Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş gazetemiz İmtiyaz Sahibi Aydın Bilgin'i ziyaret etti. Pekdaş ziyarette, Suriyeliler sorunundan Damlacık'a kadar birçok konuda açıklamalar yaptı. İzmir'de bulunan Suriyeliler'in sayısı için kesin bir rakam söylemelerinin söz konusu olmadığını, resmi yollarla gelenlerin yanısıra pasaportsuz ve kimliksiz gelenlerin de olduğunu ifade eden Semra Pekdaş, İzmir Valisi'nin yaptığı 17 bin açıklamasının gerçeği yansıtmadığını, tahminen 100 bini aşmış durumda olan Suriyeliler'in salgın hastalıklar ile de Basmane'de tehdit oluşturduğunu belirtti.

Çocuk felci salgını tespit edildi

Suriyeli mültecilerin çoğunun fakir olduğunu ve çok zor durumda parklarda, sokaklarda yaşadıklarını aktaran Pekdaş,  bulaşıcı hastalıklar konusunda da bir önlem alınması gerektiğini vurgulayarak şöyle konuştu: 'Suriyeliler' i yok sayamayız, onlar bizimle yaşamaya devam ediyorlar ve bu hastalıkların hepsi de bizler için tehdit. Çocuk felci salgınının olduğu tespit edildi. Aynı otobüse biniyoruz, aynı çevrelerde yiyoruz. Bunu Birleşik Milletler Derneği, Mülteciler Komiserliğiyle, Dünya Sağlık Örgütü ile açık açık masaya oturup konuşmamız lazım. Bu hastalıklar, bu salgınlar bizim çocuklarımıza da geçecek. O yüzden bunun önleminin alınması lazım. Gerçek rakamların söylenmesi, kayıtların alınması, gerçek aşı kartlarının çıkartılması lazım. Yok sayarak veya istemiyoruz denilerek de çözülemeyecek bir sorun.'

Başkan Pekdaş, Suriyeli mültecilerle ilgili kanunların da çiğnendiğini aktararak, 'Sınırları açtılar, sınırların açık olması demek, herkesin istediği gibi elini kolunu sallayarak gelip gitmesi demek değildir. Geliyorsa kayda alın, kim geldi, nerede bizim kayıtlarımızın olması lazım. Birleşmiş Milletler de emrediyor zaten. Mülteciler Yüksek Komiserliği şimdi kayıt altına almaya başladı. Işıkkent' e bir merkez kurdular. Işıkkent'e kayıt yaptıranlar, aldıkları kimliklerle bu kişilerin tedavileri yapılıyor, belli yardımları alabiliyorlar ancak büyük çoğunluğu gidip kaydolmamışlar. Bir tarafından korkuyorlar bir taraftan da Işıkkent'e nasıl gidileceğini de bilmiyor. Onların bir dolmuş, bir otobüs paraları bile yok. Bu kaymakamlığın, İl Emniyet Müdürlüğü'nün, İlçe Sağlık Müdürlüğü'nün birlikte yapması gereken bir işlem. Basmane muhtarlarıyla biz bir toplantı yaptık. O toplantıya ben İlçe Sağlık Müdürü'nü ve İlçe Emniyet Müdürü'nü, Mülteciler Derneği'ni de davet ettim' dedi.

Kadınlara fuhuş yaptırılıyor

Muhtarların her mahallede farklı sorunlar olduğunu anlattıklarına dikkat çeken Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, 'Gelen kadınlara fuhuş yaptırıldığını, çocuklara dilencilik yaptırıldığını anlattılar. Sabah arap plakalı araçlar gelip akşam bırakıyorlar, ya da akşam bırakıp sabah alıyorlar diye anlattılar. Çok farklı işler de dönüyor buralarda. Fuhuşundan, çocuk satıcılığından başka şeyler de var. Oradan savaştan kaçarken, işin gayri insani ve gayri ahlaki bir tarafı da var' diye konuştu.

