Halime Özçelik-Ekim ayı Türkiye'de kanlı geçti. IŞİD'in Kobani'ye saldırısını protesto etmek isteyenlere güvenlik güçlerinin ve 'sivil güçlerin' saldırısıyla birkaç hafta içinde 50 kişi öldürüldü. İzmir'de de ölüler listesine bir isim yazıldı. Ekrem Kaceroğlu. Üç çocuklu, 40 yaşındaki Ekrem 7 Ekim'de Doğanlar'da vurulmuş, 12 gün hastanede kaldıktan sonra hayatını kaybetmişti. Geçen hafta olay anına ilişkin bir videonun gündeme gelmesi ile toz duman arasında kaybolan bir acı gerçek görünür oldu. Ekrem kurşunla kafasından vurulmuş, "vatanını milletini seven, her daim polis yardımcısı" güçlerce yaralı bedeni tekmelenmiş, linç edilmişti. Onu korumak isteyen, kardeşleri, babası da dahil. Yüzlerce polisin gözü önünde, yardımlarıyla. Şimdi bu gerçeği hazmetmeye çalışıyoruz.

Ekrem, İzmir'in Ali İsmail Kormaz'ıdır. İzmir, Ekrem'e sahip çıkarak, katillerinin ortaya çıkmasını sağlamazsa utancı olacaktır. Ekrem'in acılı ama sağduyulu babası, "Ekrem Türkiye'nin şehididir, katillerini halkların vicdanına bırakıyorum" diyor. Fail olarak ortaya atılan dört kişinin tutuksuz yargılandığı dava duruşması, 25 Mart'ta. Babanın ve bu ülkenin umutları kırılmasın diye...



*O gece siz de oradaymışsınız; dövülmüş, yaralanmışsınız.

Evet, biliyorsunuz, o gece Kobani için sadece Kürtler değil bütün vicdanlı halk sokaklara döküldü. Ben de ordaydım, oğlum Salih de ordaydı. Ama Ekrem'in orda olduğunu bilmiyordum. Ekrem ülkenin sorunlarını dile getirir ama eylemlere, basın açıklamalarına, Nevrozlara hiç katılmazdı. Salih'i biliyordum, diğer oğlumu biliyordum. Biz oraya gittiğimizde karşımızda polisle TOMA'yı gördük. Basın açıklaması yapacaktık, bizi bırakmadılar. TOMA'nın gazı, suyu, kurşunlar sıkıldı, herkes bir yere kaçtı. O kaçanlardan biri de bendim. Baktım bir ses geldi, Ekrem vuruldu diye, sonra benim çocukların çığlıkları duyuldu. Ben de peşlerinden gittim, o zaman anladım Ekrem'in de geldiğini. Ekrem vurulmuş, yerde sırtüstü yatıyor. Elinde ne bıçak var, ne taş var ama onlarca insan, üstüne çullanmış darp ediyor. Taştı, sopaydı, tekmeydi... O zaman ben, çocuğum müdahale ettik. Kimisi kaçtı, kimisiyle kavga ettik. Polisler onlara 'Vurun, elinize sağlık' diyor. Polisle sivil zaten karışık. Ben de polislerce darp edildim, raporlarım var. Polislerle boğuştum, cenazeyi kaldırın diye; kaldırmıyorlar, korumuyorlar. Cenazenin üstünde beni, çocuklarımı da linçe giriştiler. Sivil polisler, halk doluşmuşlar başımıza, bırakmıyorlar cenazemizi kaldıralım. Arkadaşlardan birisi cesaret etti, normal bir Hundai ile yanaştı, Ekrem'in cenazesini ilkel şartlarda, açık arabayla üniversiteye götürdük. Belki 15-20 dakika Ekrem yerde kaldı, polis müdahale etmiyor, adamların umurunda değil. Bir de bu süre boyunca sürekli gaz ve su atıyor. Bırakmıyor ki o insanları Ekrem'in üstünden kaldıralım. Arkadaşlar oğlumla beni hastaneye götürdüler. Ben gitmek istemedim, o polis benim kafama da bir kurşun sıksın, Ekrem'i öldürdüler, beni de öldürsünler, acısını görmeyeyim. Ekrem 12 gün hastanede kaldı.


