Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan CHP ve Türkiye’nin ‘mutfak’ ihtiyacı ile ilgili açıklamasından sonra Ankara’da hem partisinde, hem de dışında tartışmalara neden olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu görüşlerine açıklık getirdi.

Özellikle CHP Genel Merkezi’nde homurtulara sebep olan ve ‘Bizim de mutfağımız var’ eleştirilerine İzmir’i örnek vererek cevap verdi. İzmir’ Belediyesi’nin sağlam bir mutfağı olduğunu vurguladı. İzmir mutfağında çılgın projelerin değil, halkın yararına, tutarlı ve verimli projelerin yaratılıp geliştirildiğini vurguladı ve ilk kez mutfağına aşçıbaşını yani şefini de açıkladı ve ‘İzmir mutfağının şefi Prof. İlhan Tekeli, mesaisinin büyük bölümünü İzmir’in yaşamının iyileştirilmesine harcıyor’ dedi.

CHP’nin bir mutfak oluşturması gerektiğini söyleyen Kocaoğlu şöyle konuştu, “17 Genel Başkan Yardımcısı, bir Genel Başkan Sekreteri var. Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde bir adamın proje üretmesi,
yoğunluğundan dolayı mümkün değil. Seçmeni var, parlamentoda konuşması var... Bunun bir mutfağını yapması lazım ve çok şükür bu ülkede bu mutfakta çalışacak, gerçekten çok parlak, olağanüstü beyinler var. Dünyayı tanıyan, bilen, her türlü bilgiye ulaşabilen, kendi mesleğinde dünyada çalışmış, belli bir konuma gelmiş, özel sektörde, devlette çalışmış insanlardan bir kadro oluşturulacak. Belli mesleklere göre bir mutfak oluşturacak. Bu mutfak çalışacak, üretecek.

Bu mutfakta üretilenleri Genel Başkan Yardımcıları, milletvekilleri Türkiye’de genel kabul görmesi ile ilgili filitrelerinden geçirecekler. Ondan sonra Genel Başkanın da onayından sonra, politik olarak kamuoyuna
yansıyacak.”

İzmir mutfağının başında İlhan Tekeli var


“Biz bu mutfağı İzmir’de kurduk. Direk genel başkanın ayrı bir yerde kimsenin karışamayacağı bir kurulu kurduk. Bu sayede burada projeler çıkmaya başladı. Körfez Projesi, İnciraltı yarımada, tarihi aks... Sadece bunları düşünmek değil, bunların nasıl kullanılacağı, nasıl fonksiyon yükleneceği, nasıl bir süreç içerisinde olacağı, hangi noktadan başlarsan tetikleyeceği gibi kendine özgü özellikleri var. Onların doğru dürüst sıraya konması gerekiyor. Bunu yapacak adamlar var.”

İzmir’in mutfağının başında İlhan Tekeli’nin olduğunu söyleyen Kocaoğlu, “ İlhan Tekeli. Haftada bir iki gün İzmir’e geliyor. Gelemediğinde de mesaisini ayırıyor. Sürekli iletişim halindeyiz. Bizim Belediyedeki
ekibimizle birlikte çalışıyor. İlhan Tekeli’ye bugün Türkiye’ de söz söyleyecek adam yok. Son derece demokrat, açık. Bilgi düzeyi çok yüksek, yönetim tecrübesi var, saygınlığı var. Toplantıların büyük çoğunluğuna katılıyorum. Tartışılırken orada bizde öğreniyoruz. Bazen ben bunu yapamam arkadaş diyorum” diye konuştu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu, son dönemde sıkça konuşulan Ada Projesi ile ilgili “Ada projesi, İzmir’in çılgın bir projesi değil. Özellikle, İzmir Körfezi’nin ihtiyacı olan hayat ve su sirkülasyonu için düşünülen bir alternatif projedir. Kanaldan çıkan tarama malzemesinin depolanmasından doğacak ekonomik bir proje. Böyle bizim çılgın projelerle işimiz yok. Bu projenin ne olacağı önemlidir. Orada ne olacağı ikinci plandadır. 13, 5 kilometre uzunluğunda, 250 metre genişliğinde ve sekiz metre genişliğinde bir sirkülasyon kanalından bahsediyoruz. Bunun araç edevat değerlendirme bilimsel çalışmaları hepsi bitti, projenin ihalesine çıkıldı.”

