İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Aziz Kocaoğlu'nun da aralarında bulunduğu, bazıları bir süre tutuklu kalan 129 kişinin yargılandığı davada, 5 yıl sonra tüm sanıklar hakkında beraat kararı verildi. Büyük bölümü belediye bürokratı olan sanıklar mağdur edildiklerini, cezaevinde geçen günlerin geri gelmeyeceğini, kendilerine yapılanların affedilir yanı olmadığını belirterek, tazminat davası açacaklarını söyledi


İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik olarak 2 Mayıs ve 22 Kasım 2011 tarihlerinde iki dalga halinde yapılan polis operasyonuyla başlatılan 'ihalelerde yolsuzluk, organize suç örgütü kurma' soruşturmasının 129 tutuksuz sanık hakkında açılan dava, 30 duruşmada sonuçlandı. Mahkeme tüm sanıklara beraat kararı verdi. Davada 463 gün cezavinde tutuklu, ardından da ev hapsinde kalan dönemin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Pervin Şenel Genç, ilk günden suçsuz olduklarını bilmelerine karşın beraat ettikleri gün bile, içlerinde bir kuşkuyla, kafalarında "acaba" ile mahkeme salonuna gittiklerini söyledi. Genç, "Eski savcı ve hakim olsa böyle karar çıkmazdı. Bugünkü savcı ve hakim görevlerini hukuka uygun olarak yaptılar. Aslında ilk günden beri delillerin usulüne uygun toplanmadığını, sahte olduklarını söyledik. Üniversite raporlarında bu durum tespit edildi. Beş sene önce, ilk tutukluluk kararı talep edilmeden veya talep edilse bile tutuklama kararı verilmeden önce yapılması gereken beş sene sonra gerçekleşti" dedi.

"GİDEN GÜNLER GERİ GELMEZ"

Bir süre önce Genel Sekreterlik kadrosundan memuriyetten emekli olan ama Büyükşehir Belediyesi'nde şirketler koordinatörü olarak çalışmaya devam eden Genç, zaman zaman bu davanın hiç bitmeyeceği gibi bir duyguya kapıldığını da söyledi. Genç, "İnsan yaş haddinden emekli olunca farklı duyguya kapılıyor. Davanın ölene kadar mı süreceğini düşündüm. Yaşadıklarımı, cezaevinde ve ev hapsinde yaşadıklarımı bir kenara koymayı başardım. Fiziki tahribat olmadı. Atlattığımı düşünüyorum. Ama giden günler geri gelmez" diye konuştu.

"BİZİ TUTUKLARKEN BUGÜNLERİ DÜŞÜNSELERDİ"

Mağduriyetleri için, mahkemenin de hakları olduğunu kararında belirttiği şekilde, tazminat davası açacağını söyleyen Pervin Şenel Genç, gelecek parayı bir üniversite öğrencisine burs olarak verebileceğini söyledi. Genç, "Keşke, bu zulmü bize devlet çatısı altında yapanların ceplerinden çıksa tazminatlar. Keşke Devlet'e zarar gelmese. Ama biz tazminatı alıp dağıtabiliriz. Üniversite öğrencisine burs verebilirim" dedi.

Davaya gerekçe olan soruşturmayı yapan kamu görevlileri, savcı ve hakimlerle ilgili mahkemenin suç duyurusunda bulunacak olması konusunda da konuşan Genç, "Bize bunları yaparkan, bizleri tutuklarken bugünleri düşünselerdi. Savcı, kanunsuz dinlemeleri esas alırken, iddianameye hazırlerken düşünseydi. Dört sene hukuk okuyan bir kanun adamı olarak HSYK'nın gözüne nasıl gireceğini düşünerek bunları yapacağına, liyakatıyla yükselip adil davransaydı. Bizim memur olarak ilkemiz kanunsuz iş yapmamızdır. Ama onlar bizi kanunsuz iş yapmış gibi yargılayıp içeri tıktı. Demek ki onlar görevini yapmamış. Vicdanlarıyla baş başa kalsınlar" diye konuştu.

KARATAY: AFFEDİLİR YANI YOK

Belediyenin fuarcılık şirketi İZFAŞ'ın İdari İşler Müdürü olduğu dönemde Büyükşehir davası kapsasında 5 ay cezavinde tutuklu kalan Zeki Karatay da soruşturma ve dava sürecinin yaşamını olumsuz etkilediğini söyledi. Beraat kararına önce bu sürecin yarattığı güven sorunu nedeniyle inanamadığını belirten Karatay, "Hukuki sürecin sonu beni mutlu etti. Ama kayıplar yaşadık. İnsan geriye dönüp bakınca hayatındaki bir dönemin sekteye uğradığını anlıyor. O dönem farkında olmadan paronaya olarak sürekli telefonlarımın dinlendiğini düşünmeye başlamıştım. Bu nedenle telefonları açmıyordum. Bu işle ilgili ilişkilerimi olumsuz etkiledi. İstediğim kadar başarılı olamadım, kariyerime etki etti" dedi.