Cenazede bir ağaç dalı kırılmadı

Biz yanlış bir tepki vermedik. Biz de diyebilirdik, vurun kırın... Hiç demedim. 12 gün üniversitede kaldı, bir tane ağaç dalına zarar verilmedi. Ekrem halkın şehidiydi. Ekrem insanlar ölmesin diye gitti ama o öldü. Hadi öldürdün, yanlış doğru, o üstüne çullanma, o kin nedir? Onlarca insan... Kime karşı kin? Ben o insanları Türk ve Kürt bütün halklara havale ediyorum. Bu halk derslerini versin onlara, bir daha Ekremler ölmesin diye.

Dört kişi sözde yargılanıyor.  Dışardalar. Yüzlerce polis önünde, yüzlerce insanın içinde Ekrem öldürülüyor, 4 kişi yargılanıyor. Eğer gerçek adalet varsa... Ben adalete inanırım ama böyle emniyetsiz bir adalet varsa ona inanmam. Yüzlerce polis seyirci kalıyorsa, Ekrem linç ediliyorsa... İçim yanıyor... Benim düşmanım da yoktu orda, kinim de yoktu kimseye. Ben meşru hakkımı kullanmaya, insanlık görevimi yapmaya gittim. Maalesef bu sistem düşman da yaratıyor insanlara. Biz o kadar ahmak değiliz; bizi, halkları karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Ekrem'in ölümünden İzmir Emniyeti sorumludur, İzmir Valisi sorumludur. Ekrem'in tıbbi ölümüne üç gün kala Kaymakam, Altındağ muhtarlarına haber yolluyor: Ekrem öldü, o halk gelip okulları yakacak. Çamkule, Mersinpınar, Altındağ'da okulları boşaltıyorlar. Böyle bir ahlak olamaz. Halk o kadar aptal mı gitsin okulları yaksın! Ne için yaksın? Okulları boşalttılar. Kürtler canavardır, yırtıcıdır demek için. Benim oğlum ölmüş, ben hastanede her gün barış diyorum. Ekrem'in cenazesine 10 bin insan geldi, bir dal kırmadı. Kime ne zararımız var, neden olsun? Var sayalım ben suçluyum, oğlum suçlu ama sen bu halkı neden rencide ediyorsun? Kaymakam olarak, okulları kapatın, boşaltın diyorsun?

Ekrem'in ayakkabıcılar sitesinde çay ocağı vardı, etrafında da bir sürü Ülkücü vardı. Sorun onlara nasıl bir insandı diye. Benden ne istediniz? Öyle güzel bir ortamım vardı, öyle gülistan bir evim vardı! Ben 60 yaşında, 8 çocuk babasıyım, 13 tane torunum var. Biz katil değiliz. Benim mazimi de, Ekrem'in mazisini de araştırın. Ekrem hiçbir şey yapmadı. 12 senedir ayakkabıcılar sitesinde çay ocağı işletiyordu. 9 Eylül lokantasında şef garsonluk yaptı 10 seneye yakın, gidin nasıl bir insan deyin. Ekrem katil değildi. Vicdan et ya, günahımız nedir?

*İzmir'e ne zaman geldiniz?

1982'de Muş Bulanık'tan geldik. Kenan Evren bu memleketi zehir etti, biz gidelim batıya, medeniyete dedik. Geldik, batı medeniyeti de bizi bu hale soktu. Öldürüyorsun bir de kafamı eziyorsun. Biz kimseden bir şey istemiyorduk, şimdi de istemiyoruz. Biz çalmadık, çırpmadık, vergimizi veriyoruz, vicdan et yahu. Ne istiyorsun bizden yahu? Biz hayvan mıyız, hiç ses çıkarmayacak mıyız, hiç demeyecek miyiz insanlar ölmesin diye? Kim olursa olsun. İnan ki Allaha, geçen Bornova'ya gittim. Ekrem'in fotoğraflarını çoğaltacaktım, insanlar istiyor. Ege Üniversitesi'nde ölen delikanlı için mevlüt okutuyorlar, ben karşıda durdum ağladım. Ciğerim yandı, dedim gideyim de o insanlardan izin isteyeyim, ben de Ekrem'in babasıyım, acıyı paylaşmak istiyorum, ortak bir nokta bulalım diyeyim. Bir insanlık noktası bulalım, bırak kardeşliği. Korktum gidemedim, o Ülkücüler beni linç ederler diye. O ortamı sağlamak isterdim, ağladım ağladım geldim. Biz herkes için ağlıyoruz, 35 senedir biz ağlıyoruz. Asker için de gerilla için de ağlıyoruz, biz insan için ağlıyoruz. Beni, çocuklarımı araştırsınlar; biz karakol yüzümü gördük, bir gün savcıya mı gittik, bir gün hakime mi gittik, bir gün kaymakama mı gittik. Gitmedik. Kendi emeğimizle inşaatta, orda burda çalıştık, direndik, hayatımızı sürdürdük.

