Ali Budak- Avrupa Birliği'nin desteklediği 'İlle de Bir İş Olsun' projesinin bitişinde İzmir'deki yerel yönetimi ve özel firmaları Romanlara iş bulunamadığı için sert dille eleştiren projenin geliştiricisi ve İzmir Romanlar Derneği Başkanı Abdullah Cıstır, 'Koskoca şehirde 87 kişiden sadece 2'sine iş bulunabildiğini, İzmir'de Romanlar için kimsenin elini taşın altına koymadığını, Romanların sorunlarının sürekli olarak büyüdüğünü ve kendilerini toplumun bir ferdi olarak görmediklerini belirtti. Romanların Türkiye'de ne kadar yurttaş olduğunu soran Cıstır ile İzmir ve Türkiye'deki Romanların sorunlarını konuştuk.

*İzmir'de ciddi bir Roman nüfusu var. Bu nüfusun istihdama katılma sürecinde çeşitli süreçleri sürdürüyorsunuz. Romanların bu kadar öteki olması süreci hakkında neler söyleyeceksiniz?

İzmir'de yaklaşık 300 bin civarında Roman yaşıyor. Doğurgan bir toplum olduğumuz için sayı birkaç yıl içerisinde kolayca artıyor. Doğum kontrolünü bilmeyen, fakirliğe rağmen 3-5 çocuktan aşağı çocuğu olmayan bir yapı. Ancak yavaştan disipline olmaya başladık. Bunun dışında günümüzde kalaycılık, sepet işlemeciliği gibi çoğunlukla Romanların yaptığı işler işlevini yitirdi. Eğitimsizlik, kültürel kodlarımız ve yaşam alışkanlıklarımız gibi çeşitli nedenler ise bu değişime ayak uydurmamıza engel oldu. Limandaki hamallık, fuarın temizliği ve organizesindeki işleri eskiden Romanlar yapardı. Ancak buralar da kurumsallaşınca Romanların bildiği işler bitti. Şu anda sadece çiçekçilik, ev temizliği gibi ufak tefek kaçak işler yapıyoruz. Zaten mahalle olarak da iyice içeri çekildik. Biz yeni süreci algılayamadık. Yeni yaşam biçimlerini algılayıp, yorumlamakta çok gerideyiz. Yeni dünya da artık bir işi yapmak için o işi yapabileceğini belgelemek gerekiyor. Bu işi biliyorum, yaparım devri bitti. Bu süreçte 'İlle de bir iş olsun' projesini geliştirdik ve AB'den gerekli destekleri aldıktan sonra süreci başlattık.

*Avrupa Birliği'nin destek verdiği 'İlle de bir iş olsun Projesi' bağlamında Romanların iş yaşamına girmeleri noktasında sıkıntı yaşadınız mı?

Öncelikle bu projenin başlangıçta istihdam sorunu yoktu. Ezber bozan 'Romanlardan iş makinesi operatörü yapacağız' fikriyle yola çıktık. Romanlar da bizi kucakladı. Eğitim süreçlerinde ve projenin başlangıcında, basının da desteğiyle olabildiğince farkındalık oluşturduk. Eğitim sürecinde ise Romanlara süreci anlattık ve katılım içinde istediğimiz rakama hemen hemen ulaştık. MEB'in verdiği 76 saatlik eğitim sonrası iş makinesi kullanabilir sertifikasına sahip oldular. Ancak sonrasında da 6 ay bir işte aktif olarak çalışıp, işi daha iyi kavrayacaklardı. Yoksa kimse 76 saatlik eğitimle iş makinesi ya da forklift operatörü olamaz. İşte süreç bundan sonra olumsuz gitmeye başladı. Hepsine hem ehliyet alamadık hem de iş bulamadık. Operatör arkadaşlarımızdan sadece 2'si belediyede iş başı yaptı. Diğerlerine ise hala iş arıyoruz.


'Ortada kaldık'


*'İlle de bir iş olsun' projesinin bitimindeki konuşmanızda özellikle şehirdeki belediyelerin yanı sıra özel sektörden de gerekli desteği göremediğinizi söylediniz.

