Aykut Polatlı- Kendisinin parti tüzüğüne dayanarak ihraç edilmek istendiğini dile getiren Kantarlı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirerek partiye zarar verdiği iddiasıyla partiden atılmak istendiğini dile getirdi. Eleştirilerinde ne CHP'ye zarar vermek istediğini ne de partisine hakaret ettiğini söyleyen Kantarlı, 'CHP'ye partiye destek olmak için girdik. Kurultayda halkçı ve ulusalcıları sileceklerini söylemişlerdi, dedikleri gibi de oluyor. Gerçek CHP'lileri teker teker tasfiye ediyorlar' dedi.

Yeni CHP oluşturuluyor


CHP'nin yeni stratejisini de açıkladığını ifade eden Kantarlı, 'Yeni CHP bundan sonra eleştiren ve partiye yararlı olabilecek kişiler değil. Eleştirip, sorgulamayacak kadrolar üzerinde şekillenecek. Şimdiden parti içine ve yönetimine alınan kişilerin duruş ve düşüncelerine baktığımızda bu durum anlaşılıyor. Buna malesef çıkarları ve küçük hesaplar uğruna il ve ilçelerde karışıyor' diyerek il ve ilçelerdeki parti yönetimlerinin küçük hesaplarla hareket ettiklerini söyledi.

Savunmaya gideceğim

17 Eylül'de CHP İl'e savunmasını yapmak için gideceğini belirten Kantarlı, 'Şu an da görüldüğü gibi bir durumun devam etmesi halinde sonuç belli' dedi ve sonucun beklenilen gibi olumsuz çıkması durumunda işi hukuki aşamaya taşıyacağını ifade etti.

CHP tarafsızlık dolayısıyla açıklama yapamıyor

İzmir CHP İl yönetimi'nden ise Kayhan Kantarlı'nın ihracı konusunda soruşturma tarihine kadar herhangi bir bilgilendirme yapamayacağı açıklaması yapıldı. Açıklama Yapılması halinde soruşturmanın tarafsızlığına gölge düşeceğini söyleyen CHP'den bir yetkili, 'Kayhan Bey soruşturma tarihine kadar isterse açıklama yapabilir ama bizim açıklama yapmamız doğru olmaz. Açıklamaları da kendini bağlar. Soruşturma ile ilgili tam bilgiyi Kayhan Bey dahil 17 Eylül günü öğreneceğiz. O zamana kadar bir bilgi veremiyoruz' dedi.

