Süleyman Gülen-1923 Rumeli doğumlu Urla Uzunkuyu Köyü'nün en yaşlısı olan Fatma Özalp (95) Köy Enstitüleri'nin ilk mezunlarından. Hiç evlenmeyip emekli olasıya kadar öğretmenlik yapan Özalp, hayatını mesleğine adamış. Şimdilerde Urla'nın Uzunkuyu Köyü'nde zihinsel engelli yeğenleri Nuray Özalp (62) ve Ayşe Özalp (57) ile birlikte sosyal yardım maaşıyla geçiniyor.
Kendi deyimiyle, 'Öğretemeyecek duruma gelesiye kadar öğretmeye devam eden' Fatma Özalp, öğretmenin cumhurbaşkanından bile büyük olduğunu belirtti. Özalp, öğretmenlik serüvenini anlatırken "Nohutalan Köyü'ne Boşnakların olduğu yere beni öğretmen olarak verdiler. Okul yok, hiçbir şey yok. Eski bir kilise var, oraya minder yastık koymuşlar, bana da bir masa verdiler. 20 tane çocukla başladık eğitime. Hiçbiri Türkçe bilmez. Sorumlu öğretmen geldi, 'Bunları al gezdir, Türkçe konuş biraz, Türkçe öğret, Milli Eğitim senden başka bir şey istemez.' Türkçe bilmeseler bile yüreklerinden dürüstlük akıyordu. Ben o köyde 18 sene kaldım, en ufak bir kötülük görmedim. Köyde bana evlat gözüyle baktılar. 1961 yılında ihtilalden sonra beni buraya Uzunkuyu'ya aldılar. 1978'e kadar burada öğretmenliği tamamladım. Onca yolu kah eşekle, kah yürüyerek gidip geliyordum. O zamanlar aylık 20 lira paraya çalışıyordum. Kıt kanaat tek başıma geçinmeme yetiyordu. Şimdi bir çocuğun eline 20 lira versen buradan bakkala gitmez. Öğretme aşkı paradan daha önemliydi. Öğretmen, başbakandan da cumhurbaşkanından da büyüktür. Onları o makama getiren öğretmektir, öğretmendir. Eline kalem veren öğretmendir" dedi.

'Eğitim kalitesi farklı'

Köy Enstitüleri zamanındaki eğitim ile şimdiki eğitim arasında çok büyük fark olduğunu söyleyen Özalp, o zamanlar çocukları hayata hazırlamak için her türlü eğitimi verdiklerinin altını çizdi. Özalp, "O zaman öğretmek bir başkaydı. Çocukları hayata hazırlardık, hocalarımız tam hocaydı. Her konuda bilgileri vardı. İnsanı hayata hazırlamak için tarımdan makineye kadar her türlü eğitimi aldık ve verdik. Okulu inşa ederdik, kızlara dikiş dikmesini, oğlanlara bahçe işlerini bile öğretirlerdi. Ders aralarında çalgı çaldırırlardı. O zamanlar öğretmenler köyün her ihtiyacına destek olurlardı, hem de öğretmenlik yaparlardı. 1962'de kadroya alındım. Yaz tatillerinde boş zamanlarımda dikiş diktim. Öğretemeyecek duruma gelesiye kadar öğrettim. Daha sonra baktım yapamıyorum, dilekçemi verip emekliye ayrıldım" diye konuştu.