Simge Özden-Afrika kökenli Türkler, Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli dönemlerinde köle ticaretiyle ya da başka yollarla Afrika'dan Anadolu'ya getirilerek yerleştirilenlerin çocukları ve torunları. Bir kısmı Ege ve Akdeniz bölgesine yerleşmiş ve buralarda tarım alanında çalışarak, köyler oluşturmuşlar. Gerek Osmanlı'da gerekse Türkiye Cumhuriyeti döneminde Afrika'dan tek tek gelerek burada yerleşenler de var. Osmanlı döneminde Nijer, Suudi Arabistan, Libya, Kenya ve Sudan'dan Afrika kökenliler, genellikle Zanzibar üzerinden köle ticareti yoluyla Dalaman, Manavgat, Çukurova, Menderes ve Gediz ovasına getirilmiş. Bazı Afrika kökenliler ise 1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sırasında Girit'ten gelmiş; Ege Bölgesi'ne, çoğunlukla da İzmir'e yerleşmişler. Geçtiğimiz günlerde vefat eden Afro Türk Mustafa Olpak, Afrika Dayanışma, Kültür ve Yardımlaşma derneğini 2006'da kurdu. Merkezi İzmir'de olan Afro Türk Derneği'nin yeni başkanı Şakir Doğuluer ellerindeki kısıtlı imkanlarla kültürlerini tanımak ve tanıtmak amacıyla verdikleri mücadeleyi ve vefat eden arkadaşı, Afro Türk Derneği kurucusu Mustafa Olpak'ı anlattı.

*Afro Türkler kimdir, bir de sizden dinlesek?

Osmanlı zamanında Afrika'nın çeşitli yerlerindeki kimseler köle olarak getirilmiş; bazıları savaşlara katılmış, kimi de işçi olarak çalışmış. Ama bu insanlar geldikleri yeri, kültürünü unutmuş. Çalışmaktan, köle olmaktan bir şeylerin farkına varamamış. Ülkelerinden alınıp getirildikten sonra 'Sen bundan sonra Türk'sün, müslümansın' diye söylemişler. Bir kısmı Girit Adası'na, bir kısmı İzmir Limanı'na getirilmiş. Daha sonra köle olanlar azat edilmiş ve belirli yerlere dağıtılmış. Eşrefpaşa, Ballıkuyu, Kireçlikaya vs. Oralardaki insanlar daha sonra Torbalı merkezli köylere gönderilmiş, buralarda padişah çiftlikleri varmış. Bu çiftliklerde çalıştırılmışlar. Sonra o çiftlikler de dağıtılmış. Aileleri köylere yerleştirmeye başlamışlar. Türk isimleri koymuşlar, ancak ileriye dönük resmi bir kayıt yok. Onları sadece babalarımız, dedelerimizin babaları biliyormuş. Akraba olarak buraya gelsen dahi insanlar dağılmış; çünkü herkesi aynı yere koymamışlar. Toplu olarak bir yerde bulunamamışlar. Kimse birbirini görememiş. Ben doğma büyüme İzmirliyim. Annem babam da öyle.

*İzmir'in hangi bölgelerinde daha çok yaşıyorlar?

Karabağlar bölgesinde çok var. Eşrefpaşa, Çimentepe yoğunluk açısından daha sonra geliyor.

*Derneğin kurucu Mustafa Olpak'ı anlatır mısınız? Onunla nasıl tanıştınız?

Ben dernek sayesinde 2006 yılında tanıştım. Mustafa Olpak daha önce Karabağlar'da yaşıyormuş. Tornacılık, mermercilik yaparak geçimini sağlıyormuş. Daha sonra Ayvalık'a yerleşmiş. Derneği kuracağım diye kafasına koymuş, kitap yazmaya, araştırmaya başlamış. Kendi ailesinin hayatını yazmış. Sonra bizim insanlarımızı nasıl bulacağız diye düşünmüş. Ayvalık'ta benim bir akrabam var, onunla tanışıyor. Mustafa, 'Biz bir dernek kurmak istiyoruz, ancak insanlara nasıl ulaşacağız? Bize kim yardımcı olur İzmir'de? diye soruyor. O da beni söylüyor. 'Ne derneği? Ne olacak?' diye sordum önce. 'O da bizim gibi Afro Türk mü?' dedim. Akrabam da, 'Evet, bizim gibi Afro Türk' deyince, biraz daha rahatladım. Daha sonra telefon numaralarımızı verdik. Birbirimize o şekilde ulaştık. Evime davet ettim onu. Derneğin amacını, ne yapacağımızı anlattı. Bizim atalarımızın eskiden yaptığı Dana Bayramı varmış. Çeşitli oyunlar, gösteriler oluyormuş.



