Halkların Köprüsü Derneği, dernek binasında yaptığı basın açıklamasında, Türkiye ve AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması'nın ilk uygulaması sonrası Pehlivanköy geri gönderme merkezindeki gözlemlerini anlattı. Mültecilerin geri gönderme merkezinde hapishane koşullarında yaşadığını söyleyen Halkların Köprüsü Derneği gönüllüsü Avukat Ayşegül Karpuz, yaratılan kötü koşullarla mültecilerin ülkelerine kendi isteğiyle dönmelerinin sağlanmaya çalıştığını belirtti.

2 mülteciyle görüşebildik

4 Nisan 2016'da Yunanistan'dan başlayan geri göndermeler Dikili'ye ve oradan da Kırklareli Pehlivanköy'de bulunan geri gönderme merkezine götürüldüğünü dile getiren Halkların Köprüsü Derneği gönüllüsü Avukat Ayşegül Karpuz, 'Yunanistan'dan geri gönderildikten bu yana yaklaşık 1 aydır haklarında herhangi bir işlem yapılmadan GGM'de tutulan mültecilerin yakınları derneğimize ulaşarak yardım talebinde bulundu. Halkların Köprüsü Gönüllüsü bir avukat olarak ben Pehlivanköy'e giderek mültecilerle görüştüm. Öncelikle belirtmek isterim ki kuruma resmi olarak 5 mülteci ile görüşme talebinde bulundum. Ancak kurumdan aldığım cevap diğer mültecilerin dosyalarının Yunanistan'dan gönderilmediği bir karışıklık olduğu bu nedenle görüşemeyeceğim şeklindeydi. Elbette ki bunun da hukuki bir karşılığı bulunmuyor. Söz konusu mülteciler hukuki olarak tanımlamak gerekirse; İdari gözetim altında tutulan yabancılardır. Şu an yürürlükte bulunan YUKHK'a göre her daim hukuki yardımdan faydalanma ve her zaman avukatlarıyla görüşme hakkına sahipler. AB ve Türkiye insan haklarını ihlal ediyor' diye konuştu.

Mültecilerin de hikâyeleri var!

Mültecilerin sadece sayıdan ibaret olmadığını onların da hikâyesi olduğunu belirten Karpuz, sözlerini şöyle sürdürdü: Mültecilerin isimlerini basında yer alan haberlerin aleyhlerine bir durum yaratmalarını istemediğim için vermeyeceğim. Mültecilerden ilki ülkesindeki savaş koşullarının yarattığı ölüm tehdidi nedeniyle, yarıda bıraktığı tıp eğitimini tamamlamak için tüm ailesiyle yollara düşen,  okumak ve de yaşamak için her şeyi göze alan genç bir kadındır. Diğer mülteci ise babası savaşta öldürülmüş, annesi Hollanda'da, annesinin yanına gitmek için yollara düşmüş 17 yaşında bir erkektir. Hikâyelerinin çok daha derin ve ayrıntılı olduğunu bilmenizi isterim ancak mahremiyetleri ve güvenlikleri açısından bu kadarını anlatmakla yetineceğim.



'AB'nin elemanlarının erkek mültecilere zor kullandığını öğrendik'

2 mülteciyle görüşmemizin ikinci kısmında, Yunanistan'dan buraya nasıl gönderildikleri üzerine konuştuklarını belirten Karpuz, 'Mülteciler, Türkiye'ye geri gönderilecekleri bilgisi kendilerine iletilmediğini ve kendilerine Yunanistan'ın başka bir adasına götürüldükleri yalanı söylendiğini belirtti. Herhangi bir hukuki yardımdan faydalanmadıkları gibi bir göç uzmanı ile mülakat da yapmaları sağlanmadı. Uluslararası koruma hakları hatırlatılmadı. Ki bu insanların mülteci olup olmadıkları kararının verilebilmesi için bir göç uzmanıyla 1 saat 45 dakika görüşülmesi gerekir. 16 saat küçük odalarda tutulduktan sonra dilini anlamadıkları belgeler imzalatıldı. Otobüslere ve gemilere bindirilirken yalnız olan erkek mültecilere zor kullanıldığı, aile olan mültecilerinde birbirlerine kelepçelenerek gemilere bindirildiği ve bunların AB'nin sahil güvenlik elemanları tarafından yapıldığını söylediler. Bu anlaşma uygulamaya geçildiği bu ilk örneğiyle hukuka aykırı olarak AB tarafından uygulanmaktadır' dedi.

Mültecilere yeni binalarda hapishane koşulları

Geri gönderme merkezlerinin herkese kapalı, ulaşılması zor şekilde konuşlandırıldığını ve dikenli teller ve çok yüksek güvenlik algısına sahip olduğuna dikkat çeken Karpuz, Sözlerini şöyle sürdürdü:  Pehlivanköy GGM adeta bir hapishane formatında kurgulanmıştır. Mülteciler içeride televizyon, gazete, kitap, kağıt, kalem, telefon ve internetin olmadığını söyledi. Sabah kahvaltıdan, öğle yemeğinden ve akşam yemeğinden sonra 15 dakika olmak üzere günde 45 dakika havalandırmaya çıktıklarını ve kapıların üzerlerine kilitlendiği bilgisine ulaştık. Görüşme yapılan mülteciler bu hapishane koşullarına daha fazla katlanamayacaklarını iletti. Bu durum da Türkiye'nin mültecilere yepyeni lüks geri gönderme merkezlerinde hapishane koşulları dayatıldığı ve ülkelerine gönüllü olarak geri dönüş zorlaması yapıldığını gösteriyor.

'Yaşanılan durumu mülteci krizi olarak görmüyoruz'

Asıl sorunun göç sonu olmadığını ve savaş sorun olduğunu vurgulayan Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Prof. Dr. Cem Terzi, 'Bugün yaşanan göçün temel kaynağı, yıllardır Ortadoğu'da, Afrika'da, Asya'da süren ve son olarak da Suriye'de büyüyen savaş yüzünden dünya genelinde 60 milyon yani her 122 insandan biri yerinden edilmiş durumdadır. Asıl sorun göç değil savaş sorunudur. Göçmen/mülteci ayrımı sahtedir ve bir tür şiddet uygulamasıdır. Ortadoğu'daki göçmen sorunundan 'Batı' sorumludur. Suriye halkının isyanı emperyalist devletler tarafından çalınmıştır. Türkiye'de geçici koruma rejimiyle mültecileri bir tür rehine durumunda bırakmaktadır. Türkiye, Suriyeliler için açık hava hapishanesi olan AB'ye kiralanmış olup, AB-Türkiye geri gönderme anlaşması da resmi insan kaçakçılığı olduğundan dolayı insan haklarına aykırıdır. Yaşanılan durumu bir mülteci krizi olarak değil, en zenginlerin en yoksullara karşı yürüttüğü kirli bir savaş olarak görüyor ve tanımlıyoruz. Bu savaşlarında mültecileri yalnız bırakmayacağımızı tekrar belirtiyoruz' dedi.