Gazetemiz köşe yazarı Prof. Dr. Tülay Özüerman'ın Kayhan Kantarlı'nın disipline verilmesi ile ilgili yazısı ise şu şekilde:
Sayın Kantarlı;
CHP İl Başkanlığından iletilen ve ekte sunulan dosyada yer alan ifadeleri kullandığınız, sizin eleştiri hakkının ötesine geçerek Sayın Kılıçtaroğlu'na hakaret ettiğiniz için disipline verildiğiniz söylendi. Sizi bu konuda bilgilendirmem gerektiğini düşündüğüm için paylaşıyorum.
Yine de partinin tek bir kişi bile fire vermemesi gerektiğini, bu durumun AKP Genel Başkanı'nın eleştirileri nedeniyle Sayın Kılıçtaroğlu'na davalar açtığı gibi bir durum olduğunu, CHP'nin aynı yöntemi kullanarak bu gidişi durduramayacağını düşünüyorum. Parti son süreçte partili olmadığını açıkça ifade eden kişilere kucak açarak kendi kendisini çok yıprattı. Eleştirenler yüzünden değil yıpranması; eleştirilere zemin hazırlanmış olması nedeniyledir. Yıprandıkça yanlışlar yapıldı, tam bir kısır döngüye girildi. Buradan çıkmanın yolu AKP'ye benzemek değil. Hani CHP korku imparatorluğunu yıkacaktı?
Umarım sizi atmazlar. Ayrıca ben bir Profesörün disiplin kuruluna çekilip sorgulanmasını meslek onurumuz açısından yaralayıcı buluyorum.
Bu uyarılarımızı sosyal medyadan paylaşmamız doğal. Üslup, kişileri bağlar.
Sizi atmak demek sizin çevreniz ve ailenizi de dışlamak demek oluyor.
İhsanoğlu'nun aday gösterilmesi konusunu hepimiz tartıştık, binlerce yazılar yazıldı, CHP yönetimi yanlışı yaşayarak gördü. Partinin bu yanlışlardan ders çıkarması gerekiyorken, yanlışı anlatanlarla yitirecek zamanı var mı?
Size yazdıklarımı İl Yönetimi ile de paylaşacağım. İzmir CHP için çok önemli ve sizin kaygılarınızı İzmir'de pek çok kişi taşıyor. Halkın arasına girip nabız tutmak yerine, partiye yeni sorunlar icat etmek oluyor bunun adı. Partinin kendi içine kaçık değil, kendi dışına yönelik çalışma yapması gerekiyor; kamuoyu kimlerin atıldığını değil, kimlerin kazanıldığını duydukça partiye çekilebilir. Tabii ki, partinin ve devletin kurucusuna "Kefere" dediği iddia edilen kişilerle değil.
Tembih, telkin, tehdit, baskı, korkutma..... bu sürecin bizleri yıldıran politikaları ve biz CHP'nin bu korku dehlizinden çıkmamız için umut olduğunu topluma nasıl anlatabiliriz, parti kendi içine kaçık görüntü sergilerse?
Dış çemberini genişletmesi ve Kurultay'dan çıkan sonucu delegeleri suçlamak yerine, delegelerin ne anlatmak istediğine bakarak değerlendirmesi gerekiyor yönetim kadrolarımızın.
Hiç kimseyi ötelemeden, kimseyi ben şuyum, buyum diyerek kendi sıfatı ile hitap edip ötekileştirmeden, insan odaklı bir yönetim anlayışı gerektirir sosyal demokrasi.
Sosyal demokratım demeyeceğiz, gereğini yerine getireceğiz.
Bizleri söylediklerimizden değil, yaptıklarımızdan okuyor toplum.
Ülkede muhalefete tahammülsüzlük var. Bunun partiye yansımasına izin vermemek gerekiyor.
Partinin kimlik sorunu yoktu; bizler kimlik ayrışması yaşanmayan dönemde delegelerin neredeyse tamamının oyları ile PM'ne girerdik. Partinin kimlik bunalımına itilmesi ve ambleminde, kuruluş felsefesinde yer alan ilkelerin günün dayatılan sonuçları üzerinden demode kabul edilmesi yanlışına sapılması nedeniyle partide yaratılan çatlak nedeniyle yaşanıyor tüm bu sorunlar.
CHP kurmayları bugün Türkiye'de muhalefet boşluğu olduğunu göremiyor olabilirler mi gerçekten? Parti sadece kendisi olsa yetecek. Ayrıca politikalar geliştirmesine gerek bile yok.
Boşluğu görüp, o boşluğu doldurmak ve gidişten endişeli kesimler için yeniden umut olmak, yapılacak tek şey bu.
Tehditle, baskı ile iktidar gücünü koruyan AKP şişirilen bir parti. Bugün sağda güçlü yapılanmalar olsa içi boşalacak bir iktidar balonu var karşımızda. Onun yöntemlerinden yılgın bir kitle var. Şimdi benzer bir yapıya "kimse kusura bakmasın" diyerek sürükleniyorsa CHP,
bundan umutlanmak değil, ancak endişe duymak gerek.
Ve bizler bu durum karşısında susarsak vebali paylaşmış oluruz.
Umarım İhsanoğlu tercihinde olduğu gibi, uyarmıştık demek zorunda kalmadan
parti silkelenip özüne döner.
Susturarak değil, konuşturarak tutabiliriz toplumun nabzını.
Selam ve dostlukla.                    


26 Ağustos'ta gönderilen mesaj

Artık yeter!
Sayın Kılıçdaroğlu, Atatürk'den 'kefere' diye söz eden bir şeriatçıyı partiye taşıyp yönetime almak istiyormuşsunuz (*)
Bu cesareti nereden alıyorsunuz?
Milletvekilleri ve kurultay delegeleri yapmayacaksa
Chp üyeleri ve seçmenleri sizden ergeç hesap soracaktır !
(*) Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve CHP'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e "Müslüman bile sayılmayan k·fir(!) Kemal..." diyen Bekaroğlu'nu CHP'nin Kurultaydan sonra en yüksek karar mercii olan Parti Meclisi'ne taşımak istiyor.

18 Ağustos tarihli gönderi

İşte Kılıçdaroğlu diktatörlüğü
- Göreve gelirken verdiğiniz 'Başarılı olamazsam giderim!' sözünün gereği olarak istifa edip partiyi yeniden CHP yapacak kadrolara yol açmak yerine, bindirilmiş kıtalarınız olarak gördüğünüz delege çoğunluğu ve teşkilat karolarına güvenerek 'hodri meydan' dercesine kurultay kararı alın
- Aday olacaklara yeterli çalışma -tartışma zamanı tanımayarak krultayı 15 gün içinde toplantıya çağırın
- Toplantı günü delegeleri zor sığacağı küçük bir salona sıkıştırın...
- Milletvekillerinin konuşmasını yasaklayın...
Bu mu sizin demokrasiniz?
RTE'nın başbakanlıktan istifa etmeden devlet olanaklarını kullanarak CB seçilmesindeki demokrasi anlayışından hiç bir farkı olmayan bu tutumunuzun tek bir anlamı vardır:
yapma kararı aldığınız demokratik bir seçim değil baskın kurultaydır !