*Bunlardan haberiniz yok muydu?

Yoktu. O kadar kopmuşuz kültürümüzden. Mustafa Olpak bana bir kitabını verdi. İsmi Arap Kızı Camdan Bakıyor. Okudum, rahmetli eşim de okumuştu. Etkilendik. Eşim de, 'Yardımcı olalım' dedi. Daha sonra aradım, 'Tamam, ben varım' dedim. Beraber köylere gittik. Derneğimizden bahsettik. Neler yapmak istediğimizi anlattık. Gelenek göreneklerimizi unutturmamak ve bizlerin de unuttuğu kültürel faaliyetleri öğrenmek amacıyla mücadele verdik. Herkes nasıl örf ve adetlerini yapıyorsa bizler de yapalım dedik. Atalarımız nereden gelmiş bilmiyoruz. Sudan deniliyor ama resmi kayıt yok. En azından dernekte olursak bunları bulabiliriz. Hakikaten Sudan mı başka bir yer mi çoğu kişi de yerini bilmiyor.

*Mustafa Olpak nasıl biriydi?

Olpak, mükemmel bir insandı. Kararlı, bilgili, inatçı, tuttuğunu koparan, dürüst. Bu derneği kurduğunda Afro Türkleri Türkiye'ye tanıttı ve bizim özümüzü hatırlamamıza yardımcı oldu. Bizleri uyandırdı. Başımız dik yürümeye başladık. Daha önce hep çekingendik. Konuşamıyorduk. Bakamıyorduk. Bu dernekle beraber çoğu şey aşıldı.

*Dernek kurulmadan önce kendiniz ve atalarınızla ilgili neler biliyordunuz?

Ben pek bir şey bilmiyordum. Zamanında azınlıkların gelenek göreneklerini devam ettirmeleri yasaklandığı için çoğu kimse de hatırlamıyor. Dana Bayramı yasaktı. Bizler derneği kurana kadar haberimiz yoktu. Dernekle beraber bu kırıldı.

*Şimdi neleri öğrendiniz?

Evliliklerimiz şu anda Türkler nasıl yapıyorsa öyle devam ediyor, ama önceden nasıl yapıldığını bulamıyorsun. Çünkü zamanında yasaklanmış ve üzerinden kaç yüzyıl geçmiş. Unutulmuş. Bilenler de rahmetli oluyor. Kısıtlı imkanlardan dolayı çalışma da yapılamamış. Kulaktan duyma bilgiler var yalnızca elimizde. Bizim arapaşı diye bir yemeğimiz varmış. Eskiden annem yapardı bunu. Genç nesiller bunu bilmiyor. Rahmetli başkanımız derdi, 'İğneyle kuyu kazıyoruz' diye. Hakikaten öyle.

*Türkiye'de yaşamanın zorluğunu hissettiniz mi?

Bizim resmi olarak bir sıkıntımız yok ama toplum içinde hep göz tacizine uğruyorsun. İnsanlar geçerken dik dik bakarlar, gülerler. Yanındaki görmez, ona göstermeye çalışır. Bunun farkına varıyorsun. Bazen görmezlikten geliyorsun, bazen sinirlerin bozuluyor. Öyle sıkıntılarımız hep oldu, olacak. Dernekle beraber sanki biraz daha kabullenme oldu. Ben eskiden yolda yürürken en az 10 kişinin bu şekilde tacizine maruz kalıyordum. Şu anda yok. Ya dernekle tanındı ya da insanlar bilinçlendi. 10 sene önceki gibi değil. Yine oluyor ama daha azaldı. 3-4 ay önce mahallemden otobüse bindim. Ben 61 yaşındayım. Otobüste de 70'li yaşlarında bir adam yanında eşi, bir de 3-4 yaşlarında torunları var. Adam torununa beni göstermeye çalışıyor. Dürtüyor, işaret ediyor. 'Arkaya bak' diyor. Çocuk dönüyor bana bakıyor. Bir tepki göstermiyor. Bunu defalarca yapmaya defam ediyor. Daha sonra tutamadım kendimi, kalktım ayağa, 'Çocuk bana bak' dedim. 'Deden bayılacak şimdi' Beni gösteremedi ya! O hareketine çok sinirlenmiştim. 'Ayıp sana' dedim. Daha sonra eşi geldi, özür diledi. Çocuk ondan akıllıydı. Bu tarz şeylere maruz kalabiliyoruz. Köydeki insanlar zaman geliyor şehre inmeye çekiniyor. Biri laf atıyor. Bazı şeyleri artık aştık ama bu zamana gelene kadar da çektik.



