Gazetemiz Haber Ekspres'i ziyaret eden CHP 1. Bölge aday adayı Yusuf Vangöl, Bir tarım şehri olan İzmir'in mecliste ziraat mühendisi vekili olmadığını söyledi. 1. Bölge aday adayları içersinde tek ziraat mühendisi aday olduğunu söyleyen Vangöl, 'Tarım ve hayvancılıkta ciddi sıkıntılar var. Gıda egemenliğini kaybettik. Bugün Türkiye'de 22 milyon dönüm, İzmir'de ise 118 bin dönüm toprak ekilmiyor' dedi
CHP İzmir 1. Bölge aday adayı Yusuf Vangöl gazetemizi ziyaret etti. Ziyareti sırasında sorularımızı cevaplayan Vangöl kendisinin deneyim ve eğitimi ile hem partisine hem de Türkiye'ye katkı koyabileceğini düşündüğü için aday adayı olmaya karar verdiğini söyledi.

CHP'den 1. Bölge'den aday adayı olarak başvurdunuz. Sizin en dikkat çekici özelliğiniz 1. Bölge'den aday adayı olan tek ziraat mühendisi olmanız. İzmir bir tarım şehri diyorsak bu bir eksiklik değil mi? 

2009 yılında Gaziemir'de İl Genel Meclis üyeliğine seçildim. Mesleğim ziraat. Merak ettim benden önce ne tür kararlar almışlar diye araştırdım. Geriye dönük arşivlere baktım, 15-20 sene önceye gittim. Hiçbir ziraat mühendisi il genel meclisinde görev almamış. Bu bir eksiklik değil mi? İzmir bir tarım şehri. 2.6 milyar dolarlık tarımsal ürün ihraç eden bir kent.  İzmir'in 597 köyünde 151 bin çiftçi ailesi çiftçilik yapıyor. Mesleğim gereği 5 yıl boyunca köyleri dolaştığımda, neden sizin partinizden bir tane ziraat mühendisi gelmiyor dediklerinde ben yanıt veremiyorum. Gelip bizimle sohbet ediyorlar, ama sorunumuzu anlattığımızda bizi sadece dinliyorlar, çünkü sorunlarımızı ve dilimizi bilmiyorlar dedikleri için yola çıktım.

Bize çizginiz ve duruşunuzdan söz eder misiniz?

Sosyal demokrat bir çizgim var. Buna da halk yararına, halk için her türlü projeyi üretmek olarak bakıyorum.

Aday adayları arasında çetin bir yarış var. Üye iletişiminiz ve izlenimleriniz neler?

Üyelerle iletişimiz oldukça yoğun ama 62 bin üyesi olan 1. bölgede üyelerin hepsine ulaşmamamız fiziken mümkün değil. İlçe örgütlerimiz elimizden geldiğince üyelerle biraada olmamız konusunda gayret gösteriyorlar. Mahalle temsilcilerimiz çok yoğun olarak çalışıyorlar. 14 ilçemiz var. Tamamına ulaşmamız biz aday adaylarını en çok zorlayan konu. Gönül isterki bütün üyelerle yüzyüze gelip uzun uzun sohbet edebilelim. Ancak bu mümkün olmuyor. Üyelerimizin bir çoğu toplantı saatlerinde çalışıyor.

Diğer aday adaylarından farkınız nedir diye sorsam?


73 aday adayı içersinde 1. bölgede tek ziraat mühendisi olan benim. Bunu ben bir şanş olarak yorumluyorum. Kendim için değil İzmir için bir şans olarak yorumluyorum. Cumhuriyet tarihi boyunca İzmir'den bir ziraat mühendisi bile çıkmamış. İzmir  bir tarım şehri. Tarım üretiminin, ihracatının en yoğun olduğu illerimizin başında geliyor. Bu sayının çok daha fazla olması gerekiyor. İzmir'in tarımda ve gıdada marka şehir olmaması için hiçbir neden yok. Yeter ki o işin mutfağından gelen o işin uzmanları bulunsun. O uzmanlardan biri de ben olduğum için adayım.

Eğer milletvekili seçilirseniz uzmanlık alanınızla ilgili bir komisyonda görev alacak ya da almak isteyeceksiniz diyebiliriz?


Tarım komisyonu da ilgili komisyonlardan biri. Tarım eğitimi almamış, bilgisiz bir insanın görev alması mümkün mü? Değil. Üretimin fazla olduğu bir ilden gitmediği takdirde o ili temsil etmiş olabilir mi? O nedenle ben yola çıktım. İzmir'de cumhuriyet tarihinde bir tane ziraat mühendisi milletvekili olmamış. İnsanlar fotoğraflara, boyuna bakarak karar vermesi doğru değildir. Seçilecek olan bir milletvekili adayı halkı temsil edecek. Elini kolunu sallamaya giden insanlar değil. Benim milletvekilim gelip burada çalışacak, yeri Ankara. Orası kanunların çıkarıldığı yer. İhtisas komisyonları var.  Biz bir tarım ülkesiyiz. Ülkede tarım diye bir şey kalmadı. Bunu düzeltmek içni yola çıkan insanlar iktidara geldiklerinde mevcut kanunları değiştirecektir. O kanunlar nasıl değişir? O kanunun maddelerini bilen, hangi maddede nasıl bir değişiklik yapılırsa ilgili kesimleri mutlu edecek, onları kucaklayacak yasalar çıkarırsa işte bu parti güzel şeyler yaptı denebilir.