Pekdaş, kayıt için belediye olarak üzerlerine düşen görevi yapmaya hazır olduklarını ancak, Emniyetin ve Sağlık Müdürlüğü'nün de bu yardımların bir parçası olması gerektiğini hatırlatarak şunları söyledi: "Bir organizasyon yapalım dedik, bu sorunu görmezden gelerek, ben bunları istemiyorum diyerek birşey olmaz. Var orada bir sorun. Kayıt altına alınması için bizim üzerimize düşen bir görev varsa biz araçlarla muhtarların yardımıyla Işıkkent'e götürelim, kayıtları olsun ben nerede kimin yaşadığını bileyim, takip edebileyim. Emniyet yardımcı olmazsa bana, benim yapabileceğim birşey değil bu. Sağlık Müdürlüğü'nün de Emniyetin de işi bu."
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin kararının çiğnendiğini vurgulayan Başkan Pekdaş, 'Otele gelen turisti kayda alan bir Türkiye, Suriyeli mültecileri kayda almıyor. Hastalıklar var, kendi çocuklarımızın sağlığı açısından biz bunlarla ilgilenmek zorundayız. Bu kadar basit' diye konuştu.

Cazibe merkezi korkusu

Büyükşehir Belediyesi nin de ilgili birimleriyle ne yapabilecekeleri konusunda konuştuklarını aktaran Pekdaş, 'Hamama götürüp yıkatmayı bile düşündük. Belli günlerde hamamları kiralayalım dedik, şu kimliklerle gelenlere bedava deriz. Olmadı, emniyetin içine girmeden bunları çözmemiz de mümkün değil' dedi.

Uygulamak istedikleri çözümleri İzmir'i mülteciler için cazibe merkezi haline getirmekten de çekindiklerini söyleyen Başkan Pekdaş, 'Bir yandan da şunu düşündük, burada hamam var, sıcak yemek var diyerek İzmir'e de kayarlar diye bir çekincemiz oldu. Altından kalkamayız diye çekindik. Böyle bir sorun var diyerek çözümü için hep birlikte masaya oturmamız lazım. Bir taraftaki değişik bir tavır hemen oraya kaymayı sağlar. Devlet şu an bunu görmezden geliyor, ancak bunların bedelini ödeyeceğiz. Türkiye'ye gelenlerin arasında İŞID olduğunu, bunların İzmir'de eğitim yaptıkları yerler var diye duyduk. Biz kendi çözümlerimizi bile uygulayamıyoruz' diye konuştu.

Damlacık Mahallesi'nde insanları bilinçlendirerek dava açmalarını sağladıklarını kaydeden Başkan Pekdaş, süreci şöyle anlattı: 'İzmir'in en eski yerleşim birimlerinden olan Damlacık Mahallesi, tarihi binaları, camisi, kemeriyle korunması gereken yerleşim alanı ilan edilmesi gerekirken devlet, 'acil kamulaştırma' kararı alarak evleri yıkıyor. Damlacık'ta davalar açıldı. Orada oturan mahalledeki insanların çoğu 'acil kamulaştırmanın iptal' davalarını açtılar. Evleri çok ucuz fiyatlara aldılar. İnsanlar verilen paralarla yeni bir ev alamazlar. O yüzden acele kamulaştırma kararı almışlardı. Bakanlık tarafından 2012'de alınmış acele kamulaştırma kararını, 2014'te uyguladılar. Normal kamulaştırma o dönemde yapılırdı. Damlacık Mahallesi'ndekiler acele kamulaştırma davalarını kazanırlar, biz de ÇED raporu davası açtık, ÇED'den muaf diye cevap geldi bizlere. Biz ÇED'den muaf, bu yüzden almadık dedikleri cevapların iptali davalarını açtık. 85 yıllığına kiralanan bir yer ve 1993'ten önce planlanmış olması sebebiyle girmiyor dediler, o da tuhaf birşey. Tünelin yarısından fazlasını yapmışlardı biz bu farkındalığı yaratmaya çalışırken. Biz o zaman ne yapmalıyız diye çok düşündük.'