Evet. Özellikle İzmir Emniyet Müdürü sayesinde 87 kişiden 25'ine İzmir Ticaret Odası'nın desteğiyle ehliyet alabildik. Bu sefer de diğerleri beklentiye girdi. Ancak İTO'ya gerekli ricada bulunmamıza rağmen kabul ettiremedik. Zaten ehliyet alan arkadaşlarımıza da iş bulamadık. Yani sorun her türlü büyüdü. Zaten bu noktada da ildeki bütün yöneticileri ve işverenleri kınıyoruz. Şu anda sadece 2 Romana iş bulunabildi. Süreci yönetme konusunda il dinamiklerimizle ortak akıl çerçevesinde hareket edemedik. Sertifika programından sonra bu insanların ehliyet almasını ve işbaşı yapmasını sağlamaya çalışma sürecinde başarılı olamadık. Çünkü destek görmedik. Bu sürece İŞKUR'un da desteği vardı. Ancak kimse taşın altına elini koyup, 87 sertifikalı Romanı birer ikişer eritemedi. Aslında belediyeler iş yaptıkları özel firmalardan 1-2 Romanın çalışmasını isteyip, bu süreci olumluya çevirebilirdi. Ancak olmadı. Herkesin -miş gibi davranması nedeniyle ortada kaldık.

*'Herkesin -miş gibi davranması nedeniyle ortada kaldık' cümlesini biraz daha açmanız mümkün müdür?

Yani iş konusunda kimseden bir destek ya da ilgi göremedik. İşe alınmama nedenlerini Roman olmalarına bağlıyorum. Çünkü söz konusu Roman olunca o kadar konuşmamıza rağmen işe almadılar. Tamamen ayrımcılıktan yapılıyor. Hala kafalardaki ayrımcılık bitmemiş ve önyargılar aşılamamış. Romanlara fırsat verilmiyor. Belediyeye giren arkadaşlarımızın performansı gayet güzel. Eğer fırsat verilirse bütün arkadaşlarımız aynı performansla çalışacak. Çünkü Roman da artık farklı düşünüyor. Ancak burada bütün öncelik insanların kafasındaki önyargıları değiştirmekte. Bu da biliyorsunuz çok zor. Toplum olarak bunu aşabilirsek çok iyi olacak. Zaten biliyorsunuz ülkede işler illa birilerinin yönlendirmesiyle oluyor. Emniyet Müdürümüz, İzmir Ticaret Odası'na telefon açtı ve 25 kişinin ehliyet parası yattı. İlla vali, milletvekili, bakan, başbakan ya da cumhurbaşkanının sürece girmesi gerekiyor. İlla gerekli yerler aranacak ve gerekli şeyler söylendikten sonra kurumlar iş yapacak.


*'Kimse elini taşın altına koymak istemiyor' dediniz. Aslında İzmir temelinde baktığımızda Ankara'da bir temsilciniz var. CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu'nun Romanlar konusunda yaptığı çalışmalar yetersiz mi?

Milletvekilimiz gerekli çalışmaları yaptı. Ancak yetmedi. Zaten bu sorun sadece onun çabasıyla değiştirilebilecek bir durum değil. Özcan Beyi bir Trakya, bir Marmara ve bir Ege'de gördük. Ancak bütün coğrafyalarda kendisine yeterince sahip çıkılmadığını söyleyebiliriz. Sayın vekilimize takım çalışması yapması yönünde uyarılarda bulunmuştuk. Ancak bu konuda da başarılı olamadık. Çünkü hala Romanların ülkenin herhangi bir bölgesinde ekibi yok. Roman politikası sadece Özcan Purçu ile çözülemez. CHP'nin Roman algısında da bütünlük olması gerekiyor. Bütün siyasi partiler, partiler üstü bir bakış açısıyla hareket etmeli ve Romanlar konusunda çözüm odaklı çalışmalar yapmalı. Sığ yaklaşımdan kurtulmalıyız. Bunun dışında özellikle hükümeti eleştiriyoruz. Türkiye'de 5 milyon Roman var. Roman mahalleleriyle ne kadar ilgilendiği konusunda siyasi partilerin belediyelerinden bilgi alması gerekiyor. Romanlar yerelde hizmete ulaşamıyor. Politikaların başta Romanlar olmak üzere ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması için çalışılması şart. Bu iş sadece bizim gibi STK'ların, Özcan Purçu ya da CHP'nin özelinde belli bir yapının çözebileceği bir durum değil. Hep birlikte çalışılması elzemdir.

