Zeynep Kaya-İzmir Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları; anaokulu, ilkokul, ortaokul, Anadolu ve fen lisesi olarak faaliyet gösteren Buca Kampüsü'nden sonra Bornova'da yeni kampüsünü açıyor. Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Ali Deniz, eğitimin öğretimden önemli olduğunu vurgulayarak, 'Hedefimiz, rotamız Mustafa Kemal'ler yetiştirmek' dedi.

Bornova'da yeni kampüsü açılacak olan Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları'nın Yönetim Kurulu Başkanı Op. Dr. Ali Deniz ile Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları eğitim ve öğretimi üzerine söyleşi yaptık. Sözde değil, özde eğitimin önemli olduğunu vurgulayan Op. Dr. Ali Deniz, eğitim sistemi hakkında görüşlerini dile getirirken, okullarındaki sistem, projeler, kulüp çalışmaları hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

*Operatör Doktor Ali Deniz kimdir ve neden eğitim sektörüne yöneldiniz?

Aslında Kulak Burun Boğaz uzmanıyım. Yaklaşık 10 yıl hekimlik yaptım. Sonra 10 yıl da özel bir hastanenin başhekimliğini yaparken sektörden ayrıldım. Tabiri caizse makas değiştirip eğitim sektörüne geçtim. 'Neden sağlık sektöründe iken böyle radikal bir karar aldınız?' sorusu akla geliyor tabii. Herkesin dünyasında eğitim önemli ama benim dünyamda eğitimin yeri farklı. Çünkü ben meslek lisesi mezunuyum. Elektrik Teknisyeni Ali Deniz de olabilirdim. Maddi imkansızlıklardan dolayı üniversiteyi kazansam bile ailemin beni üniversiteye gönderemeyeceğini duyardım. Bu telkinle en azından elimde bir meslek olsun istedim. Bugün sahip olduğumuz her şeyin eğitime bağlı olduğunu çok yakından yaşamış bir insanım. İlk kot pantolonu üniversiteye başlarken giymiştim. Maddi açıdan zorlu bir mücadeleden sonra eğitim bir insanın kaderini bu kadar değiştirebilir diye düşündüm. İnsanların kaderini eğitim değiştiriyorsa, ülkenin kaderini de değiştirir. Bizim de bu sektörde tuzumuz bulunsun istedik. Başlıca sebebi bu.

* 'Sözde değil, özde eğitim' demiştiniz...

Her zaman söylüyorum bunu. Eğitimde, dilimizden düşürmediğimiz sözde değil özde eğitimden bahsediyoruz ama baktığımızda öğretim hep eğitimin eline geçmiş. Bakanlığımızın adı 'milli eğitim' ama sisteme bakınca eğitim hep gerilerde. Öğretim, bir şeyleri ezberletip sonra sınavlara sokarak insanları yarıştırmak üzerine bir sistem haline geldi. Bu sadece bizim ülkemizin değil, bütün dünyanın sıkıntısı. Biz yarışmacı yetiştirmiyoruz, biz insan yetiştiriyoruz. Bazı şeylerin birazı olmaz, eğiteceksen tam eğiteceksin diye düşünüyorum. Biz de kendi bilgilerimiz dahilinde eğitime katkıda bulunmak istedik.



* Temelde bakınca ikisi de hizmet sektörü aslında değil mi?

Evet aslında ikisi de insana hizmet etmeyi amaçlıyor. İkisinin de güven endeksi yüksek. Biri size güvenmezse asla canını emanet etmez tıp sektöründe. Eğitimde de öyle. Size güvenmezse asla çocuğunu emanet etmez. O yüzden ikisi de hassas, güven endeksi yüksek sektörler.
 

Bir anne dünyayı değiştirebilir


* Neden Zübeyde Hanım?

Bu isim çok güçlü. İzmir için de çok anlamlı. Bizim güçlü bir mesajımız var: Bir anne dünyayı değiştirebilir, siz de dünyayı değiştirebilirsiniz. Zübeyde annemiz bir evlat yetiştirmiş. Bu ülkenin, hatta dünyanın kaderini değiştirmiş bir evlat. Yani her anne dünyayı değiştirebilir. Hedefimiz, rotamız Mustafa Kemaller yetiştirmek. Mustafa Kemal dünyayı değiştirmiş. Başka Mustafa Kemal'ler de biz yetiştirelim istiyoruz.

* 'Okuldan Fazlası' iddialı bir slogan. Bu kapsamda neler yapıyorsunuz?

Zübeyde Hanım Eğitim Kurumları'nda geleceği şekillendiren bireyler yetişir. 'Her çocuk özeldir' yaklaşımından yola çıkılarak öğrenci merkezli bir anlayış benimsenir. Ülkesine, kültürüne, değerlerine sahip çıkan ve geliştiren adalet duygusuna sahip avukatlar, vicdanlı doktorlar, şefkatli öğretmenler yetiştiriyoruz.

* Patentini aldınız mı?

