Şefika Bal- İstanbul Ülker Sokak, Ankara Eryaman örneklerinden sonra İzmir Bornova Sokağı'da yavaş yavaş bir dönüşüme uğruyor. Sokakta yaşaşan azınlık grupları, sokağın Alsancak'ın diğer sokaklarına göre daha sessiz ve karanlık kalmasını ortadan kaldırmak gibi çalışmalar olduğu sokağa hakim çevreler tarafından hissediliyor. Yeni kafeler, işletmelerin açılmaya başlanmasıyla ilgili akıllara "Bornova Sokağı kentsel bir dönüşüme mi giriyor?" sorusunu getirdi.

 

Bornova Sokağı'nda yaşayan ve seks işçiliği yapan trans kadınların yaşamlarının oldukça zor olduğunu belirten Siyah Pembe Üçgen Derneği'nden Erdem Gürsu "Seks işçilerini buradan sürmek çare değil, çoğu seks işçisi yaşamını idame ettirmek için bu işi yapmaya mecbur. Farklı yerlerde yaşasa da seks işçiliği yapmak için yine buraya dönmek zorunda, çünkü burada yıllardır bir arada olan translar birbirini dışardan gelecek tehlikelere karşı koruyor. Yine de oldukça güvensiz bir şekilde çalışmaktalar, seks işçiliğinden farklı iş olanakları yaratılmadıkça, ya da bu alandaki şartlar iyileştirmedikçe, kişileri yaşadıkları yerlerden zorla sürmeye çalışmak sorunun sadece üstünü örtmeye yarar" dedi.

Uzaklaştırılmak istenebilirler

Alsancak'ta bulunan Bornova Sokağı, seks işçilerinin, trans kadınların ve azınlık oldukları varsayılan bir çok grubun bir arada yaşadığı da bir yer aynı zamanda. 'Sokakta yaşamaya çalışmak oldukça zor' diyen Erdem Gürsu, "Bugün kentsel dönüşüm adı altında, yarın bir başka sebeple insanları zorla yerinden etmek isteyen rantçılar olacaktır. Bu tür zorba girişimlerde sadece LGBTİ+'lar değil tehdit altında olan, LGBTİ+'lar ile birlikte daha birçok insan grubu buradan uzaklaştırılmak istenebilir" diye konuştu.
İstanbul'da bulunan Ülker Sokak örneğini veren Gürsu, "LGBTİ+'lar için hep böyleydi zaten durum, hep zorla yerlerinden etmek istediler LGBTİ+'ları; sadece İzmir'de de değil üstelik. Mesela 90'larda İstanbul'da Ülker Sokak vardı. Orada yaşayan LGBTİ+'larin yanısıra azınlık olduğu varsayılan birçok kesim Habitat konferansı öncesinde zorla yerlerinden edildi. Ankara'da Eryaman olayları da buna bir örnektir, orda da transların yaşam hakkına kasteden bir mahalle baskısı yaşandı. Bu sokakların her biri aslında getto. Gettolar, kenarda köşede kalmış hatta insanların tercih etmediği yerler olarak seçiliyor. Başlangıçta bu yerler de kimse yaşamıyor doğru düzgün, tenezzül edilmiyor diğer insanlar tarafından. Sonra LGBTİ+'lar buraya yerleşiyor ve bir süre sonra buralar değerlenince LGBTİ+'lar başka bir yere sürülüyor. Örneğin 80'lerin sonuna doğru Abanoz Sokak'tan sürülen LGBTİ+'lar, Dolapdere'ye gelmişler ve o tarihlerde Dolapdere çöplükmüş. Kendilerine derme çatma yerler yapmışlar, uzakta olalım, kimse bize karışmasın biz de kimseyle iç içe olmayalım diye kurulan bu mahalleler, sonradan bir şekilde rantla birlikte büyük bir dönüşüme giriyor" diye konuştu.

Beğenilmeyen yerler rant alanı oldu

Büyük Marmara depreminden sonra İstanbul Avcılar sakinlerinin yaşadıklarına değinen Gürsu, "Avcılar, depremden sonra hiç tercih edilmeyen bir yerdi. Önceden öğrencilerin, transların yaşadığı bir yerken şimdi bir anda ev sahipleriyle anlaşılamamaya başladı. Çünkü bu insanların o evlerde oturması ucuzluk yaratıyor. Büyük firmaların gelip oraya evler yapmaya başlamasından itibaren diğer ev sahipleri de kiracılarına karşı taaruza geçti. Öğrencilerin ve transların yaşam alanı olarak seçtiği alan, o bölgenin değerinin kırılması olarak görüldü. Mahalle sakinleri rant alanına dönüşen Avcılar'da daha fazla para ödeyebilecek kiracılar istemeye başladı, önceden beğenilmeyen bölge şimdi rant alanına dönüştü" şeklinde konuştu.