'Neme lazımcı bürokrasi'


*Türkiye'de böyle bir şey mümkün müdür? Siyasi partiler şu ana kadar çok az konuda birlikte hareket edebildi. Bunun dışında toplum bir konuda ciddi bir sorun muamelesi yapmadığında çözüm yolları aranmadı.

Maalesef, haklısınız. Bu nedenle de özellikle Romanların sosyal hayata çıkışı engelleniyor. Hem siyasi hem de ticari mühendisler köşeleri kapatmış ve çıkışı kapatıyor. Mesela CHP'de Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun idaresi olmasa Roman milletvekili olması hayaldi. AKP'nin Roman politikası var ama vekili yok. CHP'nin ise vekili var ama politikası yok. Romanların yoğun yaşadığı yerlerde CHP ve AKP'nin yönetimlere kaç Roman dahil edeceğini göreceğiz. Bu kadar ayrımcılık olamaz. AB'den giren 'Sosyal İçerme Kavramı'na karşı imza atmamıza rağmen tersine hareket etmeyi ne kadar sürdüreceğiz? Siyasilerin bizlerle yüzleşmesi, bizim de kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Romanlarla yüzleşilmesi lazım. Romanların sorgulaması, direnmeyi öğrenmesi ve hesap sorması lazım. Geçici toplum yararına projelerle cami ve okulda temizlikçilikle istihdam yaratılamaz. Fırsat yaratılması gerekiyor. KOSGEB'den her mahallede 30 kişiye destek verilebilir. Suriyeliler için 30 milyar dolar harcadık diyen irade, Romanlar için de 5 milyar dolar ayırdık diyebilmeli.  


'Sadece duyuyorlar ama dinlemiyorlar'


*Özellikle hükümetin eleştirilmesi gerekiyor dediniz. Evet, hükümet Roman politikasını açıkladı ve onunla ilgili de ortaya bir yasa koydu. Ancak yasanın bütçesi yok. Bu nasıl olacak?

Aynen öyle. AKP'nin Roman açılımının üzerinden geçen zamana baktığımızda eğitim, barınma ve istihdamda açıklarımızı görünce aslında yol alamadığımızı görüyoruz. Roman olarak yerel ve genel dinamiklerle kolay buluşuyoruz. Ancak sadece buluşuyoruz. Bizi sadece duyuyorlar ama dinlemiyorlar. Ülkemizde 2016 Nisan ayında Roman Vatandaşlara Yönelik Strateji Belgesi (2016-2021) ile I. Aşama Eylem Planı (2016-2018) açıklandı. Ancak bu planın hala bütçesi bile yok. Plan hakkında kaymakamlıkların haberi yok. Haberi olanlar ise gereğini yapmıyor. İzmir'de algı oluşturmak adına bu planın tartışılmasını istedik. 'Neme lazımcı bir bürokrasimiz var. Ülkenin içinden geçtiği sorunları biz de anlıyoruz ama ortada politik olarak söz verilmiş bir plan var. Bu plan çerçevesinde bir şekilde bir şeyler yapılması gerekiyor. Bu plan hakkında derneklerimizin de yeterli fikri yok. Roman mahallerindeki sorunlar gittikçe büyüyor ve derinleşiyor. Sorunları ve çözümleri hep biz söylüyoruz ama herhangi bir destek alamıyoruz.


'Plan uygulanmayarak suç işleniyor'


*Siyasi iktidar, Romanların sorunlarını çözün dediğinde 1 hafta içinde ciddi bir ilerleme olur. Bu neden yapılamıyor? Siyasi iktidarın çözüm konusunda samimi olmadığını söyleyebilir miyiz?