Hollandalıların deniz doldurma sistemini kullanacağız

Ada Projesi’ni İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kendi imkanlarıyla yapacaklarını aktaran Aziz Kocaoğlu, “Ada Projesi yapımını biz kendi gücümüzle yapacağız. Kazıcı gemi aldık. Taşıyıcı gemi aldık. Ekipmanımız tamam. ÇED sürecinden sonraki ihaleye de çıktık. Bunu biz yüzer borular ve pompa gücüyle taşıyacağız. Nasıl büyük kanalı taşıyoruz belli alanlarda. Onları karada taşırken bunu denizde taşıyacağız. Yüzde 20 katı madde, yüzde 80 su ile sistem bunu taşıyor. Zaten suyun içinden de aldığımıza göre, bir yere boca edip, sonra o süzüldüğü zaman toprak kalıyor, kum kalıyor, su tahliye oluyor. Hollandalıların deniz doldurma sistemiyle çalışacak bir mekanizma bu” diye konuştu.

Çiğli arıtma sahasındaki arazilerde bir geri dönüşüm projesi oluşturduklarını da aktaran Kocaoğlu, bu alanda inşaat malzemesi de yapacaklarını söyledi, “Çiğli arıtma sahasında, geniş arazilerimiz var. Orada
özellikle kum tabakaları var. Kumları orada arıtma suyuyla tuzsuzlaştıracağız, o zaman inşaat malzemesi olarak kullanılabilecek. Bir geri dönüşüm projesi aynı zamanda.”

Körfez’in hayatiyeti sürdürülecek


Körfezdeki alüvyon birikimini engelleyecek doğal yaşam adası ile İzmir Körfez’inin bir Milas, Efes olmayacağının ve Körfez’in tıkanmayacağının altını özellikle çiziyor Kocaoğlu, “ Doğal Yaşam Adası, sirkülasyonu engellemeyecek bir noktada yer alacak ve arıtma malzemelerinin taşınmasıyla oluşturulacak. İşin özü bu, amacımız Körfez’de sirkülasyon yaratmak. Bu projenin içinde, marina yerlerinin kazılması var, Bostanlı Vapur İskelesi’nden Mavişehir’e yolcu vapurunun yanaşabilmesi için yapılacak iskeleye ulaşım var. Körfezin alüvyonlarla dolmasını engelleyecek, hem de batık deniz limanları gibi sürekli sirkülasyon ve sürekli malzeme çekilerek Körfez’in hayatiyeti sürdürülecek, Milas olmayacak Efes olmayacak. Körfez tıkanmayacak, hedef bu! Bir de bu sirkülasyonu sağlayınca zaten kanalizasyon sistemi mükemmel bir şekilde çalışıyor. Körfez’e bir atık gelmiyor. Dolayısıyla yüzülebilir körfez hedefine de ulaşmış olacağız. Projenin aslı bu. Oradan çıkıyor ada. Yoksa şuraya hadi bir ada yapalım değil.”

Seçim değerlendirmelerinde de bulunan Aziz Kocaoğlu, CHP’nin artık farklı şeyler söylemesi gerektiğini vurguladı, “30 Mart seçimlerinde CHP’de bir oy artışı var. Ancak bir sıçrama yok. Bunun nedenini
düşündüğümüzde, gözümüzü topluma çeviriyoruz. Topluma baktığımızda, lokması büyümeyecek, yaşam standardı, gelir düzeyi yükselmeyecek, akşama kadar ekmek kavgası veren insana farklı şeyler anlatmak lazım. Zaten CHP’nin Cumhuriyetçi olduğunu, Atatürkçü olduğunu, laik olduğunu, insan haklarından yana olduğunu, sosyal demokrat olduğunu, paylaşımdan, adaletten yana olduğunu Avrupa Birliği’ne, çağdaş medeniyete yüzünün dönük olduğunu herkes biliyor. Başka bir şey söylemesi gerekiyor.”