*Türkiye'de yaşamaktan memnun musunuz peki? 'Keşke vatanımızdan ayrılmasaydık' dediğiniz oluyor mu?

Türkiye'de yaşamaktan tabii ki memnunuz. Burası artık bizim vatanımız. Başka yer bilmiyoruz. Keşke vatanımızdan ayrılmasaydık gibi bir şey demiyoruz aslında ama özümüzü de bilmek istiyoruz. Gidip gelme durumu keşke olsa. Sudan benim vatanım. Keşke gidip görebilsem, gezebilsem. Dediğim gibi o bile belli değil. Büyüklerimiz söylemiş zamanında, 'Bizim kökümüz Sudan' diye. Ama acaba doğru mu?

*Öğrendikten sonra size özgü olup şu anda devam ettirdiğiniz örf adetleriniz var mı?

Sadece çocuklarımıza Afrika danslarıyla beraber Ege zeybekleri öğrettik. Şu anda onu devam ettiriyoruz. Gösterilerimiz de olmuştu.

*En son geçtiğimiz haziran ayında kutlanan Dana Bayramı hakkında neler söyleyeceksiniz?

Dana Bayramı'nın amacı bazı tarihçilerden duyduğumuz ve bizim de araştırdığımız kadarıyla yardıma muhtaç kimselere  yardım etmek. Bir dana alınırmış. Tabii bizim insanlarımızın çoğu gariban. Çoğu et yiyemiyor. Eşrefpaşa Ballıkuyuda Dana Meydanı var. Hala duruyor. Dana Bayramı orada başlarmış. Hayvan 15 gün sokak sokak gezdirilirmiş. O zaman gerçek danaymış. Bizim en son kutladığımızda danamız maketti. Kutlamada herkes o danaya bahşiş verirmiş. Çeşitli darbukalar eşliğinde dana gezermiş. Kimisi danaya kumaş bağlarmış, kimisi gezenlere para verirmiş. Dana burada kutsal bir şey. Toplanan bahşişler, giyimler vs. yoksul insanlara dağıtılırmış. En sonunda da bu dana kesilip Dana Meydanı'nda kazanda kavrulup durumu olmayan halka dağıtılırmış. İslam'daki Kurban Bayramı'yla benzerlik gösteriyor.

*Derneğin üye sayısı ne durumda? Afrikalı Türklere yeterince ulaşabiliyor musunuz?

Herkese ulaşmamız mümkün değil. Çünkü çok dağınık durumdayız. Genelde Ege Bölgesi'ni tanıdık. Aydın, İzmir. Bizim amacımız; aslında bu çok zor ama ne kadar insanımız varsa onlara ulaşmak. Derneğin gücü olmadığı için bunu gerçekleştirmemiz imkansız. Maddi olarak bir şeyler de istiyor. Zaten dernek desteklerle ve projelerle ayakta duruyor. Mesela yapmak istediğimiz bir projemiz oluyor, ona sponsor bulunuyor ve proje gerçekleşiyor. 3 yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan destek alarak Dana Bayramı'nı kutladık. TRT belgeselimizi çekti. Torbalı, Konak gibi birçok belediye bizlere destek veriyor.

*Şu anda kaç üyeniz var?

Resmi olarak 100 üyemiz var. Gayriresmi de 300'ün üzerinde. Onu da belirli bir sayıda tutuyoruz. Çünkü dediğim gibi imkanlarımız belirli. Bir etkinlik yapılsa onları doğru düzgün bir araya toplayamazsın, ama bütün Afro Türkler bizim üyemiz sayılır. Bayramda da çok gelen olmuştu. Dana Bayramı'mız herkese açıktı. Benim komşum beyaz. Bayram zamanı, 'Ben de geleceğim' demişti. Derneğimiz de yalnızca İzmir'de var.