde olmamalı


*Sizin gibi bu konuda uzmanlaşacak kadar yetenekli, istekli ve azimli gençlerin yetişmesi gerek. Buna dönük üniversitelerde bölüm açılması uygun olurdu aslında.

Enstitü düzeyinde bir eğitim verilmesini düşünüyorum zaten. İzmir, Manisa, Muğla, Balıkesir, Çanakkale birinci derece deprem bölgesi ve sadece buralarda yüzün üzerinde fay var. Her biri 6.5 üzerinde deprem üretebilir. Midilli dışında kırılmayı bekleyen 99 fay daha var. Hepsini kırmaya kalksam, ömrüm yetmez. Hendek açıp fayın geçmişini öğrenmek çok ciddi uzmanlık alanı gerektiriyor.

*Karaburun'da deprem öncesi yılanların çıktığı söylentisi gezdi sosyal medyada.

Hayvan, depremin etkisiyle yerin içindeki değişimleri hissediyor. Normal hayatının içinde bir değişim olduğu için yüzeye çıkıyor. Yılanlar yüzeye çıkmış. Bunun depremle ilgisi var tabii. Japonya gibi bazı ülkelerde deprem araştırmalarında yılanlar ve köpekler kullanılıyor.

*İzmir'de deprem toplanma merkezi neresi? Bu konuda çalışmalarınız var mı?

İzmir'de toplanma merkeziyle ilgili ilk çalışmalar 1999'larda yapıldı ve İzmir'in deprem master planı hazırlandı. 'İzmir fayı 6.5 büyüklüğünde bir deprem üretirse neresi yıkılacak, hangi yol devre dışı kalacak, hangi hastaneye ulaşım olacak' gibi senaryolar hazırlandı. 2005 yılında bu çalışmanın planları uygulanmaya başlandı ve İzmir'de 254 adet toplanma alanı elde edildi. İzmir şehri içinde dolaşınca belli toplanma alanlarının levhalarını görüyorsunuz. Sahil tarafında, Gaziemir'de, devletin bazı okullarında var. Mahallenin konumuna göre değişiyor toplanma merkezleri. Biz toplanma alanlarının fay hattı üzerinde olamayacağına dair çalışmalar yapıyoruz. Fay uzaklığı ve zemin konusunda anketler düzenliyoruz. İzmir Valiliği artık o standartlara uymak zorunda kalacak. Her ülkenin jeolojik yapısı farklı olduğundan toplanma standartları da farklı. İzmir'in bütün fay hatları şehir merkezinden geçiyor.


İnsanı bilinçsizlik öldürür


*Deprem mi öldürür, binalar mı?

Aslında ikisi de öldürür. Hep öyle bir algı oluşturulmuş, deprem değil bina öldürür diye. Günümüzdeki teknoloji aslında depreme dayanıklı bina yapabiliyor. Depremin şiddeti ve büyüklüğü ne olursa olsun, o depreme dayanıklı bina yapabiliyoruz. Çürük bir zemini iyileştirebiliyoruz. O zeminin boşluklarına çimento enjeksiyonu yapıyoruz. Ama diri fayın üzerine oturamıyoruz. Çünkü diri fay döndüğünde hareket yapıyor. Bina yapmadan önce eğer bir fay bu şekilde hareket ediyorsa, siz orda bina yapıyorsanız, o fay hareketini yapar. Yer kabuğu daha güçlü olduğundan, o bina o fay üzerinde duramıyor. Bu yüzden deprem esnasında fayın üzerindeysek zarar alırız, fay hattı üzerinde değilsek hiçbir zarar almadan da kurtulabiliyoruz. Bu yüzden depreme dayanıklı zemin yapmak önemli. Bunları önemsersek, depremden en az zararla çıkmış oluruz. Böylece deprem de öldürmüyor, binalar da; insanı bilinçsizlik öldürüyor.

*Temel afet bilinci nasıl olmalı? Halkın bu konuda yeterince bilgi sahibi olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu biraz da toplumun gelişmesiyle alakalı. Bugün Türkiye'de 1999 depremi olmasaydı, şu anki afet bilinci olmayacaktı. Yalnız sadece korku ve panik üzerinden gidiyor insanlar. 99 depremi bizim jeolojide bir devrim sayılır. Oturacağımız yeri tanıyarak seçim yapıyoruz artık. 2000'li yıllarda Türkiye'de Deprem Konseyi kuruldu. Türkiye'nin değişik bilim insanları o konuda çalıştı. 2023'e kadar deprem çalışmasıyla ilgili bütün konular çıkarıldı. Devlet ise Devlet Stratejisi Eylem Planı hazırladı. İzmir'de valilik deprem eğitimi vermeye çalıştı ama halk çok ilgi göstermedi.
 

Japon bursuyla ülkemde bilimsel çalışmalarda bulundum


*Sizin uluslararası düzeyde de çalışmalarınız var hocam. Yabancı ülkelerle birlikte Marmara depremi sonrası Japonlarla çalışmalarda bulundunuz. Unutamadığınız bir anınızı anlatabilir misiniz?

Biz Dokuz Eylül olarak, İsviçre Bern Üniversitesi'yle birlikte yabancı bilim insanlarıyla çalışmalar yaptık. Çünkü onlarda laboratuvar var, bizde. Onlarda fay yok. Bu yüzden Türkiye'de çok fazla çalışan yer bilimci var yabancı uyruklu. Burada bir deprem olduğunda onlar bizden daha çok merak ediyorlar, acaba hangisi kırıldı, nasıl kırıldı. Mekanizması nasıl. Hemen bizi arayıp, burada çalışma yapmak istiyorlar. 99 depreminde de biz bu fayı keselim dedi Japon bilim insanları. Fayı kesip 99 depreminin kırığını görmek istediler. Bana ulaştılar, 'Gerede segmentinde hendek açacağız, sizinle birlikte  çalışalım' dediler. O zaman öğrenciydim. Ben de üniversiteme beni göndermeleri için yazı yazdım. 'Hocam git ama para veremeyiz' dediler. Japon hükümeti oradan buraya adam gönderiyor, bizimkiler yanı başımıza beni gönderemiyor. Bizde bilime verilen değer işte... Ben de döndüm Japonlara 'Ben gelemiyorum, paramız yokmuş' dedim. 'Hocam siz gelin, biz veririz' dediler. Ben Japon bursuyla kendi memleketimde bilimsel çalışmalarda bulundum. Bu da Haber Ekspres'e tatlı bir anım olsun.