Ekrem'in çocukları polis olacağız derlerdi

*Mahalleli denilen kaç kişi vardı orda?

Onlarca insan vardı. Polis görüntülerde kendisini hiç göstermiyor; vurun diyordu, elinize sağlık, biz burdayız diyordu. Polis müdahale etse Ekrem belki yaralı olarak kurtulurdu, müdahale etse en azından bu görüntüyü görmezdik. Bunları görünce insan, insanlardan tiksiniyor. Ekrem'in ölümünde tiksinmedim; bu görüntülerden, o tekmelerden tiksindim. Ekrem bir görüntüde elini kaldırmış, kavga etmeyin diye... Biz zaten kavga için gitmemiştik. Bu taraftan ne bir taş atılmış ne silah. Ama öbür taraftan silahlar atıldı. Senin oğlun vurulup linç ediliyor, daha ne diyeceksin. Polis beni darp ediyor, niye cenazene sahip çıkıyorsun diye.

Ekrem'in çocukları Ekrem ölmeden önce biz polis olacağız diyordu, şimdi biz eğitimci olacağız, insanlık dersi vereceğiz diyorlar.

*O görüntüleri seyrettiğinizde ne hissettiniz?

Linç beni acıttı. Ben onların haline ağlıyorum şimdi. Türk halkı ve Kürt halkı o görüntüleri seyredince acaba ne düşünüyor diye ağlıyorum. Sen izleyince ne hissediyorsun diye ağlıyorum. Ben Ekrem'in haline, kendi halime ağlamıyorum. Ne için öldüğümü çok güzel biliyorum, insanlık için ölmüşüm. Ben zavallı halkın haline ağlıyorum. Kazadır insan öldürür ama böyle acı etmeye...

Bizim günahımız nedir, suçumuz nedir? Hayatımızı zindan ettiler. Biz insanız, koyun değil. Yanlışın varsa elbet sana başkaldıracağım. Sen baş kesen, kadınları satan IŞİD'i desteklersen yarın yine başkaldırırım, bugün yine başkaldırırım. Erdoğan yabancımız da değil. Erdoğan'ın eşiyle annem yakın akrabalar. Erdoğan'ın karısının babası ile benim annem amca çocukları.

*Adalete güveniyor musunuz?

Güven de bırakmadılar ki... Ama adalete güvenmem lazım, başka şansım yok. Emniyet gibi bir adalet varsa, zaten güvenmem. Bu ülkenin çocuklarıyız. Aynı kıbleye dönüyoruz, camide yan yana duruyoruz, otobüste yan yana duruyoruz. Bu ikilik, bu kin neden? Bu ülke bana ne vermiş ki Ekrem'i benden aldı? Ben 30 yıldır çalışıyorum, kendi yağımla kavruluyorum. Asker veriyorum, vergi veriyorum. Okulda ben Türkçe bilmiyordum, gelen öğretmen Kürtçe bilmiyordu, kafama vura vura Türkçe öğretti. Başka dünya var mı, bu dünyadayız. Birbirimize güvenmezsek bu ülke nasıl yürüyecek. İnşallah umudumuz kırılmaz.
Ekrem'in davası böyle bitmeyecek, devletin kamera, delil ne varsa çıkarması lazım. Failler bulunmazsa Avrupa Mahkemesi'ne kadar gideceğim. Bu ayın 25'inde mahkeme var. Ümit ederiz Ekrem'in katili yargılanır, kimse, her neyse. İnşallah Ekrem halkın son şehididir.

