Göztepe'nin, deplasmanda Kayserispor ile oynadığı karşılaşma nefesleri kesti adeta. Çok hızlı bir tempoda başladı ve bu tempo azalmadan devam etti. Bunda Galatasaray'ın büyük payı var mutlaka.
Geçen hafta Kayserispor, Galatasaray ile oynamış, rakibinin savaşçı futbolu karşısında sahada hiçbir varlık gösterememişti. Böyle olunca aynısını Göztepe'ye yapma kararı almışlardı anlaşılan.

Tam saha şok pres, Göztepe için yabancı bir oyun sistemiydi. Geçen hafta oynadığı Fenerbahçe maçı durgun bir tempoda geçmişti. Bu tempoya ayak uydurmaya çalışırken, olmadık bir şekilde geriye düştü. Ceza alanı içerisinde rakibin üzerine doğru sıçrayan Kadu, penaltıya sebebiyet verdi. Ceza alanı içerisinde bu tür hareketlerden kaçınılmalı. Penaltıyı Beto kurtardı ama kaleciden dönen topu takip eden Kayserili oyuncular olunca gol geliverdi.
90 dakika boyunca bu tempoda oynanması imkânsız gibi bir şeydi. İkinci yarının başlarından itibaren düşüş oldu. Bu Göztepe'nin işine yaradı. Rakip kaleye ilk yarı gitmekte çok zorlanırken, hatta neredeyse gidemezken, pozisyonlara girmeye başladı. Bir tanesinde arka direğe gelen ortada Andre Castro bomboş iken kafasıyla kalecinin üzerine vurdu. Uzak direk dibine vursa, skor eşitlenecekti.

Ev sahibi takımda üstün bir şey yoktu ama Göztepe defansı tarafından yapılan çok ama çok basit pas hataları vardı. 65. dakikada Boldrin son çizgiye indikten sonra ortasını arka direğe yapmak istedi. Mathieu Peybernes kayarak ortayı engellemeye çalıştı ama eli açıktı ve top da o açık eline çarptı; ikinci penaltı. Yine sahnede Beto vardı. Bir kez daha penaltıyı kurtardı. Defans döküldü, Beto yıldızlaştı.

Artık Kayserili oyuncular futbol oynamak yerine, yerde yatmayı tercih ettiler. Oyun sık sık durdu. Futbol futbolluktan çıktı. Ülkemizden neden futbolcu çıkmadığını sorup duruyoruz hep. Yatarak futbol oynanan ülkeden futbolcu asla çıkmaz.

Kayserili kaleci Muammer, ortada hiçbir şey yokken baldırından sakatlandı. Bayağı kıvrandı. Sağlık ekibi sahaya girip, tedavisini yaptı. Sonra kalktı ve uuuuuupuzun bir kaleci vuruşu kullandı. Doktorlara helal olsun, bunlar ölüm döşeğinde hastaya bile futbol oynatabilirler.
Umut omuzundan sakatlandı. O omuzu önceki maçta da sakatlanmıştı. Tehlikeli bir durum... Saha kenarına çıkarttı hakem. Umut oyundan çıkacaktı. Tabela gösterildi ancak birden değişiklikten vazgeçildi. Umut oyuna girdi, girdikten sonra değişikliğe gidildi. Amaç ortada. Oyunu bir kaç saniye daha durdurmak.
Kayserispor iyice kapandı, Göztepe paslarla boşluk arayıp durdu. Rahat boşluk bulamıyorsan, bir yerden sonra doldur boşalt yapmalı, tercih etmedi. Bir sebebi vardı sanırım.

Kaleye yakın bir yerde faul atışını Beto çabuk kullanmak istedi ama top durmamıştı. Hakem tekrarlattı. Bu seferde top çok ileriye alınca, geriye çekmesini istedi. Beto, zaman kaybetmek istemezken, tam tersi kaybettirdi. Telaşın fazlası zarardır.
Göztepe, kapanan rakibi karşısında pozisyon bulmakta zorlanınca, yenen tek gol skoru belirledi.