Aziz Kocaoğlu, AKP iktidarının da bir ekonomik politikasının olmadığını, Cumhuriyet Halk Partisi’nin de ekonomide uygulanabilir bir ekonomik politikanın, herkesin anlayacağı bir dilde aktarması gerektiğini
belirterek şöyle konuştu, “CHP Türkiye’ yi idare edebilecek mi? Devleti idare edebilecek mi? Tamam bugün AKP iktidarında bir problem var. Bunu AKP’liler de biliyor, herkes biliyor. Dünya alem biliyor. Tamam, var da, ya istikrarsız olursa, ya ekonomi gitmezse. Seçmen ikircikli. O zaman Cumhuriyet Halk Partisi’nin ekonomide ve Türkiye’nin öncelikli problemlerinde ne yapacağını açık net herkesin
anlayacağı şekilde çalışıp üretip, inanılır, güvenilir bir kadroyla toplumun karşısına çıkması gerekiyor. CHP’nin dağarcığında söyleyeceği bir proje, tutarlılığı olan ve yapılabilecek bir ekonomik projeyi, yapılabileceğine inandıracak bir kadro ile vatandaşa anlatması gerekiyor. AKP’nin bugün bir ekonomik politikası yok. AKP ne yapıyor, AKP’nin yaptığı iş belli, enerji ve maden lisansı veriyor, özelleştirme adı altında bir mal işletme kalmadı. Devletin kazanımlarını gayrimenkullerini satıyor.”

AKP evin gümüşlerini satıyor


AKP’nin artık evin gümüşlerini satmaya başladığını söyleyen Kocaoğlu, “ AKP, kara yolları arazilerini, Tekel’in, Sümerbank’ın bütün arazilerini satıyor. Bu özelleştirme değil, tarlayı satıp yemek. En son kalan evin gümüşlerini satıyor, durum bu. Bunun karşılığında yatırım yapmıyor. Yolları, köprüleri, hava alanlarını ‘yap, işlet, devret’ le yaptırıyor. Devlet borçlanmıyor, şahıs borçlanıyor. Ama dünya piyasasında, finans dünyasında, o ülkede kim borçlanırsa borçlansın devlet borçludur. Türkiye borçludur. Sıcak para girdisiyle ekonomi döndürülmeye ve bir büyüme rakamı tutturulmaya çalışılıyor. Türkiye gerçek anlamda büyüyemiyor. Niye büyüyemiyor, bir ürettiğinden çok tüketiyor, iki tasarruf edemiyor. Tasarruf edemediğine göre, kendi kaynaklarıyla yatırım yapamıyor. Sürekli borçlanmak, daha fazla faiz yükü altında kalmak durumunda kalıyor. Bunun çıkışı ne? Bunun çıkışı üreten bir ekonomi. Dünya piyasasında rekabet edebilecek bir ekonomi. Üretimden kastım sadece sanayi değil. Sanayide, tarımda, ticarette, hizmet sektöründe, turizmde, kültürde, sanatta. Bütün sektörlerde üretimden bahsediyoruz. Kültür sanatında katma değer vermesi gerekiyor. Bunu CHP yapabilir
mi? Bunu parti programı olarak düzenleyebilir. Üretecek. Üretmesi için girdilerin enerji girdisinin, akaryakıt girdisinin, mutlaka üretimi teşvik edecek düzeyde olması lazım. Yani vasıtalı vergilerin bu kadar
yüksek olduğu bir ülkede üretim girdilerinin yükü üretimi baltalıyor.”