Bu ülkede Romanlardan özür dilendi ama altı ne kadar dolduruldu! Çalıştaylar yapıldı ve sorunlarla ilgili çözüm önerileri sunuldu ama çözüm yok. Çünkü ülkede süreklilik yok. Özellikle bürokraside. Bürokratlar sürekli değişiyor. Sürekli değişim olursa devlette sürdürülebilirlik olur mu? Yerelde ise yetkinlik kullanılmıyor. Mevzuata ve 657'nin içine sıkışıp kalan bürokrasi içinde ilerliyoruz. Her şey bir kişinin ağzından çıkacaklara bağlı ilerliyor. Yıllardır İzmir'de farklı toplum dinamiklerine açılmak ve harekete geçirmek adına kent konseyleri içinde Roman çalışma grupları açılsın istedik. Ama açılmadı. Yerelde bile bu yokken ulusalda nasıl olacak? Oysa kent konseyleri sivil toplumun başlangıç noktası. Bu konseylerin başındaki bu grupların kurulmasını engelleyenlerin de sorgulanması gerekiyor. Sonra da bizi kandıran siyasetçiler sorgulanmalı. Bunun yanı sıra yereldeki hiçbir yöneticinin Roman planından haberi yok. Zaten şu anda bu eylem planı uygulanmayarak da suç işleniyor.


'Romanlar haklarını bilmiyor'


*Eylem planı uygulanmayarak suç işleniyor dediniz. Bununla neyi kastediyorsunuz?

Çünkü hükümetin uygulanmasını istediği bir plana karşı çıkılıyor. Bu planda örneğin barınma hakkıyla ilgili; 'Roman vatandaşların yoğun yaşadığı yerlerden başlamak kaydıyla ufak tadilat gerektiren binaların tespit edilmesi ve tamir edilmesi için çalışmalar başlatılacaktır' diyor. Burada emir var. Ama bunu kim biliyor? Kimse bilmiyor. Özellikle Roman mahallelerindeki ihtiyaç sahiplerinin dilekçeyle kaymakamlığa başvurması ve baskı oluşturması gerekiyor. Ancak yapılmıyor. Bu noktada Roman dernek ve STK'larında da sorunlar var. Onlar da yasal haklarının bilincinde değil. Sosyal Yardım Vakıfları'ndan Romanlar kendi evlerine 5 bin liraya kadar tamirat, 15 bin liraya kadar hisseli tapulara ve 25 bin liraya kadar da tapu sahiplerine tamirat desteği var. Ancak yapılmıyor. Çünkü bütçe yok. Kaymakamlıklar sadece 150-250 lira yardım ediyor. Bu konuda bütçe çıkarılması gerekiyor. Burada da hem dernekler hem bürokratlar hem de Ankara'nın çalışması gerekiyor. Ama kimse çalışmıyor. Bazı Roman dernek başkanları ise Romanların bilgilenmesini istemiyor. Çünkü kendi nemalanıyor.


'Romanlarda suç meşrulaştırılıyor'


*Romanların bunca yasal hakkı varken kullan(a)mama nedenleri ne olabilir? Sürekli konuşulur; şehirlerde merkez mahalleler suça teslim edilir ki o alan ranta açılabilsin. İzmir'in merkezinde yer alan Roman mahalleleri için de bunu söyleyebilir miyiz?

Maalesef. Roman mahallerindeki uyuşturucu artık çok fazla. Eskiden racon adı altında gizlice yapılan şeyler şu anda açıktan yapılır hale geldi. Bu nereye kadar devam edecek? Ulu orta sentetikler, uyuşturucular, haplar, otlar derken bu yaşanan süreçten aslında bütün devlet ve yerel yönetimler sorumlu. Bu insanlara sosyal yaşamda yer açmazsan ne olacak ki? Ya hırsızlık ya da satıcılık yapacak. Aslında bu süreçte dolaylı gizliden teşvik de var. Sadece yakalamakla olmayacağını emniyet yetkilileri de söylüyor. Suç işlenmeden eğitime yatırım yapsak, istihdama yatırım yapsak daha iyi olmaz mı? Bu sayede o insanın da önüne seçmesi için bir yol konmuş olacak. Ama bu yapılmıyor. Romanlara başka bir yol şansı verilmiyor. Çocuk okula gitmiyor çünkü eğitime hem ait hissetmiyor hem de öneminin bilincinde değil. Baba zaten bilinçsiz ve çocuğu kendisiyle hurda toplamaya götürüyor. Anne de işe giriyor. 12-13 yaşındaki kız çocuğu ise hem ev işleriyle hem de kardeşleriyle ilgileniyor. Sonra da 15'inde evlilikler başlıyor. Aslında burada mecbur bırakma var. Burada suç meşrulaştırılıyor.

