NASA'nın Juno görevi, altıncı bilimsel yörünge dönüşünde Jüpiter ve Büyük Kırmızı Leke'yi 10 Temmuz'da yakından izledi ve görev sona erdi.

Juno'nun tüm bilim araçları ve uzay aracının JunoCam adlı kamerası uçuş sırasında çalışmaktaydı ve elde edilmiş olan o veriler şimdi Dünya'ya gönderiliyor. Juno'nun Jüpiter'e bir sonraki yakın uçuşu 1 Eylül'de gerçekleşecek.

Uzay aracının bu en son uçuşuyla elde edilen görüntüler bugünlerde yayınlanıyor.

San Antonio Güneybatı Araştırma Enstitüsü'nden Juno'nun baş araştırmacısı Scott Bolton, "Kuşaklar boyunca dünyanın dört bir yanından ve her yaş grubundan insanlar Büyük Kırmızı Leke'den etkilenmişlerdir. Şimdi sonunda bu fırtınayı yakından nasıl olduğunu göreceğiz." demektedir.

16.000 kilometre genişliğindeki Büyük Kırmızı Leke, 1830'dan beri izlenen ve büyük olasılıkla 350 yıldan fazla süredir var olan bir fırtınadır. Bu zamanlarda, Büyük Kırmızı Leke küçülüyor gibi görünmektedir.

Juno, 10 Temmuz'da saat 09:55'te Jüpiter'e en yakın noktaya ulaştı. Bu dönemde Juno, gezegenin bulutlarının yaklaşık 3.500 kilometre üzerindeydi. On bir dakika ve 33 saniye sonra, Juno 39.771 kilometrelik başka bir alanı taradı ve doğrudan Büyük Kırmızı Leke'yi saran kıpkırmızı bulutların üstünden geçti. Uzay aracı, bu aşamada bulutların yaklaşık olarak 9000 kilometre üzerinden geçti.

4 Temmuz öğleden sonra saat 10:30'da, Juno, Jüpiter yörüngesinde tam bir yıllık süre geçirmiş olarak, dev gezegenin etrafında 114.5 milyon kilometre mesafe katetmiş oldu.

Juno, 5 Ağustos 2011'de Florida'daki Cape Canaveral Uzay Üssü'nden fırlatıldı. Araştırma görevi süresince, Juno gezegenin bulut üstleri üzerinde yaklaşık 3,400 kilometre kadar alçaktan geçişler yaptı. Bu uçuşlar sırasında Juno, Jüpiter'in karanlık bulut örtüsünün altını araştırdı ve gezegenin kökeni, yapısı, atmosferi ve manyetosferi hakkında daha fazla bilgi edinmek için auroralarını inceledi.

NASA'nın Juno görevinde elde edilen ön bilimsel sonuçlar, Güneş Sistemi'ndeki bu en büyük gezegenin karmaşık bir iç yapıya, enerjik kutup aurorasına ve kutup siklonlarına sahip çalkantılı bir ortam olduğunu ortaya koydu.



Kaynak: nasa.gov

Çok nadir bir çift yıldız sistemi keşfedildi!

Yıldız olamamış bir gök cismi, ölü bir yıldızın etrafında 71,2 dakikada bir dolanıyor...
MIT (Massachussets Teknoloji Enstitüsü), Harvard Üniversitesi, Bishop Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Montreal, NASA ve Dartmouth Üniversitesi'nde bulunan gökbilimcilerden oluşan uluslararası bir araştırma grubu, NASA Kepler K2 uzay teleskobu ve yer konuşlu birçok teleskoptan elde edilen verileri kullanarak, WD1202-024 olarak adlandırılan çok nadir bulunan bir çift yıldız sistemini keşfetti.

Bu çift yıldız sistemi, Güneş benzeri yıldızların evrimlerinin son aşamasını temsil eden beyaz cüce olarak adlandırılan ölü bir yıldızın kalıntısı ve kütlesinin çok düşük olması nedeniyle normal bir yıldız oluşturamamış bir gök cismi olan kahverengi cüceden oluşmaktadır. Uluslararası gökbilimcilerden oluşan bu grup, her 71,2 dakikada, beyaz cücenin kahverengi cüce tarafından tamamen örtüldüğünü belirlemişlerdir. Çift yıldız sistemini oluşturan bu gök cisimleri, birbirlerinden yalnızca 310.000 km uzaktadırlar. Çalışmada bu gök cisimlerinin Yer-Ay uzaklığından daha yakın bir uzaklığa, sistemdeki büyük kütleli cismin, küçük kütleli cisme kütle aktarmadan nasıl geldiği de çalışılmıştır.

Resimde, merkezdeki nokta kaynak, WD1202 sisteminin gökyüzü görüntüsüdür. Yapılan çalışmanın sonucunda elde edilen çift yıldızın model görüntüsü kırmızı okla sağ üste gösterilmiştir.

Sisteme ilişkin oluşturulan model, yıldızın beyaz cüce olarak evrimleşmeden önce kırmızı dev yıldız olarak genişlemiş olabileceği, bu aşamada kahverengi cüceyi de içine aldığını önermektedir. Bu da daha küçük kütleli cismin içeri doğru sarmallar çizmesine, dev yıldızın maddesinin çoğunun dışarı atılmasına ve geriye bir beyaz cüce kalmasına neden olmuştur.

Yazarlar ayrıca 250 milyon yıldan daha kısa bir zamanda, bileşenlerin kütle aktarımını başlatabilecek yakınlığa ulaşacağını, böylece WD1202-024 çift sisteminin şimdiye kadar keşfedilen en kısa dönemli kataklismik değişen yıldız öncesi sistem olduğunu da belirtmektedirler. Bu tür sistemler evrende çok nadir bulunması açısından önemlidir.

Yapılan çalışma, National Science Foundation (NSF), (Ulusal Bilim Vakfı), Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve The Natural Sciences and Engineering Research Council of Canada (NSERC), (Kanada'nın Doğal Bilimler ve Mühendislik Araştırma Konseyi) gibi kurumlar tarafından desteklenmiştir.



Kaynak: MNRAS  : https://academic.oup.com/mnras/article-lookup/doi/10.1093/mnras/stx1611