Çalışmayan bir istihdam var

“Bir de istihdam politikamızda sıkıntı var. İstihdam politikamız yok. Bir tarafta asgari ücretten bir taşerona teslim edilmiş milyonlarca işçi, devlette, özel sektörde belediyede bir tarafta hasbelkader devlete girmiş, belediyeye girmiş, sendikalı olmuş özel sektörde neredeyse yok denecek kadar az, kök salmış, asgari ücretin dört misli, beş misli fiyata çalışan ve dolayısıyla çalışmayan ve üretmeyen bir istihdam politikası. 850 liraya verdiğin adam patrona aidiyet duygusunu geliştiremiyor öbür taraftaki adam zaten keka desen ki oğlum şuraya asgari ücretten iki kişiyi gönder sen git evine yat desen yatacak adam.”

Dış politikada da AKP iktidarın ülkeyi zor duruma soktuğunu aktaran Kocaoğlu acilen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Yurtta sulh cihanda sulh politikasına dönüş yapılması gerektiğini söyledi,
“Dış politikada ciddi bir sıkıntı yaşadık. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, ‘yurtta barış dünyada barış’ derken bunu hadi böyle bir slogan kulağa da hoş geliyor diye söylememiş. Kafkaslar’ı, Balkanlar’ı, Ortadoğu’yu, Kuzey Afrika’yı, İran’ ı biliyor. Probleminin de ne olduğunu biliyor. Böyle bir coğrafyada ne bulaş ne bulaşayım. Bunun tarifi bu. Üstüme gelme, bende senin üstüne gelmeyeceğim. Buna acilen dönmesi gerekiyor. Bu ana ilkenin bu coğrafyada Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçemeyeceği bir dış politika olduğunu herkesin kabullenmesi lazım. Onu da hallettiğin zaman ortada bir Güneydoğu Kürt
sorunu kalıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin belli bir duruşu var ilkeleri var. Bu duruş çerçevesinde insan haklarıyla, adaletle ilgili bir deklarasyon yayınlayarak Kürt sorunu üzerinde ciddi bir politika üretmesi
gerekir. Yapacağı iş bu kadar.” “Cumhuriyet Halk Partisi için söylediğim konuların bütün çoğunluğu tabi ki İzmir ölçeğinde yasal çerçeve içerisinde biz böyle bir modeli uyguluyoruz. Ve bu modeli üç öğretim üyemiz, Haziran ayında Rusya’ da ‘Yerelde Kalkınma Modeli’ diye sunum yapacak. Yerelde kalkınmada İzmir ne yaptı modeli Rusya’da anlatılacak.”

“Genel Başkan halkın önüne çıktığı zaman, 17 Aralık’ı da evet konuşacak ama üç dört dakikadan fazla konuşmasının bir yararı yok. Herkes bunu biliyor zaten. Projelerini anlatması lazım. Seçim kampanyasında Binali Bey aday oldu, yarım saat sonra ben oldum. Ben 13 Aralık şartlarında yarışmak istedim. 17 Aralık’ tan sonraki olayları herkes biliyor zaten. Televizyonda izliyor, sosyal medyada izliyor. Ben koşturma içindeyken benden daha çok bilgisi oluyor insanların. Ben neden bunları anlatayım o zaman? Ben size projelerimi anlatayım. Bayındır’ da ne yapacağım, Kınık’ ta ne yapacağım, şurada ne yapacağım. Genel Başkanımızın da projelerini anlatması lazım. Biz bunu İzmir’ de yaptık. Tabii ki biz kendimizi bir yerde görmüyoruz, ama deneme yanılmayla kentin ihtiyaçlarını belirleyerek, ‘Yerelde Kalkınma’ adında bir hamle başlattık. Özellikle 2004 yılında kırsalın da Büyükşehir’ e bağlanmasının ardından, tarımda, hayvancılıkta hamle başlattık. Bunlar tuttu. Arazi yollarının asfaltlanması, Bayındır’ dan çiçek alınması, Bademli’ den fidan alınması, Tire Süt Kooperatifi’ nin desteklenmesi, anlaşmalı tarım, organik tarım üretilmesi, pazarlarda satılması vs vs vs... bu gidiyor. Organize sanayi bölgelerinin yollarının
asfaltlanması, itfaiyelerine destek verilmesi. Ben yerelde bu kenti nasıl kalkındırırım gözlüğüyle hareket ettik. Tabii ki kanalizasyon yapacaksın, yağmur suyunu ayrıştıracaksın, yol yapacaksın bu tamam. Ama
bu kenti de kalkındırman gerekiyor. Çünkü bu kentte seçilmiş en büyük makam sensin. Kenti kalkındırmak ne demek? Gençlere nasıl iş bulurum, işsize nasıl iş bulurum, lokmasını nasıl büyütürüm, yaşam
standardını nasıl arttırırım. Bunun için kafa yorduğunda ortaya çıkıyor.”