Hızlı hücum uzmanı

Akhisar Belediyespor'un, sürpriz transferler yapan Antalyaspor deplasmanında çok zorlanacağını düşünmüştüm. Mücadele başladığında düşündüğüm gibi olmadı. Başa baş bir mücadele oluyordu sahada. Kapılan top ve hızlı hücumla daha 5. dakikada öne geçen taraftı da Akhisar.
Karşılıklı ataklara sahne olsa da mücadele, Akhisar'ın hızlı hücumları heyecan vericiydi. Bunu 4-5 kere yaptılar, gol çıkaramadılar.
18. dakikada ceza alanı içerisine yapılan ortada, top yeşil siyahlı iki oyuncunun kontrolündeyken, Aydın arkadan gelip, ayağını koydu, beraberlik golüne imza attı. Bir anlık duraklamaya gelmiyor futbol. Top ayağa beklenmemeli, topa doğru hareket edilmeli, mümkün olduğunca çabuk topa sahip olunmalı.
İkinci yarı çok yavaş bir tempoda oynandı. 1. Lig maçından bir farkı yoktu. Top orta sahada dolaştırıldı, ceza alanı fazla kullanılmadı. Bunu havanın sıcaklığına da bağlamak mümkün ama asıl sebep, Akhisarlı oyuncuların hızlı hücumlarla büyük tehlikeler yaşatmasıydı. İleride basan Antalya gitmiş, rakibini kendi yarı alanda karşılayan bir takım gelmişti. Ancak bir karışıklık vardı. Bir pozisyonda 2 oyuncu pres yaparken diğer oyuncular geriye çekildiler. Etoo buna çok kızdı. Teknik direktör arkayı boş bırakmak istemiyorken, Etoo ileride basmak istiyordu.

Antalya'nın bu karışık durumu, Akhisarspor'u maça daha hâkim gösterdi. Gole daha çok yaklaştı. Biraz daha becerikli olsalardı, fark olması kaçınılmazdı. Defansta da başarılıydı. Pek pozisyon şansı tanımadı rakibine. 2. defa tanıması 77. dakikada oldu, o da 2. gol oldu, geriye düştü.
78. dakikada Salih elle oynadı. Sarı kart ama kurallara göre; maalesef hakem Bülent Yıldırım'a göre değil. Kendi kurallarını yazdı çünkü göstereceği sarı kart, Salih'in 2. sarı kartı olacaktı ve oyundan atmak zorunda kalacaktı. Zaten hava çok sıcak, oyuncular bunalmış, bir de 1 kişi eksik kalırlarsa, çok zor duruma düşeceklerdi. Yazık olacaktı.
Hücum oyuncuları kaçırdı kaçırdı, defans oyuncusu Mustafa Yumlu geldi beraberlik golünü attı. 85. dakikadaki bu gol, Akhisarspor'a 1 puan kazandırdı.

Denizli kondisyon kurbanı mı?

Denizlispor kendi sahasında oynadı, ligin yeni ekibi İstanbulspor karşısında. Oyunu forse etmeleri gerekirken daha ilk dakikalarda Denizlili kaleci Zeki, topu oyuna sokarken çok çok ağır davrandı; sanki takımı öndeymiş ve zaman geçirmeye çalışıyormuş gibi. Hatta yerde ne kadar çar çöp, şişe varsa kaleci vuruşunu kullanmadan önce bunları toplamayı yeğledi, biz de izledik. Bu bir taktik miydi bilemiyorum ama eğer öyle ise yeşil siyahlıların kondisyonun rakibinin çok aşağısında anlamına gelmekte.
4. dakika içerisinde her iki takımda karşılıklı pozisyonlar yakaladı arka arkaya. Tempo arttı ama 1 dakika bile devam etmedi.
Taşkın daha 2. dakikada orta sahada, kendisini geçen rakibine arkadan hareket yapıp, yere indirmişti. Hakem faulü vermiş ama kart çıkarmamıştı. 14. dakikada tekrar benzer bir hareket yapınca kartı yedi. Pek kart gören oyuncu olmadığı için bu hareketlerine şaşırdım. Kart almayı istedi adeta, ilkinde başaramayınca, ikinci defa benzer bir hareket yaparak, başardı.