*Burada aslında sormamız gereken Romanlar bu ülkede ne kadar vatandaş...

Evet. Vatandaşlık haklarımızı ne kadar kullanabiliyoruz? Bu ülkede ne kadar vatandaş ve yurttaşız? Bizi çok sevdiklerini söylüyorlar ama bu nerden belli? Romanlar bu ülkenin kaynaklarına eşit şartlarda ulaşabiliyor mu? Siyaset ve ticaret mühendisleri de köşe başlarını tutmuş ve Romanlar zaten çalışmaz diyor! Hiç denediniz mi? Kültürel kodlarımızla toplumun geneline göre farklı olduğumuzu biliyoruz. Ancak Romanların büyük çoğunluğu iş istiyor. Birçok organize sanayi bölgesi var ama bize iş yok. Böyle mi olmalı? Romanlar öğretilmiş çaresizliğin getirdiği öğrenilmiş rahatlık içinde. Bu da sorun ama buna alıştırıldık. Toplumdan ötekileştirildiğimiz ve dışlandığımız için artık Roman toplumu olarak yaşam alanlarımız iyice daraldı.

 

'Romanları çiftçi yapalım!'


*Peki, sadece iş makinesi dışında Romanların istihdama katılım süreçleri başka hangi iş kollarında gerçekleştirilebilir?

Devletin çok sayıda hazine arazisi var. Bu araziler göstermelik ücretler karşılığında Romanlara kiralanıp, ekip biçmeleri sağlansın. Romanları çiftçi yapalım. Neden yapamıyoruz? Çiftçilik yapan Roman arkadaşlarımız var. Torbalı Çaybaşı'nda çiftçilik yapan Romanların kendi üretimini yapmasını sağlayalım. Sonrasında da pazar yerlerinde yer verip, ürettikleri ürünlerini satabilsin. Kooperatifleşelim. Romanları sistem içerisine alıp, daha da üretken hale getirmek yerine kaymakamlık önünde neden dilenci yapıyoruz? Bütün kurumlarda Romanlara karşı algı üretilmesi ve o algının sürdürülmesi gerekiyor. Sadece seçim zamanı gelinmesini ve Roman derneklerinin ziyaret edilmesini istemiyoruz. Romanlar bundan sonra kendilerine söylenenleri yemeyecek yani inanmayacak. Artık konuşmak ve kendimizi ifade etmek istiyoruz. Bizim söyleyecek çok sözümüz var!

'Öğretilmiş çaresizliği yeneceğiz'

*Son olarak, Romanların çoğunluğu kriminalize edilmiş durumda. Böyle bir ortamda istihdama katılmaları nasıl sağlanacak?

Yönetmeliklerin, geliştirilmesi ve değiştirilmesiyle. Suçu ve suçluyu yani her şeyi kriminalize edip, suçu meşrulaştırarak bir yere varamayız. Çözümü de kentsel dönüşümler adı altında rantsal dönüşümlerle yapamayız. Romanlarla yüzleşilmesi lazım. Romanlar da kendisiyle yüzleşmeli. Doğru talep etmeyi, sorgulamayı ve hesap sormayı öğreneceğiz. Sonrasında da sistemin farklı yerlerine akmayı öğreneceğiz. Öğretilmiş çaresizliği yeneceğiz. Bunun için de öncelikle sistemin içerisinde yer alacağız. Bunun içinde yerel ve ulusal yönetimlerin içerisinde sesimizi duyurmak ve bize alanlar açılmasını sağlamak için çalışacağız. Artık Ankara'da kapı çalmayı öğrendik. Şu anda kendimizi dinletiyoruz ama gereğini yaptıramıyoruz. İşte bundan sonra o 'neme lazımcı bürokrasi'ye yapması gerekeni yaptırmak için çalışacağız. Öncelikle şu anda Romanlara karşı işlenen suça son vereceğiz.