Evimiz düğün evi gibiydi, şimdi hayalet ev olmuş

*Ekrem'in ilk eylemi olabilir mi bu katıldığı?

Aynı öyledir, gerçekten öyledir! Vicdanlıydı, oyunun nereye gittiğini çok güzel bilirdi, hiç kırıcı değildi, insanları severdi, araştırırdı. Gidin ayakkabıcılar sitesine, sorun, nasıl bir insan deyin. Çok güzel bir babaydı bir kere, çok güzel bir babaydı biliyor musun. Üç tane kızı vardı, Ekrem üç kızı 50 oğlana değişmezdi. Biliyorsun bizim halkta oğlan ön plandadır, Ekrem'de o yapı yoktu. Farklı bir insandı. O kadar güzel, mutlu bir ailemiz vardı. Çok güzel huzurlu bir ailemiz vardı ama huzurumuzu bozdular. Günahımız nedir ya, suçum varsa beni yargıla.

Benim oğlum halk için ölmüş, bu ülke için ölmüş. Bizim hiç düşmanımız yok. Allah şahidimdir, ilk gün de dedim, Ekrem için kimse ölmeyecek. Ama Ekrem'i vuranların cezasını çekmesi lazım. Bu size de düşer, bana da düşer. Ben onları halkların vicdanına havale ediyorum. İnanır mısın, biz beş aydır Ekrem'in zilini çalmamışız. İşten gelen Ekrem'i hatırlatmayalım diye. Evin dört katında benim çocuklarım oturuyor. Evimiz düğün evi gibiydi, şimdi hayalet ev olmuş. Evin içinde yan yana geçiyoruz, birbirimize bakmıyoruz, hayalet gibi.

*Çocukların durumu nasıl?

Büyük kızlar biraz toparladı kendini. Biri lise bire, diğeri lise ikiye gidiyor. Bir tek ilkokul bire giden çocuk ... Resim yapıyor getiriyor nenesine; annesinin, babasının bir de kendisinin resmini. Diyor nene bu ben, bu annem, bu da o adam... Babasına o adam diyor, küsmüş ona. Gelecekti niye gelmiyor diyor, öldüğünü kabullenmiyor. Babasından söz ederken nenesine, sen onun için her gün ağlıyorsun, cennete gitmiş diyorsun ya o diyor... Büyükler anasıyla tedaviye gittiler ama küçüğü götürmedik. Sorun o kadar çok ki... Çabalıyoruz, temelli dağılmayalım diye. Deprem geçirdik. Kardeşlerinde de uyku muyku kalmadı. Çoğu işten çıktı. Ben 10 yıllık bakkalımı devrettim. Benim, hanımın emekliliği yok, maaşımız yok. Ekonomik olarak da dara girdik. Aile dağılmasın diye direniyorum.
Ben Ekrem'i öldürenleri halkların takdirine bırakıyorum. Onunla yatan eş, benim kocam böyledir, tekme attı, diye düşünsün veyahut o polis aldığı maaşla götürüp çocuklarına çikolata alırken, Ekrem'in çocuğu parmağını emiyor bilsin. Ben onları halkın takdirine bırakıyorum, onların vicdanı ne kadar rahatsa... Böyle bilsinler; kinim de yok, düşmanlığım da.


AVUKAT NEZAHAT PAŞA

Polis olay anında kendi ayaklarını, duvarı, ağaçları çekmiş

Bu olay çok planlı, programlı. Kobani eylemleri sürecinde Türkiye'nin genelinde doğuda daha çok islami güçler batıda ise milliyetçi güçler HDP'lilerin üzerine salındı. O süreçte 50'ye yakın kişi hayatını kaybetti. Bütün dosyalarda ya failler yok ya da ele geçmemiş. Bu olayda da Emniyet'in çok ciddi bir ihmali olduğunu düşünüyoruz. Bu gruplar, Facebook, sosyal medya ya da telefonla örgütlendiler ve bilinçli olarak oraya getirildiler. Bir bölümü semtten, bir bölümü değil. Emniyet'in toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını korumak görevi, oraya katılanların güvenliğini sağlamak yükümlülüğü. Bunu yapmak yerine aksi yönde davranıyor, saldırıyı yapan silahlı kişilerle yan yana yürüyor. Polis TOMA'yla su sıkıyor, öbürleri de silahlarla sopalarla saldırıyor. Bu Türkiye'de organizeli bir durumdur. Bunu Türkiye hukukunun aydınlatması gerekiyor.

