Ali Budak- Enerji tasarrufuna değil tam tersine israfa yol açan yaz saati uygulamasının hukuka da aykırı olduğu Danıştay'ın kararıyla ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde Danıştay yaz saatini kalıcılaştıran Bakanlar Kurulu kararının yürütmesini durdurdu. Karar sonrası Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, ise 'Danıştay'ın verdiği bir karar, Meclis'in yasama asliliğini ve tekelini ortadan kaldırmaz' diyerek kalıcı yaz saati uygulamasının bu yıl da devam edeceğinin işaretini verdi. Yurttaşın ve meslek odalarının yoğun şikayetlerine karşı hükümetin 'Ciddi tasarruf sağlayacağız' iddiasıyla vazgeçmediği 'kalıcı yaz saati uygulaması' geçen dönem 2,8 milyar liralık masraf çıkardı.


'Tasarruf yok, maliyet arttı'


2016 Ekim ayından itibaren kalıcı hale getirilen yaz saati uygulamasının enerji tüketim verilerine göre tasarruf sağlamadığını söyleyen EMO İzmir Şube Başkanı Mahir Ulutaş, 'Açıklanan enerji tüketim verileri üzerinden bir önceki yılın aynı ayına göre yaptığımız hesaplamada; 2016'nın Kasım ayında yüzde 6,66, Aralık ayında yüzde 5,97 elektrik tüketim artışı kaydedildiği ortaya konulmuştur. Aralık 2016 ve Ocak 2017'de Türkiye'nin elektrik ihtiyacının karşılanamadığı doğalgaz ve elektrik üretim krizi yaşanmıştı. Bu nedenle bu aylardaki tüketim artışları, elektrik verilemediği için baskılanmıştır. Buna rağmen elektrik tüketim artışı Ocak 2017'de de yüzde 5,75 olmuştur. Artış oranı Şubat 2017'de yüzde 6,22, Mart 2017'de ise yüzde 6,43'e ulaşmıştır. Toplamda yaz saati uygulamasının kalıcılaştırıldığı kış aylarında (Kasım-Aralık 2016, Ocak-Şubat-Mart 2017) yaklaşık 7 milyar kilovat saatlik fazladan tüketim ortaya çıkmıştır. Mesken kullanıcılarına uygulanan bir kilovat saatlik elektrik bedeli olan 41 kuruş üzerinden hesaplandığında 2.8 milyar liralık bir ekonomik maliyet ortaya çıkmıştır' dedi.
 

İTÜ raporu ortada yok


Kalıcı yaz saati uygulamasıyla, ülkeye bir fayda ya da yarar sağlanmadığını belirten Ulutuş, şöyle devam etti: 'Siyasi iktidarın bu konuda ısrarcı olma nedeni ise İTÜ'nün hazırladığı rapor olarak gösteriliyor. Bahsedilen raporun referans alındığı ve uygulamayla fayda sağlanılacağı, ekonomik getirileri olacağı iddia ediliyor. Ancak ortada İTÜ raporu da yok. Bu nedenle rapora ulaşma şansımız da olmadı. Bu raporda hangi verilere dayanıldığı ya da hangi varsayımlardan yola çıkılarak ekonomik bir kazanç oluşacağını anlamamız mümkün değil. Çünkü eldeki veriler uygulamanın zarar verdiğini ortaya koyuyor.'
 

Yanlıştan vazgeçilmeli


Ortada somut bir gerçek olduğunu ve kalıcı yaz saati uygulamasıyla elektrik tüketiminin arttığına vurgu yapan Ulutaş, 'Eldeki verilere bakıldığında ortaya çıkan somut bir gerçek var. O da kalıcı yaz saati uygulamasıyla ne yazık ki elektrik tüketimimiz arttı. Bu tüketim artışı da ülkeye ve vatandaşın cebine 2,8 milyar liralık zarar verdi. Ekim sonu bizim için önemli. Siyasi iktidarın Ekim sonuna kadar bu yanlıştan geri dönmesini bekliyoruz. Çünkü artık kışa yaklaşıyoruz. Kışa yaklaştıkça da genellikle ülkenin Batı'sında yoğunlaşan sanayiye de ciddi bir maliyet doğuyor. Sadece İzmir'de 2015 Kasım ve 2016 Kasım ayları arasını incelediğimizde yüzde 18'in üzerinde artış görmüştük. Dolayısıyla bu yanlıştan vazgeçilmesi lazım. Siyasi iktidar, hangi varsayımlarla ve hangi verilerle bir kazanç düşündüyse bunun gerçekleşip gerçekleşmediği de elimizdeki verilerde açıkça görülüyor. Bu yanlışta ısrar etmenin bir anlamı yok. Siyasi iktidarın bir an önce bu yanlıştan vazgeçmesi gerekiyor' ifadelerini kullandı.


'Şirketlere kaynak mı aktarılıyor?'


Verilerle bu uygulamanın sonuçların açığa çıktığını ancak buna rağmen bu yanlışta ısrar etmenin başka olasılıkları da beraberinde getirdiğine işaret eden Ulutaş, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Elimizdeki veriler sonucunda hala böylesi bir yanlışta ısrar etmeleri farklı olasılıkları da beraberinde getiriyor. Acaba elektrik üretim ve dağıtım şirketlerine bir kaynak mı aktarılmaya çalışılıyor? Artık bu soruyu sormamız rasyonel bir hale geliyor. Çünkü bir sene bunu denediniz ve olumsuz sonuçlarını gördünüz. Dolayısıyla bu yanlışta ısrar etmekle ülkenin vatandaşlarının faturalarındaki artışlarla yaratılacak olan kaynağı acaba elektrik üretim ve dağıtım şirketlerine aktarmaya mı çalışıyorsunuz? Rasyonel hale gelen bu soruya siyasi iktidarın muhatap olmaması için bu yanlıştan vazgeçmesi gerekir.'
 

'Biyolojik saatimize de uygun değil'


Bu sürecin ekonomik ve sosyal-toplumsal olmak üzere 2 boyutu olduğuna dikkat çeken Ulutaş, 'Ekonomik olarak fayda sağlamadığı ortada. Daha önemlisi olan sosyal-toplumsal boyutunda ise çocukların karanlıkta okula gitmesi, işbaşlarının karanlıkta yapılması vb. gibi durumlar da ülkede ciddi bir maliyet ortaya çıkardı. MEB okul saatlerini öteleyerek bu işin çözüldüğünü düşünüyor ama çalışan ebeveynler çocuklarını nasıl okula bırakacak? Bu ciddi bir sorun haline gelmeye başladı. Okul saatleri ileri çekilmediğinde de çocuklar uykularını almadan derse başlıyor. Bu da onları psikolojik olarak etkiliyor. Karanlıkta ders başı yapan çocukların okul başarıları ve psikolojileri de bundan çok etkileniyor. Zaten bu sene Nobel Tıp Ödülü insanların biyolojik saatlerini araştıran bilim insanlarına verildi. İnsanların bir biyoloji saati olduğu ve normal dış saatin dışında insanların iç ritimlerinin olduğu ve bu ritme uygun bir yaşamı sürdürmeleri ortaya kondu. Dolayısıyla dünyada bütün canlıların kendi iç biyolojik ritimlerine sahip olduğunu ortaya koyan çalışma ödül almışken, insanın iç saatine ve ritmine tamamen aykırı olan dış saat düzenlemesiyle kendimizin ve çocuklarımızın psikolojilerini olumsuz etkileyecek düzenlemeyi neden zorluyoruz? Bu açıdan baktığımızda da bu hatadan bir an önce dönülmesi lazım' dedi.