Elbette patentini aldık. Çok isim araştırdık. 1500'ün üzerinde isim ortaya konuldu. Hatta bununla ilgili yarışma düzenledik. Bu isim aklımıza gelince, boş bir isim olmayacağını, İzmir gibi bir yerde hakkını vereceğini düşündük. Çok güçlü, iddialı bir isimle bu yola çıktık, dolu dolu gençler yetiştirmeyi hedef ediyoruz. Eğitimi çemberimize alarak insan odaklı çalışmaya dikkat ediyoruz. Bu anlamda da sloganımız 'okuldan fazlası'

* Eğitim modelleriniz, stratejileriniz, kulüp çalışmalarınız nelerdir?

Öncelikle öğrencileri ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda hayata ve bir üst düzey eğitim seviyesine hazırlıyoruz. Dersler aktif öğrenme yöntemi kullanılarak öğrenci merkezli yaklaşımla işleniyor kurumumuzda. Aynı zamanda öğrencilerin bireysel farklılıkları göz önünde bulundurularak demokratik bir öğrenme ortamı sağlanıyor. Öğrencilerimiz almış oldukları teorik bilgiler sayesinde sosyal, sportif, sanatsal çalışmalarla hayata hazırlanma imkanı elde ediyor. Kulüplerimiz de var elbette: Görsel sanatlar, keman, gitar, piyano, basketbol, voleybol, futbol, satranç, akıl oyunları, İngilizce ve Almanca kulüplerimizle öğrencileri ilgi alanlarına yönelik yetiştirmeye gayret ediyoruz.
 

Artık marka olmaya başladık


* Yer kriterleriniz neler ve bir sonraki okul için hangi semti düşünüyorsunuz?

Geçen yıl Buca'da çalıştık. Öncelikle o bölgede ihtiyaca yönelik araştırma yaptık. Okulun açılacağı yerde ihtiyaç olması gerekiyor. İzmir'in ikinci büyük şehri Buca'da nüfus fazla. İlçelerde belli bölgelerde nüfusun yoğunlaşma durumu var. Bunları göz önünde bulundurarak buraya ağırlık verdik. Bizim 1500 kontenjanlı bir okulumuz var. Anaokulu, ilkokul, ortaokul, Anadolu lisesi, fen lisesi. İki tane de ayrıca anaokulumuz var. Bu yıl da Bornova'ya başladık. Bu dördüncü kurumumuz oldu. Buca'da ihtiyaca göre yer kriterimizi belirledik. Bornova'da yer kriterimiz ise ihtiyaçtan ziyade markalaşmak. Artık Zübeyde Hanım marka olmaya başladı. Şimdi de Karşıyaka'yı hedefliyoruz, orada uygun yer araştırıyoruz. Bundan sonra artık prestije ağırlık vereceğiz yer seçiminde. Daha sonra tatlı bir rekabetle tercih edilmeye çalışağız.


* Öğretmen seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz?

Mesleğinde iyi olması birinci önceliğimiz. Çocukları sevmesi gerek. Vicdanlı doktorlar, adalet duygusu olan hakimler yetiştirmezseniz, çocuk şefkati olmayan bir öğretmen yetiştirirseniz olmaz. Biz de öğretmen seçerken bu ahlaki seviyeye sahip kişiler olmasına özen gösteriyoruz. Öğretmen şefkatli olmalı. Aynı zamanda bizim eğitimimizdeki seviyeyeye de erişmiş bir eğitimci olmasına özen gösteriyoruz. İnsani yönü başta olmak üzere eğitim seviyelerine dikkat ederek seçimimizi yapıyoruz.

* Zübeyde Hanım Anaokulu'na gelen öğrencilerden bahseder misiniz?

Kendini düşünsel ve duygusal olarak ifade edebileceği bir ortamda yaşamı tecrübe etmesine fırsat tanıyoruz. Doğaya ve onu oluşturan öğelere saygı ve sevgiyi öğrendiği bir bahçede özgürce hareket edebilme imkanı oluyor. Öğrencilerimize yaparak, yaşayarak öğrenme felsefesini benimsetiyoruz. Sonuç odaklı dil, süreç odaklı eğitim eşliğinde kendilerini yetiştirmelerine yönelik faaliyetlerde bulunuyoruz.

* Anadolu ve fen lisesi çağına erişen öğrencilere devamında neler sunuyorsunuz?

Öğrencilerimize YGS-LYS sınavlarına yönelik 9. sınıftan itibaren kalıcı bilgi edindirmeye çalışıyoruz. Bu sürece öğrenciler deneme sınavı, etüt ve birebir soru çözümü ile hazırlanırlar. Kişisel gelişim programları ile öğrencilerimizin dünya vatandaşı olmaları sağlanır. Öğrencilerimiz prestijli proje yarışmalarına, gençlik konferanslarına ve birçok ulusal-uluslararası çalışmalara yönlendirilerek, katılımları sağlanır.

