Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında, benzer biçimlerde siyasi ve ekonomik bunalımlar yaşanıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) bu ay yayınlanan “Kültür-Sanatta Katılımcı Yaklaşımlar” raporu, bu krizlerden çıkış̧ yolunda kültür-sanatın dönüştürücü ve iyileştirici gücünün farkına varılması ve yaratıcılığa yatırım yapılmasının önem taşıdığını ortaya koydu.

Mart ayında İzmir, kültür-sanatın gücünden yararlanabileceğimiz iki büyük etkinlik sunuyor; 24. İzmir Avrupa Caz Festivali ve 11. İzmir Uluslararası Kukla Günleri.
İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından 1-18 Mart tarihlerinde gerçekleştirilecek olan İzmir Avrupa Caz Festivali’nin kapsamlı programı, on bir konserin yanı sıra bir sergi, bir seminer, bir film gösterimi, atölyeler ve yan etkinlikleri içeriyor.

Programı incelediğimde, beni en fazla heyecanlandıran üç isim; Manuel Magrini, Marie Mifsud ve “Ozan Musluoğlu ve En İyi Arkadaşları” oldu.

Açılış konserinde sahne alacak olan Piyanist Manuel Magrini, İtalyan cazında yeni kuşağın en özel sanatçılarından. Üstün yeteneği çok küçük yaşlarda fark edilen Magrini’nin 1 Mart’ta etkileyici bir konser vereceğini tahmin ediyorum.

Şarkıcı, yorumcu, besteci, “Fransız şansonlarının kraliçesi” Marie Mifsud, iki farklı konserle Festival’de yer alacak. Mifsud’un vokalde olduğu beşlinin, 8 Mart’taki konserinin ardından 9 Mart’ta Boris Vian’ın şiirlerinden kompozisyonlar sunduğu bir konseri olacak.

"Vernon Sullivan" takma adıyla da yazan Boris Vian, 39 yıllık yaşamına yazı ve müzik ana eksenlerinde pek çok çalışma sığdırmış. Fransız Vian’ın caz sevgisini, "Sadece iki şey vardır; güzel kızlarla aşk, her şekilde aşk; bir de New Orleans veya Duke Ellington'ın müziği. Geri kalan her şey gitmeli; çünkü geri kalan her şey çirkindir..." sözlerinden anlamak mümkün.

Athena grubunun eski basçısı olarak tanınan Ozan Musluoğlu, ülkemizden ve yurt dışından birçok önemli caz sanatçısı ile çalışmış, etkili bir caz müzisyeni. Festival’in 18 Mart’taki kapanış konserinde Musluoğlu, “Türk cazı” denince ilk akla gelen - Ayşe Gencer, İlham Gencer, Sibel Köse, Önder Focan, Engin Recepoğulları ve Ferit Odman’ın da aralarında  bulunduğu - isimlerden oluşan “En İyi Arkadaşları” ile sahne alacak.
Bir pazar günü, alışılmışın dışında bir şey yapmak isterseniz, 5 Mart’ta Lindy Hop dans atölyesine katılabilirsiniz. 1920-1930’larda Harlem’de doğan Lindy Hop; caz, step, “breakaway” ve çarlistonu temel alarak oluşmuş bir dans.

Avrupa’nın en saygın kukla etkinliklerinden biri haline gelen İzmir Uluslararası Kukla Günleri, 2-19 Mart tarihlerinde 20 ülkeden 40 kukla tiyatrosu topluluğunun katılımıyla gerçekleşecek. Festival’de 42 farklı gösteri, 45 mekanda 176 kez sergilenecek. Üç sergi, dört atölye çalışması ve bir söyleşinin de bulunduğu program, hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden gösteriler içeriyor.

Tıpkı animasyon filmler gibi kukla gösterilerinin de sadece çocuklar için olduğuna dair yaygın bir yanlış kanı vardır. Oysa, Festival Direktörü Selçuk Dinçer’in ifade ettiği gibi, tarihi M.Ö. 5. Yüzyıl’a dayanan kuklacılık, yalnızca çocuklara yönelik bir eğlence aracı değil, yüzyıllardır “insana kendi gerçekliği ve gücünü hatırlatan” bir sanat dalı.
Dinçer’in vurguladığı gibi, hayal gücünü en yakından tanıyan sanatçıların kuklacılar olduğu söylenebilir. Çünkü kuklacılık, varlığını izleyicilerin hayal gücü üzerine kurar. Bir kukla sanatçısı; izleyicinin hayal gücünü harekete geçirerek, birtakım cansız nesnelerin canlı olduğu ve içinde bulunduğumuz dünyanın birer parçası olduğu yanılsamasını yaratabildiği ölçüde başarılıdır.

Günümüzün en gözde kavramlarından olan, kalkınmayla ilişkilendirilen “inovasyon” da hayal gücü ile başlar. Hayal gücü olmadan herhangi bir alanda icat veya yenilik yapmak mümkün değildir. Kukla Günleri, kendimizin ve çocuklarımızın hayal gücünü beslemek ve geliştirmek için iyi bir fırsat.