İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sorumlusu ve Baro Genel Sekreteri Avukat İlge Erol, çocukların ve gençlerin korunması hakkının uluslararası insan hakları sözleşmelerinden doğan bir sosyal insan hakkı olduğunu dile getirdi. Erol, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, "Ülkemizde çocukların ve gençlerin korunması, insan hakları sözleşmelerinden doğan temel insan haklarından birisidir. Ayrıca Anayasa'nın 50. Maddesinde çocukların çalışma koşullarının korunması anayasal bir ödev olarak düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, 'kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan' işlerde çalıştırılamaz. Küçükler, kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar  denilmektedir. Bunun yanı sıra devletin de her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alma ödevi bulunmakta" dedi.

Kamuoyunda 4+4+4 olarak ifade edilen zorunlu eğitimdeki değişikliğin çocuk işçiliğinin artmasına neden olduğunu, zorunlu eğitim çağının 14 yaşından 13'e indirilmesinin çocuk işçi sayısını arttırdığını öne süren Erol, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yasal düzenlemelerdeki belirtilen bu eksiklikler ve denetimlerin yetersizliği çocuk iş kazalarının artışına neden olmaktadır. Türkiye'de çocuk işçi kazalarına ve ölümlerine maalesef sıklıkla rastlanmaktadır. İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi verilerine göre iş kazası sonucu hayatını kaybeden çocuk işçi sayısı her geçen gün artmakta. 2012 yılında 32 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmişken, 2016 yılına gelindiğinde 56 çocuk iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetmiştir. Bunun en can alıcı örneği Adana'da mobilya atölyesinde çalışan 16 yaşındaki çocuk işçi Ömer Faruk Sever'in 1 Mayıs günü yaşanan iş cinayetinde asansörde sıkışarak hayatını kaybetmiş olmasıdır. Diğer önemli bir grup ise Suriyeli aileler ve onların çocuklarıdır. AFAD (Afet ve Acil Durum) verilerine göre Türkiye'de kayıtlı Suriyeli mültecilerin yüzde 55'i 0-18 yaş grubunda yer almaktadır. Bir başka kaynağa göre ise 90 bin kayıtlı, ilkokul çağında Suriyeli çocuk vardır. Mendil satan, cam silen, hamallık yapan çocuklardan her gün en az bir tanesiyle bir yerlerde karşılaşıyoruz. İzmir'de ayakkabı imalat atölyelerinde bu çocuklar günde 12 saat ve üzeri çalışmaktadır. Mülteci çocuklar kimi zaman orada uyumakta veya ayakkabıları eve götürüp aileleriyle işi sürdürmektedirler. Meslek hastalıkları kliniğine sevk edilen bu çocukların birinde, kullanılan yapıştırıcıya bağlı düşük ayak hastalığı görülmüştür. Ayrıca felç ve his kaybı olan çocuklara meslek hastalıkları tanıları konamamıştır. Kayıt dışı çalışan tüm çocuklar için kayıp bir neslin oluşmaması amacıyla acil koruma tedbirleri alınmalıdır. İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak, çocukların ekonomik sömürüye maruz kalmamaları, tehlikeli işlerde çalıştırılmamaları, eğitimlerinin, sağlıklarının ve gelişimlerinin zarar görmemeleri için uluslararası düzenlemeler çerçevesinde mevzuat değişikliği ile birlikte denetimlerinin yapılması konusunda tüm kamu otoritelerini göreve davet ediyoruz" diye konuştu.