Denizli, rakibini kendi sahasında karşılamayı tercih etti. Bu sayede İstanbulspor defansı bol bol yan pas yaptı.
33. dakikada Yalçın, tüm hatlarıyla kendi sahasında olan rakibine rağmen, kendi alanından topla birlikte ceza alanı önüne kadar hiç bir müdahaleye maruz kalmadan ilerledi. Şutunu çekmeyi de başardı ancak iyi vuramadı. Denizlili oyuncular adeta uykudaydılar.
Karşılaşma genel olarak zevkli mücadeleye sahne oldu. Her iki takım da birçok pozisyona girdi. 48'de Barış'ın vuruşunda topu, İstanbulspor kaptanı Yalçın, çizgi üzerinde kafasıyla çıkardı. Denizli gol ararken, nasip İstanbulspor'a oldu. Muhsin'in ceza alanı dışından güzel vuruşunda kalecinin yapacağı bir şey yoktu.
Golün ardından İstanbulspor defansif oyuna döndü. Defansta çok oyuncuyla kaldı, hücuma az oyuncuyla gitti. Böyle olunca yeşil siyahlılar, kalelerinde pozisyon görmedi ancak rakip defansı da aşmakta zorlandı, tehlikeli ataklar gerçekleştiremedi. Tek pozisyon 90+3'te geldi. Taşkın ortaladı, Ziya altıpas çizgisi üzerinden kafayı vurdu, top üstten auta gitti.

90+5'te ceza alanı önünden, çaprazdan faul atışı kazandı İstanbul. Tehlikeli yer. Sadece 2 oyuncu ile geldi. Denizli'den ise kaleci dâhil 7 oyuncu vardı. Barajı bile 2 kişi ile kurdu çünkü kaleye vurmayacaklarını biliyorlardı. İlginç bir görüntü oluştu. Sonrasında bitiş düdüğü çaldı, konuk takım mücadeleyi tek golle kazandı.
Sahalarda görmeye alışık olmadığımız başka bir şey de saha kenarında reklam panolarının olması ama reklamın olmaması idi. 2. Lig maçlarında bile saha kenarı reklamlarla dolu oluyor.

Manisa lige hiç hazır değil

Manisaspor oyuna atak başladı. Samsunspor'u adeta sahasına hapsetti, uzun toplarla çıkmaya mahkûm etti. Bu 12 dakika kadar sürdü. Samsunspor yavaş yavaş baskıdan kurtulup, ileriye gitmeye başladı.
Geçen hafta Rizespor'dan yenen 4 golün 2 tanesi Manisaspor'un hediyesi idi. Bu maçta da yapılan 2 büyük hata gole mal olacaktı neredeyse. İlkinde kaleci topu uzaklaştırmak isterken rakibe nişanladı, top auta çıktı.
İkincisinde ise yine kaleci Emrullah vardı. Yarı alanının ortalarından atışı kendi kullandı, defans oyuncusuna paralel attığı pas çok geriye düştü. Defans oyuncusu da geriye koşup topu aldı. Kalesine dönen Emrullah'a pas atmak isterken, rakibinin ayağına çarptırdı. Topun hızı azalsa da kaleciye kadar gidebildi ve sorun yaşanmadı.
Topla oynayan Manisaspor idi ama pozisyon bulan Samsunspor. 43. dakikada ceza alanında Halil topla buluştu. Onu tutan Fahri'ye rağmen vuruşunu yaptı, golü attı. Bu golde en büyük pay Fahri'nin idi. Arkası dönük bir oyuncuya topu aldırdı, döndürüp vurdurdu. Rakibine bu kadar yakınken, asla yaptırılmaması gereken bir şey, gaflet...
Geçen sezon paslaşmalarını övdüğümüz Manisaspor gitmiş, bu sezon tam tersi hiç pas yapamayan bir takım gelmiş. Defanstan bile top çıkarılamıyor. Ortada 2 siyah beyazlı oyuncu ve orta sahadan pas almaya gelen 3. bir oyuncu. Diğerleri ise hücuma gitmiş durumda. Büyük bir dizilim hatası var ve buna müdahale etmeyen bir de teknik direktör... Sağ bek yok, sol bek yok, orta saha yok. İlerideler. Top ayağa beklenmez, almaya gidilir. Topun olduğu yerde çoğalamayan takım, başarılı olamaz.
Defansta yapılan hatalar, 2 pas yapamamak ve üzerine bir de penaltı kaçırmak. Böyle olunca galip gelmek mucize olur, 1-0 yenilirsin.