Damlacık Mahallelilerin dava açmasını sağladık

Damlacık'taki mahallelilerin bir dava yolunun olduğunu bilmesini ve dava açmasını sağladıklarını belirten Başkan Pekdaş, 'İlk etapta yıkılan ev sahipleri bu davaları açmadı, tünel ağzındaki evlerde, hatta orada bir gecede tescil kaydını sildi düşürdü koruma kurulu. Tescilli 10 küsür binayı yıktılar ilk etapta, halbuki onların hepsi korunabilecek binalardı. İkinci etapta olan yerlerde biz davaları açtık. ÇED' e karşı kendimiz dava açtık, Karayolu Genel Müdürü, şu açıklamaları yaptı, "Biz oraları yeşil alan yapacağız" dedi. Yer altında birşey yapıyorsunuz, yerüstüne kamulaştırma kararları uyguluyorsunuz, tuhaf olan tarafı bu. Hala inşaat başladıktan sonra alınmış jeolojik raporlar var ve ben o raporlara hiç güvenmiyorum. Bu yol mutlaka yapılmalı, bu tünel mutlaka yapılmalı dedikleri için yapılan bir tünel olduğunu düşünüyorum. Siz tünel kazısına başlıyorsunuz, ondan sonra planlara işliyorsunuz, ondan sonra jeolojik etüt yapıyorsunuz, ihale yapmıyorsunuz. 35 projede açıklanan yer de burası değil, Nursel Paşa ile Mithat Paşa bağlantısı, onu yapamadıkları için burası da önceden planlanan yoldu deyip tüneli yapıyorlar. Artık plan yapma yetkisi sadece belediyelerde değil, bakanlık istediği planı yapıp çıkarıyor. Öyle bir yetkiyi kendilerine devraldılar. İnsanlar Damlacık diye bir yerin varlığını öğrendiler, bizim amacımız biraz da buydu. Tünelin üçte ikisi bittikten sonra verdiğimiz savaşın amacı buydu, kent belleğini canlı tutmak, Damlacık diye bir mahallenin var olduğunu anlatmak, burasının İzmir' in sefa mekanı olduğunu anlatmak istedik' dedi.

O tarihi mahalleyi yaşatırdık

Bölgenin hükümetin ağzının suyunu akıttığını düşünen Pekdaş, yaşananları şöyle anlattı: Tam da Konak'ın merkezi diye düşündüler, önce siz tünel yapıyorsunuz, yer üstünde sağlamlaştırma güçlendirme yaparsınız, plana aykırı binalar var, kaçak binalar var, belediyeyle birlikte biz o binaları yıkarız, oradaki o tarihi mahalleyi yaşatırız. Gelecek tarih turizminde. Tarih turizmi ciddi bir ekonomik kaynak. Mahalleyi bu anlamıyla canlandırırız, doğal İzmir yaşamıdır, İzmir mahallesidir o. Butik oteller yapardık, orada başka birşey yapardık."


Kaçakçılık sorgulanmıyor

Tarihi Kentler Birliği'nin önemli bir birlik olduğunu düşündüğünü belirten Sema Pekdaş, haftasonu gittiği Tarihi Kentler Birliği toplantısında iktidarın Kayseri Belediyesi'nin kaçakçılardan aldığı tarihi eserleri soruşturmayıp İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin mandalinlerini soruşturmasının kendisini sarstığını ifade etti. Pekdaş, 'Kayseri'de bir Selçuk Müzesi kurmuşlar. Bir belediye yetkilisi, 'Bu müzeyi kurmak için bütün sergilenmesi gereken eşyaları kaçakçılardan aldık' diyor. Bir belediye yetkilisi, kamu görevlisi bunu toplantıda aleni söyledi. Dedim ki kritik cümle buydu 'kaçakçılardan aldık malları'. Bizim İzmir Büyükşehir operasyonunda hiçbir şey yoktu, mandalinleri soruşturdular. Mandalinleri depolayamazsın edemezsin, insanlar onu sadece yiyecek. Mandalinler miydi sandaviçler miydi soruşturma konusu. Kayseri Belediyesi 'Kaçakçılardan aldık' dedi. Bunu rahatlıkla söyleyebildiler, bu kadar farklı muamele karşısında oturup ağlayasınız geliyor. Kaçakçılardan bile resmi mal aldılar, ama onları soruşturan yok. Normal bir vatandaş kaçakçıdan bile bir malı satın alsa, ceza davası konusudur. Turgut Özal'ın sloganıydı ANAP döneminde, 'Eli kolu bağlı belediye mi istiyorsunuz?' diye, şimdi eli kolu bağlı belediyeyle herşeyi yapan, hukukla bağlı olmayan belediyeler var' diye konuştu.