İZFAŞ'taki işinden ayrıldığını ve özel sektörde kendi işini kurduğunu belirten Karatay, bu davanın kendisinde 150 kilometre hızla giden bir aracın aniden el freninin çekilmesi etkisi yarattığını söyledi. Kendisin mağdur eden sorumlular hakkında tazminat davası açacağını belirten Karatay, "Bu bir telafi olmayacak. Çocuklarımın eğitimlerinin sekteye uğramasını geri getirmeyecek. Psikolojik tedavi görmelerini unutturmayacak. Bu yüzden affedilir yanı yok. Bir yandan mutluyum. Ama nasıl sevineceğimi bilmiyorum. Çünkü uzun zamandır sevinmemiz de tutsaktı" dedi.

AVUKAT DEMİR: TARİHE GEÇECEK KARAR OLDU

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun avukatı Ercan Demir, daha soruşturma aşamasında soruşturmanın bir suçun ortaya çıkartılması maksadıyla değil suç üretilmesi amacıyla olduğunu, delillerin tamamen usulsüz elde edildiğini söylediklerini anlattı. En başından böyle bir iddianamenen olmaması gerektiğini belirten Demir, "Bu insanların bırakın tutuklu kalmayı ne suçlanmasını gerektirecek bir durum, ne de 5-6 yıl sürecek bir soruşturma ve yargılama sürecine gerek vardı. Ama kamuoyunun bildiği özel süreç yaşandı. Yargıyı ele geçirmiş, yargıyı vasıta kılarak bir takım hedeflerini gerçeleştirmek isteyen organize çalışan bir grubun bu tür kumpasları yapmış olduğu ortaya çıktı. Mahkemenin verdiği karar, hileli yöntemlerle delil elde edilmesi, hileli yöntemlerle elde edilen deliller kullanılarak insanlar hakkında soruşturma kovuşturma açılmasını reddeden bunu önleyen, tarihi geçecek bir karar oldu" dedi.

Mahkeme'nin Büyükşehir soruşturması ve davası sürecinde görev alan polis, savcılık tarafından görevlendirilmiş maliye görevlisi bilirkişiler, hakim ve savcı olmak üzere tüm kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı vermesinin çok önemil olduğuna dikkat çeken Demir, "Beraat kararıyla birlikte tüm sanıklara tazminat hakları olduğunu da mahkeme açıkladı. Dolayısıyla tüm yargılanan, gözaltına alınan, tutuklanan, haklarında tedbir uygulanan kişeler tazminat davası açabilecek" diye konuştu.

"TUTUKLAMA KURUMUNUN ACIMASIZLIĞINA ÖRNEK"

Avukat Demir, dava sürecinde yaşamını yitiren 130'uncu sanık olan organizatör Alaattin Eraslan'la ilgili durumun ise acımasız bir uygulama olarak tarihe geçtiğini söyledi. Tutuklandığında böbrek yetmezliği hastalığı olan ve diyetle beslenmesi gereken organizatör Alatttin Eraslan'a, bu gerçekleşmediği için ve cezaevi koşulları nedeniye fiziki sorunlar yaşadığından sevk edildiği hastanede mide kanseri teşhisi konulduğunu anlatan Demir, "O dönemki mahkeme heyetine başka tıbbi olanaklar araştırması, başka doktorlara da gitmesi için başvurduk. Fiziki olarak süreci kaldıramayacağını söyledik. Mahkeme hayeti acımasız şekilde talebi reddetti. Eraslan da tahliyesi reddedilince o telaş ve psikolojiyle ameliyatı kabul etti. Ameliyatın bünyesinde yarattağı etki onu ölüme götürdü. Davada tutuklanmış olması, tıbbi olanaklara ulaşamaması ölümü hazırladı. Mahkeme olanak tanısaydı başka bir tıbbi araştırma yaptırabilirdi. Kanser olup olmadığını araştırabilirdi. Belki de yanlış teşhis olduğu anlaşılıp ameliyata girmeyecekti" dedi. Demir, insanların tutuklanmasının önemli bir karar ve uygulama olduğunu, tutuklamanın bir ceza değil tedbir olduğunu söyledi. Demir, "Tutuklamanın kişi hayatı üzerinde büyük etkileri vardır. Sonuçta beraat eden bir insan olduğu da düşünülürse Eraslan'ın ölümü, Türkiye'deki tutuklama kurumunun ne kadar acımasız uygulandığını, insan hayatına etkilerini gösteren bir örnek" diye konuştu.

ERASLAN'IN KARDEŞİ: SÖZÜN BİTTİĞİ YERDEYİZ

Yargılama sürecinde yaşamını yitiren Alaattin Eraslan'ın kardeşi organizatör Necip Eraslan da berat kararını, "Sözün bittiği yerdeyiz" sözleriyle değerlendirdi. Eraslan, "Ameliyat sürecine başlatan yanlış teşhis davası sürüyor. Biz zaten suçsuz olduğunu biliyorduk. Suçlu çıkmayacağından emindik. Suçlu kararı verilseydi de suçlu olmadığını biliyorduk. Tazminat davası açacağız. Ama bu tür şeyler devam ediyor. O dönem bu iddilarda bulunan, bunları savunan insanlar yüzlerini çıkarsınlar ortaya" dedi.