Tarım komisyonunda yer almanız durumunda. Komisyonda aklınıza gelen ilk hangi sorunları dile getirirsiniz?

Partimin tarım programında bunlar ana hatlarıyla belli. En önemlisi 5488 sayılı tarım kanununda derhal bir değişikliğe gidilmeli. Çifçiyi desteklenmesini içeren o hükümlerin değiştirilmesi gerekmekte. En az yüzde bir olan rakamı en az yüzde 2 olarak değiştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak. Türkiye'de GAP Projesini tamamlamak en büyük idealim. GAP projesi tamamlandığında sulanamayan yüzde 80 tarım arazisi var. Bu tarım arazisi iktidar olduğumuz süre boyunca sulandığında 3.8 milyon insana istihdam sağlar. Güneydoğu'daki bir çok sorunun çözümünün iş ve aştan geçtiğini biliyorum.

Benim bildiğim kadarıyla gıda çalışma kolları üzerinde de deneyimleriniz mevcut. Bu konuda bize biraz bilgi verir misiniz? Bu deneyimler nelerdir?


2002 yılında İzmir Tarım İl Müdürlüğü'nden emekli olduktan sonra, bel fıtığı rahatsızlığım nedeniyle bıraktım. Üretim müdürlüğü yaptım. İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nden bir teklif aldım. EÜ'de öğretim görevlisi olarak göreve başladım. Geldim İESOB da gıda birliğini kurdum. Uzun yıllar 60 bin gıdacı esnafa eğitim verdim. Onların sorunlarını çok iyi biliyorum. Esnafın bir sorunu olduğunda hangi yasanın hangi maddesi düzeltilirse onlar için iyi olur bilen biriyim. 650 bin esnaf var. Onların hangi kanundan kaynaklanan sorunları olduğunu bildiğim için o sorunları giderme adına mecliste görev almak istiyorum. Çünkü o camianın içindeyim. EBSO'da yönetim kurulunun gıda ve tarıma dayalı sanayi grubunun içindeyim. O camianın sanayici, esnaf hepsinin TBMM'de sesi olmalıyım diyorum.

Ege Üniversitesi'nde de ziraat fakültesinde de dersler veriyorsunuz. Siz daha yakından takip ediyorsunuz İzmir'in tarım şehri olduğu söylenir. Peki niye bu kadar işsiz ziraat mühendisi var?


EÜ'de öğretim görevlisiyim. Öğencilerin mezun olduktan sonra yaşadıkları sıkıntıları bilen insanım. Yola çıkan bu çocukların sorunlarının çözümü için elimden geleni yapıyorum. Partimin bir politikası var, o politikaların TBMM'de uygulanmasında katkı sağlamak adına yola çıktım. 175 üniversite var. 5.5 milyon öğrencimiz var. Her yıl bunların 300 bini mezun oluyor. Ama çoğu işsizliğe adım atıyor. Sorunlar gerçekten çok büyük.

Emeklisiniz de emeklilerin yaşadığı sıkıntılar belli. Bu konuda bir kaç şey söyleyebilir misiniz?

Türkiye'de 10 milyon emekli yaşıyor. Onlardan biri de benim. Tarım Bakanlığı'ndan emekliyim. Emeklilik maaşı açlık sınırının çok altında. Örneğin karı koca ikisi de emekli olsa yine yoksulluk sınırının altında olan bir maaş. Yani Türk toplumunun 30 milyonu yoksulluk, 13 milyonu açlık sınırının altında yaşıyor. 11 milyonu aşkın insanın cebinde yeşil kart var. 160 milyon kartı var. 175 milyarı bulmuş kredi kartı borçları. Borçlarını ödemek için ya da işini devam ettirmek için vatandaşların aldığı tüketici kredisi borcu 240 milyar. Borç içinde yaşayan bir toplum haline gelmişiz.

Peki çözüm ne?

Çözümleri hayata geçirecek irade sadece benim partimde var. O sorunların ilk sırasında tarım sektöründeki çözümler. Bir hesaplama yaptım. 42,5 milyon insan mağdur. İlk sırada köylerde yaşayan insanlar geliyor. 17 milyon 200 bin insan. 34 bin 500 tane kırsal kesimde yaşayan insanların yaşadığı alan var; köyler ve beldeler. Yarısı bir gecede mahalle oldu. Yarısı da eski köy yeni mahalle. Köyde kalanların sayısına baktığımızda 17 milyon 200 bin. 34 bin 500 köyde yaşayan insandan 7 milyonu şehirlere göç etmiş. Köylerde yaşlı nineler dedeler var. Çoluk çocuk gençler şehirde yaşıyor, tek başına kaldık diyorlar.

Tarım üretimi ve hayvancılıkta ciddi sıkıntılar mevcut. Bu sorunla nelerdir?