Yendik derken, yenilmek

Balıkesirspor için deplasman olarak görüldüğü bir maç olsa da aslında ev sahibi olan takımdı, BB Erzurumspor karşısında. Müsabaka Erzurum yerine Elazığ'da oynanıyordu. Erzurumspor'un seyircisiz oynama cezası vardı ama Balıkesir için böyle bir sorunu yoktu ve az da olsa taraftarları tribünden destek veriyordu.
Balıkesirspor zaman zaman defanstan top çıkarmakta çok zorlandı. Çünkü Erzurumlu oyuncular, ileride pres yaptılar, boşta oyuncu bırakmadılar.
Daha iyi oynayan, daha iyi paslaşan konuk ekip iken, golü bulan konuk takım oldu. İyi oynamak yetmiyor tek başına. Mümkün olduğunca az hata yapmak lazım. Hatayı yaptılar, kırmızı beyazlar da çok iyi değerlendirdiler, 24. dakikada.
Golün ardından yavaş yavaş bazı şeyler değişmeye başladı. Balıkesir defansı kalabalık tuttu. Bu sayede kalesinde pozisyon görmemeye başladı. Markaja rağmen, ayağa daha iyi pas yapılmaya başlandı, baskı kırıldı. İleriye daha rahat çıkıldı, bol bol pozisyonlar yakalandı. Özellikle sol kanatta oynayan Burak çok kullanıldı. Rakibin 3-5-2 oyun sistemi de, Bal-Kes'in ekmeğine yağ sürdü.

İkinci yarı gol düellosuna sahne oldu. 51. dakikadaki Nizamettin'in frikik golü görülmeye değerdi. Erzurumspor'un bulduğu gol de tam bir şanstı. Çaprazdan vurulan top önce uzak direğe, sonra da yakın direkte yerdeki kaleci Atilla'ya çarptı. Kale içine yönelen meşin yuvarlağa Burhan dokunup, boş kaleye gönderdi.
46. dakikada oyuna giren BB Erzurumsporlu Haris Harba, Balıkesir defansına çok zor anlar yaşattı. Üzerine bir de gol atmayı başardı.
Ne olduysa 89'dan sonra oldu. Maç 2-3 biter derken, orta sahada yapılan büyük hata, kaptırılan top, hızlı hücum, Hamza'nın ceza alanı içerisindeki sakin hareketleri ile topu filelere yollaması, 3-3...
2 dakika sonra, ceza alanı içerisinde uzaklaştırılmak istenen topun, rakibe nişanlanması, sekerek Hamza'nın önüne gelmesi, altıpas içinden röveşata ile takımını öne geçirmesi, 4-3...
Seyirciler 'maç böyle biter' diyebilir ama bunu futbolcular diyemez. Son saniyeler olsa da hakemin bitiş düdüğüne kadar savaşılır, asla rehavete kapılınmaz. Kapılırsan, örnek Balıkesir...
Bu arada karşılaşma boyunca Osman Özköylü'yü dinledik. Maşallah gırtlağı çok kuvvetli... Tüm stadı inletti maçın başlangıcından, bitimine kadar.