Yeşil alansız yapılandırmadansa gecekondu daha iyi


“Şimdi bir yarımada stratejik planı çalışıyoruz. Yarımada nasıl kalkınır, yarımada kalkınırsa Türkiye kalkınır. Yarım ada 171 bin hektar. İnciraltı’nda sağlık
kompleksinde bir sıçrama yapılabilir mi. Tarihi mekan Agora ile uğraşıyorum 10 senedir. Kadifekale ile uğraşıyorum. Roma Antik Tiyatrosu ile uğraşıyorum. Sokak sağlıklılaştırması yapıyorum, şimdi İkiçeşmelik’e girdik. Kıyıyı daha yaşanılası bir hale getirelim, İzmir’ i denizle buluşturalım. Kent dönüşümü çok kolay ve çok zor bir iş... Gecekondu da oturan adama, “Hadi kardeşim senin burada kaç dairen var, 5 dairem var, al bir dairede benden, buraya şunu yapalım, 15 daire çıksın, 6’ sını sana versin 9’ u müteahhitte kalsın dersen, kent dönüşür, gecekondular yıkılır. Ama kent kent olmaktan çıkar. Ne bulvar yapabilirsin, ne ağaçlandıracak alan yapabilirsin, ne park, ne spor alanı hiç bir şey yapamazsın gecekondular daha iyi o zaman.”

İlhan Tekeli kimdir?


İlhan Tekeli 1937 yılında İzmir’de doğmuştur. Şehir ve bölge plancısı, sosyologdur. İlk ve Ortaöğrenimini İzmir’de yapmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun olmuştur. 1964’te, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde, Şehir ve Bölge Planlamacılığı alanında; 1966’da Pennsylvania Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamladı. 1968’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Şehir Planlama konusunda doktora yaptı. 1970’den bu yana, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmaktadır. Yurtdışındaki çeşitli üniversitelerde konuk profesör olarak ders veren Tekeli, birçok belediyede ve kuruluşta danışma kurulu üyeliği de yapmıştır.

Tarih Vakfı’nın kurucusu ve başkanı olmasının yanı sıra, World Academy for Local Government and Democracy (Yerel Yönetim ve Demokrasi için Dünya Akademisi)’de İcra Heyeti’nin kurucusu ve üyesi olmuştur. Değişik dillerde, elliden fazla kitabı, dört yüzden fazla makalesi ve konferans tebliği bulunan Tekeli, Sosyal Bilimler alanında birçok ödül kazanmıştır. 1964’ten bu yana, şehir ve bölge planlamacılığı, planlama teorisi, makro coğrafya, göç coğrafyası ve politik davranış, Türkiye’deki yerel yönetimlerin teorisi ve tarihi, kentleşme ve kentsel politika, ekonomi politikası, Türkiye’nin ekonomi tarihi, kent ve toplum tarihi gibi alanlarda yayımlanmış pek çok eseri vardır.
Yapıtlarından bazıları:
Bölgesel Planlama Üzerine (1972), Bağımlı Kentleşme (1977),
Toplumsal Dönüşüm ve Eğitim Tarihi Üzerine Konuşmalar
(1980), Türkiye’de Kentleşme Yazıları (1982