Görüntülerde olan herkes sanık olmalı

Ortada bir linç var. Kamera kaydında katıldığı görülen herkesin sanık yapılması gerekiyor. Savcılık terörle mücadele kapsamında yargılama yapması gerekirken normal adam öldürme vakası olarak değerlendirdi. Bu yanlış bir iddianame, örgütsel suç yönüyle eksik. Bu iki kişinin basit kavgası değil ki! Araştırma yaptık, çoğunluğu Ülkücü olan grup oluşturuyor. Şayet bunu HDP'liler yapmış olsaydı hemen PKK üyeliğinden ayrıca dava açarlardı. Bu istenen cezayı da değiştiriyor; ayrıca örgüt üyeliğinden ya da örgüt adına suç işlemekten ceza verilmesi gerekiyor.
Görüntülerde yüzler çok net. Savcılığın kamera kayıtlarından bunları tespit etmesi gerekiyor. Savcılık bunu yapmadı, bilirkişi çözümü yok, bunu mahkeme vasıtası ile isteyeceğiz.
 
Tutuksuz yargılanamazlar

Fail olarak tespit edilen dört kişi tutuksuz yargılanıyor. İddianamede adam öldürmeden dava açıldı. Sopayla vuranlara olası kastla adam öldürmeden, diğerlerine adam öldürmeden açıldı. Böyle bir suçla yargılanan kişiler tutuksuz yargılanamaz. Kişilerin kaçma durumları söz konusu. 25'indeki duruşmaya gelecekler mi gelmeyecekler mi bilmiyoruz. Bir kitleye karşı silahla ateş etmek tutuklanmayı gerektiren bir suç. Biri silahla havaya ateş ettiğinde tutuklanıyor. Böyle bir olayda bunun açıklanır yanı yok.

Görüntüler bu kişilerin ateş ettiği yönünde

Kurşun küçük parçalara ayrılmış, beyinde dağılmış. Gelen uzmanlık raporunda hangi silahtan çıktığı belirlenemedi diyor ama kamera kaydında silah kullananlar belli. Tanık beyanları var, polislerin tespitleri var. Kamera kaydında vurulma yerine yönelik iki kişi ateş ediyor, onlar gözaltına alınmıştı zaten. Polislerle sivil kişiler, TOMA'nın yanında aynı yerdeler. Polislerin ateş ettiğine dair görüntü bulamadık. Görüntü bu kişilerin ateş ettiği yönünde.

Polisin yığınla görüntü kaydı var ama...

Failler olaydan dört gün sonra gözaltına alındılar. Olay Yeri İnceleme Ekibi çok geç gelmiş, kovanları başkaları toplamış. En önemli husus polis yığınla kamera kaydı yapıyor; müdahale olduğu anda, silahların ateşlendiği anda ise polisler kendi ayaklarını, duvarı yahut ağaçların dibini çekiyorlar görüntü alınmasın diye. Görüntüleri izleseniz dehşete düşersiniz. Bunlar hakkında da suç duyurusunda bulunacağız. Senin görevin orada belgelendirmedir. Grup oturma eylemi yaparken yüzlerine doğru kamerayı tutuyor, silahla saldırı olduğu zaman kendi ayaklarına tutuyor. Müdahale boyunca 10 dakika kamera böyle tutulmuş, kayıt böyle yapılmış. Güvenlik Şube'nin Foto Film Ekibi yapıyor bunu, delil oluşmasın diye. Orada bulunan bütün polisler hakkında görevi ihmalden ve kötüye kullanmadan ayrıca suç duyurusu yapacağız.

Kamuoyu davanın takipçisi olmalı

IŞİD katliamlarına karşı Türkiye genelinde yapılmış basın açıklamalarına, silahsız, barışçıl bir kitleye ateşle birileri karşılık verdi. Dosyanın cezasızlıkla sonuçlanmaması için elimizden geleni yapacağız. Kamuoyunun bu dosyayı sahiplenmesini ve sonuna kadar takipçisi olmasını istiyoruz.