Ahh o kafalar

'Altyapıdan yetişmiş 8 oyuncu ve ortalama olarak 21 yaş altı' denince, akla ülkemizde sadece ve sadece Altınordu gelir.  Altınordu, Ankaragücü karşısında bir takım havası verdi. Bir makina düzeninde oynadı, daha doğrusu oynamaya çalıştı. Gelişigüzel çıkış neredeyse hiç yoktu. Kaleci dâhil, tüm takım pas yaparak rakip kaleye gitmeye çalıştı. 2-3 pas, 4 pas güzel yapılıyordu, sonra maalesef olmadık hatalarla top kaybediliyordu. Bu hatalar genellikle acemice hatalardı, yakışmadı. Boş kişiye atılan pas ya hızlı gidiyor, ya da uzağına düşüyordu.

Başka bir önemli konu, gücüyle fark yaratan Afrikalı oyuncularla bile omuz omuza ezilmeden oynayabildiler. Hatalara rağmen futbolu oynanması gerektiği gibi oynamaya sabırla çalışırlarken, meyvesini 28. dakikada aldılar. Sağ çizgiye inilip, penaltı noktasına doğru uzatılan pasa Alican çok güzel vurdu, takımını öne geçirdi.
Ankaragücü bu oyun karşısında oldukça etkisiz kaldı. Kendi yarı alanında çok pas yapsa da, orta sahayı geçmekte zorlandı. Defansa ise rakip ceza önünde başladı. Burada da etkisiz kaldı, Altınordu'nun oyununu bozamadı.

Ceza alanına girmekte zorlanan sarı lacivertliler golü ceza alanı dışından attığı şutla buldu, ilk yarının sonlarına doğru.
Kafa vuruşları güzel olsaydı, Altınordu yenmekle kalmaz, fark bile atabilirdi. Kafa vuruşlarına antrenmanlarda bol bol vakit ayrılmalı.
İkinci yarı Altınordu, yine aynı sistemde oynasa da, pozisyon bulamadı. Bu sefer üstün olan taraf Ankaragücü idi. Öne geçme şanslarını yakaladı, değerlendiremedi.
Ceza alanı önünden faul atışı kazandı Ankaragücü. Erdem topu aldı ve çimleri yolmaya başladı. İlginç bir görüntüydü. Topu o noktaya koydu. Vuruşu üst direğe çarpıp auta gitti. Erce autu hemen kullandı. Uzun topa hareketlenen Erdoğan Yeşilyurt, rakibini geçtiği anda düşürüldü.  Mutlak gol pozisyonu olmasına rağmen, hakem sadece sarı kartla yetindi, kırmızıyı çıkarmadı. Bu serbest vuruştan sonuç alınamadı ve maç 1-1 berabere sona erdi.

Kardeş kardeşi üzer mi?

İki kardeş takım karşı karşıya geldi, 1. Lig'de. Gaziantepspor çok zor günler geçiriyor. Birçok oyuncusunu kaybetti. Transfer de yapamıyor. Sahaya altyapı oyuncularıyla çıkıyor. Yaş ortalaması çok düşük. Ligin ilk maçında da kendi sahasında 3-1 kaybetmişti. Rakibi Gazişehir Gaziantep'in durumu iyi, kazanma olasılığı çok yüksek ancak kâğıt üzerinde sadece. Çünkü kazanan 1-0'lık sonuçla Gaziantepspor oldu. Bu sonuç sosyal medyanın da tüm dikkatlerini çekti. Yazılmayan, söylenmeyen şey kalmadı.
Tüm bunlara cevabı Gaziantepspor oynadığı maçlarla verecek. Sonraki maçlara merakla bakacağız.