İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tancan Uysal, yazısında şunları kaydetti: 'Kadınlar yavaş yavaş terketti kadınlıklarını... Sanki bile isteye... İlk hamur açmayı terkettiler, sonra kabak çiçeği dolması yapmayı, en son da anneliği... Modernlik adı altında kadına tek hedef, iş hayatında başarı gibi sunuldu. Erkekler kadar çalışmalıydı, yok yok erkeklerden daha fazla, çünkü kanıtlamalıydı erkekten daha iyi olabileceğini... Gerekirse kendi arzularından, içgüdülerinden vazgeçmesini söylüyorlardı ona, kariyeri için çocuk yapmaktan vazgeçebilirdi mesela. Önce genel müdür, profesör, CEO olmayı hedeflemeliydi. Mutlu bir aile uğruna bunlardan vazgeçecek değildi ya! Oysa kimse düşünmedi, kabak çiçeği dolması yapmanın kadının ruhuna iyi gelebileceğini. Yaptığı yemekleri sevdiklerine yedirirken yaşayacağı mutluluğun ona huzur vereceğini... Ofisten çıkıp yogaya koştu kadınlarımız, bir eksikliği giderebilmek için. İncinen ruhlarına iyi gelebilecek bir şeyin peşine düştüler.'

'Kadınlar çocuk da yapar kariyerde'

İKÇÜ Rektör Yardımcısı Uysal, 'Cumhurbaşkanımız'ın KADEM Kadın ve Adalet Zirvesi'nde dile getirdiği sözleri, bunları getirdi aklıma. Kadının çalışmasına değil itirazım. Aksine iki kız babası olarak, kadınların sosyal hayatta da iş hayatında da hakettikleri yeri alması için kadınlarla birlikte savaşmaya hazırım. İtirazım, kadınlara milyonlarca yıl içinde atalarından yadigar kalan, ruhlarına işleyen becerilerinin aşağılanmasına. Yıllarca daha az değerli gibi sunuldu, kadınlarımızın evdeki emekleri. Sonra daha da ileriye gitti iş. Çalışan kadının yemek, ütü yapması bir eziklikmiş gibi sunuldu. Kadın, ellerine işlenmiş milyonlarca yıllık becerilerden soyutlandı, soyutlanmaya zorlandı modernlik kılıfı altında. Kadının kadın gibi değil, erkek gibi görünmesi talep edildi.'

Kadınların, erkeklerin yaptığı her işi yapmasının mümkün olmadığını savunan Tancan Uysal, 'Kadın gibi muhteşem bir varlığı, erkek gibi davranmaya zorlamaktır zulüm. O yüzden kadınlara pozitif ayrımcılık sağlayan yasal düzenlemeleri çok önemsiyorum. İş hayatında önlerini açacak düzenlemeleri, doğum iznini kullanabilmesini, kaldıramayacağı kadar ağır işlere zorlanmamasını savunuyorum. Benim anladığım, kadın ile erkeğin tabiatları, bünyeleri farklıdır. İş hayatında hamile bir kadını, erkekle aynı şartlara tabi tutamazsınız. Çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi, bir erkek ile eşit iş koşullarında değerlendiremezsiniz. Örneğin evinden, sorumluluklarından ayırıp gece nöbetine gönderemezsiniz. Kadınlara, erkeklerin yaptığı her işi yaptıramazsınız. Eline ver kazmayı, küreği çalışsın, sırtında ağır yük taşısın, olmaz böyle bir şey.'