Türkiye gıda egemenliğini kaybetmiş bir ülke şu an. Bugün Türkiye 22 milyon dönüm toprağını ekemiyor. İzmir'de 118 bin dönüm toprak ekilmiyor. 15 milyon dönüm alanda sadece buğday ekilmiyor. Son on yılda 31 milyon ton buğday ithal ettik. Cumhuriyet tarihinde ilk kez saman ithal ettik. İki tane koyunumuzdan biri gitti. İki keçiden biri yok. On mandanın dokuzu yok. Hayvancılık da yok. Kurbanlık hayvan ithal ettik ilk kez.
Fransa tarım bakanına şövalye verdi. Fransızların yetiştirdiği inekleri Türk hükümeti aldı diye. Biz kendi ineklerimizi yetiştirip kendi vatandaşımıza ucuz et yedireceğimize başka ülke çiftçisinin yetiştirdiği hayvanları ithal ediyoruz. Bu mudur başarı? 70 lirayı buldu etin kilosu. Avrupa'da kişi başına 70 kilo et tüketiliyor, biz ancak ve ancak 12 kg.

Toprak reformu hakkındaki düşüncelerinizi merak ettim. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?


Toprak reformu ülkenin en büyük sorunu. Ecevit'in güzel bir lafı var: 'Toprak işleyenin, su kullananın' diye. 22 bin dönüm arazisi ekilmeyen bir ülkeyiz. Bu toprakların gerçek sahipleri köylüler tarafından işlendiği taktirde hem köylü mutlu olacak hem ülke kalkınacak. Toprak reformu köylünün, ülkenin, tarımın gelişmesi lehine gerçekleştirildiğinde o zaman doğru adım atılmış olur.

Türkiye'de tarım arazilerinin büyük çoğunluğu dağınık. Bu sorunun üstesinden nasıl gelmeyi planlıyorsunuz. Bu konudaki teoriniz nedir?

Bir traktörle yüz dönüm arazinin sürülmesi farklıdır, 15 dönümün ayrı ayrı defalarca sürülmesinin maliyeti farklıdır. O yüzden arazi toplulaştırma konusu en önemli konulardan biridir. Ne yazik ki geçen yıllar içersinde bu konuda bir destek olmadığı için arazi toplulaştırma görevini yerine getirilmediği için bu sorun hala devam etmekte. CHP parti programında yer aldığı gibi arz ofisleri ile arazi toplulaştırmasıyla Türkiye'de tarım arazileri daha doğru kullanılabilecek.

Üretim ayağından sonra, Aracı sorunu da var. Üretici malı ucuz fiyata satarken tüketici bunu 2-3 misli ile satın alıyor.

Siz bir ürünü üretiyorsunuz. Bölgedeki her köylü aynı ürünü üretiyor. Yani arz fazla. Eğer arzları Tüketim kooperatifleri altında bir çatı altında toplarsanız bunları pazarlama kanalları ile tüketiciye daha rahat şekilde ve düşük maliyetle ulaştırabilirsiniz. Bu kooperatiflerin görevi sadece alım satım olmamalı. Tüketim kooperatifleri son derece donanımlı olmalı. Altyapısı olan kooperatifler olmalı ki o kadar büyük çapta mal toplayabilsin. Bu maliyeti de o derece azaltmış olacaktır ve bu durum tüketiciye de olumlu yansır. Amaç sadece üreticiyi korumak değil. CHP'nin parti programında çok güzel bir slogan vardır: 'Üretici dostu, tüketici dostu ve çevre dostu' diye. Sadece amaç üreticiyi korumak değil tüketiciyi de korumaktır ve bunu çevreye saygı duyarak gerçekleştirmek. AB ülkelerinde sütün yüzde 90'ı kooperatifler kanalıyla tüketicilere satılıyor. Kooperatifleşme olgusu bizde olması gerektiği gibi değil. Bu yanlışı düzeltme adına yola çıkıyorum. n Aykut Polatlı


Çiftçiye destek verilmiyor

Çiftçimizin tek yapabildiği iş, tarlasında bir şey ekmek ya da hayvan yetiştirmek. AKP Hükümeti 2006 yılında bir 5488 sayılı tarım kanununu çıkardı. 21'inci maddesine göre devlet her yıl çiftçiye GSMH'dan yüzde 1'ini destek vermeli. 2007'de uygulanmaya başlandı. 8 yıl geçti. 8 yılda ödenmesi gereken rakam eksi 44 milyar dolar. Yani 44 milyar devlet çiftçiye ödeme yapmamış. Çiftçi tohumunu ekmiş. Gübre, yem, ilaç alıyor. Traktörünü kullanmak için mazot alıyor. 2002 yılından bu yana mazota yüzde 280'e yakın zam, gübreye 250'nin üzerinde, yeme ise yüzde 300'ün üzerinde zam yapılmış. Zam zam zam. Çiftçi 10 yıl önce sattığı malın neredeyse yakın fiyatta yine mal satar hale gelmiş. Basit bir örnek, çeltik tarlada 2,5 lira, markette 7 lira. Kuru fasülye tarlada 3 lira, markette 9 lira. Arada üç misli ciddi bir fark var.