* Öğretmenlerin devlet okullarına mülakat ile seçilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Devlet kurumlarına getirilen mülakat sistemi, bardağın yarısı dolu yarısı boş misali. Bunu iyi kullanır, suistimal etmeden doğru kullanırsanız olur. Çünkü sadece sınavdan aldığı yüksek puana bakarak o insanın iyi öğretmen olduğunu anlayamazsınız. Çocuk sevgisini, iletişimini ölçmeniz gerekir. Olması gereken bir sistem bence ama adam kayırmadan, doğru yapılarak sistem kullanılmalı. Piskolojisi bozuk insanlar var. Mülakat yapılırken piskologların da eşlik etmesi gerekiyor. Sadece kağıt üzerindeki bilgiye bakmayı yetersiz bulduğumdan, mülakat sistemini onaylıyorum.
 

Yaşayarak öğretiyoruz


* Okulun teknolojik imkanları neler?

Öğrencilerimiz teknolojiden sonuna kadar faydalanmalı. Teknoloji çağında yaşıyoruz ve çocukların küçük yaştan itibaren bunları öğrenmesi gerekiyor. Tüm sınıflarda akıllı tahtalarımız var. Bunlar da kategorilere ayrılıyor ama biz teknolojinin en üst seviye tahtalarıyla çalışıyoruz. Onun dışında teknoloji, fen, fizik, kimya laboratuvarlarımız var. Diğer okullardan farklı olarak da 3D labaratuvarlarımız var. Mesela biyolojide bir konu öğretiyorsunuz, çocuk hücreleri görmeden bir şey anlamıyor. Onu içinde gezerek, görerek öğreniyor. Bu şekilde öğrenimlerini somutlaştırıyoruz. Yaşayarak öğretiyoruz.

* Yabancı dil eğitiminden bahseder misiniz?

Günümüzde dil çok önemli. Herkesin ortak olarak konuşabileceği ortak bir dil olmalı diye düşünüyorum. Yabancı dil olarak temelde İngilizcenin yanında Almanca ve İspanyolca dillerinden birini daha seçtirip, iki dil eğitimi veriyoruz. Olmazsa olmazımız dil eğitimi. İspanyolca da dünyada en çok kullanılan dillerden biri. Haftalık 12 saat yabancı dil eğitimimiz var. Belli sınıf aralıklarında daha çok yoğunlaştırıyoruz. Anaokulunda zaten belli sayı, kelime ve renklerden başlıyoruz öğretmeye.

* Çevre okullarla çalışmalar yapıyor musunuz?

Kardeş okullarımız var. Oraya zaman zaman kendi öğrencilerimizi götürüyoruz. Oradaki arkadaşlarının hangi şartlar altında okuduklarını görmelerini istiyoruz. Onları da buraya getiriyoruz çünkü herkes kendi dünyası dışındaki dünyayı tanımalı diye düşünüyorum. Yaşayarak öğrenme gibi. Hem empati yapmaları da gerekiyor. Anne babalarının onları buraya gönderirken yaptıkları fedakarlıkları da görmelerini istiyoruz.

* Öğrencilerinize burs imkanı sunuyor musunuz?

Elbette. Özellikle şehit ve gazi çocuklarına önem veriyoruz. Şehit ve gazilerin dernekleri var ve onlara yazılarımızı göndererek, bazı alternatiflerimizi kendileriyle sık sık paylaşıyoruz. Her yıl buna devam edeceğiz. Onun dışında devlet okullarındaki bazı öğrencileri buraya transfer ediyoruz. Başarılı olan öğrencilere başarı bursu veriyor, spor alanında başarılı olan öğrencileri de destekliyoruz. Birçok başarılı öğrenciye kucak açıyoruz.

* Doktorken yaşadığınız ilginç bir olaydan var mıydı?

Daha esprili bir şey anlatalım. Doğubeyazıt'ta başhekimlik yaparken birkaç kişi gelip oturdu, 'Biz film çektirmek istiyoruz, kaymakamlıktan da izin aldık. Müsaade eder misiniz?' diye sordu. Göreve de yeni başlamıştım. Kaymakamlığa ne gerek var, inin çekin falan dedim. Sonra aradan birkaç saat geçti, acile indim. Bir baktım kameralar, setler kurulmuş, film çekiyorlar. Ne yaptıklarını sorunca 'Hocam biz müsaade istemiştik, neden kızıyorsunuz?' dediler. Film çekebilir miyim, dediğinde nereden aklıma gelecekti. Meğer kaymakamlıktan da izinleri yokmuş. Bayağı film çekmeye gelmişler. İnsan kendi sektörüyle algılıyor kelimeleri. Anlatan da anlayan da kendince aktarıp kavrıyor.

* Sohbetiniz ve eğitime yönelik hassasiyetiniz için tüm veliler adına teşekkür ederim...

Ben teşekkür ederim. Hafta sonu 13-14 Mayıs'ta Buca Kampüsü'nde Bornova Kampüsü'nün bir tanıtımı olacak. Tüm basın emekçilerimizi ve halkımızı bekliyoruz...