Aykut Polatlı-Çocukluğumuzda boyunlarına astıkları şişkin çantalarıyla en çok hasretle beklediğimiz mektuplarımızı getiren postacıların yerini şimdilerde son hız ulaşım araçlarıyla mektup haricinde her şeyi ulaştıran kargocular aldı.
Nerede o eski postacılar diye nostaljik enstantaneler demeti sunacak değiliz. Hızın neredeyse tek geçerli ölçü olarak kullanıldığı zamanımızda kargocular bulunmaz nimet açıkçası. Bir tık'la iste, iki gün sonra kapında adresine teslim. Açıkçası bu mesleği yapanlarında mesleklerini severek yaptıklarında daha önce mahallemizin postacılarının yerine mahallemizin kargocusu ile güzel diyaloglarda oluşturabiliyoruz.
14 yıldır bir kargo firmasında çalışan Zafer Bala, mesleğe ilk adımını atarken kargoyu, kargoculuğun ne olduğunu bile bilmiyordu. İlk zamanlar onun için çok zor geçmiş. Kolay mı bütün gün ayakta ve yürüyerek işini yapmak. İsyan etmiş ama bu isyan evresini çalıştığı firmadaki dostluklarla, işinin getirdiği yeni insanlarla tanışarak ve belli bir özgürlükle de birleşince bu sıkıntıları kolaylıkla atlatmış.

Dostluk ve arkadaşlık bırakmama engel oldu

Bala mesleğe 2002 yılında başladı ve halen aktif olarak bu mesleği sürdürmekte. Neden kargoculuğu seçtiniz sorumuza, özgürlük vurgusunu da yaparak 'Özellikle seçilmiş bir meslek değildi benim için. Geçici olarak girdim buraya. Hoşuma da gitti iş. Özgürsün, sokaktasın' diye karşılık veriyor. Geçmişe dönük olarak mesleğe başladığında, 'İlk başta çok zor geldi, ayaklarım alışık değildi. Ayaklarım şişti. Bırakmayı düşünüyordum. Çalıştığım kurumdaki ve halen olan dostluk ve arkadaşlık benim bu fikrimden caydırdı. Bir örnek vermek gerekirse ben rahatsızlandığımızda kurumumuzda bulunan müdürümüz bana serum verilene kadar başımda durdu. Yani hem vefalı hem de candan bir ortamımız var. Buna ek olarak evime de yakın' diyerek mesleğine ve çalıştığı kurumla ilgili düşüncelerini ve sevgisini hem sözleriyle hem de duygularıyla bize açıklıyor.
Şimdi ise kargo dağıtmanın kendisine zor gelmediğinden de söz eden Bala, 'Ben girdiğim ve başladığım zaman kargoculuk diye bir meslekten bile bir haberdardım ama sanki o zaman daha yoğundu. Belki biz yıllandık ve eskidik belki de o yüzden de şimdi bize yaptığımız iş daha kolay geliyor. Ama internet ortamı kargoyu artırdığı gibi düşürdü de. Hemen hemen herkes artık tüm gönderilerini ve evraklarını bile internet ortamından yapmaya başladı' dedi.

Neredesin diye soruyorlar

Sohbet ederken insanların artık postacılardan daha fazla kargocuları gördüklerinden söz ettiğim de ise Zafer Bala'nın dost ama bizim belki de müşteri olarak çevireceğimi insanlarla ilişkisinden dem vuruyor, 'Eskiden insanlar daha çok postacıları görüyor ve onlarla dostluk kuruyordu. Şimdi ise bizi daha çok görüyorlar. Bir nevi artık postacıların yerine biz geçtik. Böyle olunca insanların postacılarla kurdukları samimiyeti bizimle kurmaya başladılar. Bazen izin aldığım ve çalışmadığım günler de evrak, posta götürdüğümüz dostlarımız, müşterilerimiz beni arayıp nerde olduğumu soruyorlar. Bu da bizim tabii ki hoşumuza gidiyor, gururumuzu okşuyor.'

Kaldırım taşına kadar biliyorum

Kargo dağıtmaya başladığı 14 yıl boyunca Bala'nın belleği de kuvvetlendi. Bala, bunu mesleğin getirdiği bir durum olduğunu bunun kendisinin de fark ettiğini belirtip hakkımızı teslim etmesine rağmen bunun abartmaya gerek olmadığını söyledi. Yine de bu durumun insanların ilgisini çektiğini belirten Bala, 'Mesleğe başlamadan önce İzmir'i bu kadar bilmezdim. Şimdi ise her sokağını, sokaktaki insanı hatta abartmak gibi olmasın kaldırım taşına kadar derler ya o kadar ezberledim ve biliyorum. Bu tabii ki kargoculuk mesleğini 14 yıldır yapmanın getirdiği bir şey. Bu meslek ile beraber hafızam inanılmaz genişledi. Bir paket götürdüğüm kişinin adı soyadı ve kimlik numarası, telefon numarasına kadar artık ezbere biliyorum. İçli dışlı olduk, paket götürdüğüm yerlerden sokaktaki kişiye kadar tanımadığım kimse yok. Bu ne kadar mesleğimin getirdiği bir şey de desem mesleğime olan saygım ve sevgimden de kaynaklanıyor' dedi.

Sabır, iyi niyet ve güleryüz

Her gün birçok insanla iletişim içinde olduğunu ve her insanla beraber yeni bir takım şeyler de öğrendiğini söyleyen Bala, kargoculuğu yaparken yapılması gerekenleri de net ifadeyle belirtiyor, 'Her tavır, inanç ve düşüncedeki insanla tanışıklı oluyorsun. Böylelikle her türlü insan ve düşünceye saygı duymayı öğreniyorsun, birçok bilgi de öğrenmek de cabası. Bazen kargo götürdüğüm yerde kargoyu götürdüğüm kişi kendi isteğiyle siyaset, bazen spor bazen de felsefe konuşuyoruz. Bazen de kargo teslimatı sırasında ters davrananlar oluyor ama herkesin özünde iyi olduğunu düşünüyorum. Bunun nedenini beni tanımamasına bağlıyorum. Yoksa benimle ne alıp vereceği olabilir ki bir insanın. Bu mesleği yaparken önemli olan sabır, iyi niyet ve güleryüz.'

Asansör olmaması moral bozuyor

Çalışırken değil ama gün bitiminde ise yorgunluğun izlerini yakınen hissettiğini belirten Bala, gün içinde de kendisinin en çok moralinin bozan şeyin asansörü olmayan ya da bozuk olan yerlerde 5-6 kat çıkmak ve mevsimin getirdiği zorluklar olduğunu da belirterek, 'Gün bitiminde açıkçası ayaklarımız ağrıyor. Eve gittiğimizde biraz zaman geçirdikten sonra uyumak durumunda kalıyoruz. Asıl beni mesleğimi yaparken en çok zorlayan şey ise kargo teslimatı yapacağım yerin asansörü olmaması. Bazen ağır paketler oluyor 5-6 kat çıkmak durumunda kalıyoruz. Yaz, kış faktörü de bizi zorlayabiliyor. Soğuk, yağmurlu olabiliyor veya çok sıcak olabiliyor. Soğuk olduğu zaman ellerimize eldiven takmak durumunda kalıyoruz ama gittiğimiz yerde de evrağa imza atmak durumunda kaldığımız için devamlı çıkartıp, tekrar giyiyoruz. Islanıyoruz... Yazında aşırı sıcaklarda sıcaktan bunalabiliyoruz. Çok terliyor, güneşin altında yanıyoruz' dedi.