Sokakta çalışma koşulları ağırlaştı

Bornova Sokağı'nın ağırlaşan koşulları nedeniyle farklı yerlerde yaşamak isteyen transların da olduğunu söyleyen Erdem Gürsu, "Sokakta seks işçiliği koşulları çok ağırlaştı, farklı çalışma yöntemleri deneniyor fakat bununla ilgili de oldukça sınırlandırıcı yasal düzenlemeler geldi. Farklı yerlerde çalışmak, yaşamak isteyenler de var ama bu da o yeni yerleri sıfırdan dönüştürmek demek. Seks işçiliği yaparken insanlar yaşam haklarını korumak, gasp, darp ve nefret suçlarına karşı kendi başlarının çaresine bakmak durumundalar ne yazık ki" dedi. Gürsu, Türkiye'de seks işçiliği yapan büyük bir çoğunluğun zorunda olduğu için yaptığı için yaptığını düşünüyorum. Örneğin Türkiye'de cinsiyet geçişi sürecinde olan kişiler için eğitim hayatı çok zor. Üniversitelerde okumakta zorluk çekiyorlar, örgün eğitime devam edemiyorlar. Bir şekilde eğitimine devam edebilmeyi başaranların da mezun oldaktan sonra aldıkları diplomaları da bir işe yaramıyor. Çok sayıda mühendis, öğretmen ya da meslek okulu mezunu LGBTİ+'lar var ama hepsi işsiz" sözlerini kaydetti.

Özgürlüklerle ilgili umudumuz var

Türkiye'de nefret suçlarının yaşalaşması, cinsiyet yönelim ve cinsiyet kimliğine dair ayrımcılığın yasalar nezdinde tanınması, cinsel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda umudumuz var diyen Gürsu, "Ben bir LGBTİ+ hakları savunucusu olarak tabiki umutluyum. Zaten bu umut sayesinde hala çalışmalar ve mücadeleler yürütüyorum kendimce. Daha fazla ne yapabiliriz diye kafa yormaya devam etmemiz gerek. Türkiye'deki yaklaşık 30 yıllık LGBTİ+ hareketi göz önüne alındığında birçok ülkenin gerideyiz, daha fazla örgütlü çalışma yürütmeliyiz" dedi.

 

İş bulamıyor ya da sömürülüyorlar

İŞKUR'da cinsel kimliğe dayalı bir veri sistemi bulunmadığını belirten Erdem Gürsu "İŞKUR'dan bulunan işlerde kişilerin cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri ile uyumlu olmuyor. Örneğin bir trans kadına oto sanayide bir iş bulunuyor İŞKUR tarafından ama çoğu zaman bu işyerlerinin koşulları LGBTİ+'ların çalışması için uygun olmuyor. Kişiler bu işyerlerinde her türlü tacizle, cinsel saldırıyla karşı karşıya kalma riski taşıyorlar. Bu riskin görece daha düşük olduğu işyerlerinde de çoğu zaman emek sömürüsü ile karşı karşıya kalınıyor. Tekstil atölyelerinde çalışan arkadaşlarım var onlara da atölye sahipleri, sana bu halinle iş verdim bir de iş beğenmemezlik edemezsin diyorlar. İşverenler çalışma koşullarının ve maaşlarının iyileştirilmesi taleplerini görmezden geliyor, sadece iş verdiği için bile minnet duymanızı bekliyorlar" dedi.


Gözden çıkarılan kesim

'Birlikte yaşayan, anlaşan kesimler işin için rant girince birdenbire ayrı düşüyorlar' diyen Gürsu, "En başta gözden çıkarılmak, en zayıf halka olmakla alakalı. Savunmasız ve kırılgan kesimlerin karşılaştığı en büyük sorun bu. Siyasette de bu böyle. Cinsel azınlık olarak görülen vatandaşların da oy kullanma hakkı var amma bu insanların cinsiyet eşitliği ve cinsel özgürlük taleplerine dair herhangi bir çalışma yapılmıyor. Hep 'bize oy kaybettiriyorlar' gözüyle bakılıyor. Onun için LGBTİ+'ların da dikkatli olması gerekiyor, her an gözden çıkarılacağını bilerek ve birbirleriyle daha çok dayanışarak yaşamaları gerekiyor" diye ekledi.