Gamze Geçer- Dokuz Eylül Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Erdal Çelik ve Türkerler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kazım Türker’in ev sahipliği yaptığı törene İzmir’in iş ve sanat dünyasından önemli isimler katıldı. Galeri, Hayri Esmer’in ‘Boşluk ve Sınır’ başlıklı resim sergisiyle ilk kez sanatseverlere kapılarını açtı.
 

‘Mutluluğunu yaşıyoruz’


Açılışta konuşan Kazım Türker, ‘İzmir’e güzel bir kültür ve sanat mekanı daha kazandırmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyoruz. Her fırsatta İzmir’le özel bir bağımız olduğunu söylüyorum. İzmir’e son yıllarda peş peşe enerji, sağlık ve gayrimenkulde ciddi boyutta yatırımlar yapıyoruz. İzmir’de şu anda en çok üzerine titrediğimiz projemiz Mahall Bomonti İzmir. Projemize başladığımız ilk günden bu yana kültür-sanat ve sporda onlarca sosyal sorumluluk projesi gerçekleştirdik. Son olarak elbirliğiyle hayata geçirdiğimiz bu mekânda, sanatı hayatının bir parçası haline getirmek isteyen insanlarımıza, birbirinden farklı ve zengin içerikler sunulacağından hiç şüphe duymuyorum. Kazım Türker Sanat Galerisi’nin öğrencilerimize, öğretim üyelerimize, İzmirlilere ve ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum’ dedi.
 

‘Desteğimiz sürecek’


Türkerler’in sanat ve sanatçıya verdikleri öneme dikkat çeken DEÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Erdal Çelik ise şöyle devam etti: Sanata ve sanatçıya her zaman destek olan; yetiştirdiği sanatçılarla sanatın hemen her alanında adından sıkça söz ettiren üniversitemiz, bundan sonra da sanat için çalışmaya devam edecek. Önümüzdeki dönemde üniversitemiz sanat parktan sinema platosu ve animasyon bölümüne kadar son derece geniş bir alanda eğitim, hizmet ve değer üretmeye devam edecek.
 

Boşluk ve sınır


4 Mart 2018 tarihine kadar açık kalacak galerinin ilk sergisinde, sanatçı ve öğretim üyesi Hayri Esmer’in son dönem yapıtlarından örnekler sunuluyor. Küratörlüğünü Mümtaz Sağlam’ın yaptığı ‘Boşluk ve Sınır’ adını taşıyan bu sergide sanatçının, labirent çağrışımlı imgeleri sıklıkla kullandığı, kentsel dokuya yönelen bir resim- tasarım düşüncesinin peşine düştüğü görülüyor. Sanatçı, mimari bir atıfla mahrem ve psişik bir mekansal boyutu kendine sorun edinerek tartışıyor.