Bugün muassır medeniyetler olarak kabul ettiğimiz birçok ülkede kadın hakları mücadeleleri 19. yüzyılın sonlarında başlayıp, 20. yüzyılın başlarında sonuç verdi. Bu ülkelerde kadınların üretime katkıları ve sosyokültürel kalkınmaya sağladıkları, bu ülkeleri gelişmiş ülkeler sınıfına sokmayı başardı. Bu mücadelede, kadınların öncüleri bazen dayak yedi, bazen işten çıkartılıp açlığa mahkum edildi, bazen de hapishanelerde tutuldu. Ama bu ülkelerde kadınlar özellikle 20. yüzyıl başlarında zafere ulaşarak dünya anlayışının da eksen değiştirmesini sağladı. Ülkemizde cumhuriyetin kurucusu Atatürk, kadınlarımızın bu zorlu mücadeleyi kendi cinsel kimlikleri adına değil, ülke kimliği adına kurtuluş savaşında emperyalizme karşı yaptıkları için onlara bu haklarını birçok ülkeden önce verdi.

Kadın hareketlerinin sonuca varmasından neredeyse yüzyıl geçti. Kadınların birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yaşam standartlarının geliştiği muhakkak. Ama gerçekten kadınların toplumlarda hala erkeklerle eşit koşullarda olduğunu söyleyebilmek imkansız. Medeniyetin en önemli göstergesi demokrasilerin temsili olan meclislerde kadınların oranları tüm dünyada azınlıkta. Keşke tek sorun, kadınların demokratik temsillerinin azınlıkta olması olsaydı. Kadın devrimi üzerinden yaklaşık 100 yıl geçmiş olsa da kadın hala tüm toplumlarda cinsel obje. Kadının anne, bacı, eş, evlat olma kimliklerini siz ne kadar koruyucu sansanız da maalesef sizlerin de yakınları dahil tüm kadınlar cinsel taciz, tehdit altında.

Bir psikiyatri doktoru olarak cinsel saldırıya uğramış birçok kadınla görüşmelerimiz oldu. Bu kişiler bazen yıllar sonra bir doktora başvurmaya cesaret ettiler. Doktora başvurmaya cesaret eden kişilerin hiçbiri bu süre içinde adli makamlara şikayette bulunmadı. Siz zannediyor musunuz ki, bu saldırıya uğrayanlar sadece belli kişiler. Cinsel saldırıya uğrayanlar içinde yüksek mevki yöneticiler, doktorlar, üniversite öğrencileri dahil sosyokültürel ve ekonomik gücü olanlar da maalesef olabiliyor. Ya da kıyafetinin açık-kapalı olma durumunun da etkisi yok. Birçok kapalı bayan, bazen aile içindeki insanların cinsel saldırılarına maruz kalabiliyor.

Cinsel saldırılar düşünebileceğinizden çok fazla. Ama sözel taciz gibi kendi yakınınızın başına geldiğinde sizi çıldırtan durumlar maalesef hemen her kadının yaşadığı ve kaçamadığı toplumsal bir utanç. İstediğiniz kadar benim yakınım bunu yaşamamıştır diye kendinizi avutun, poliklinik koşullarında görüştüğümüz her kadının hayatlarında en az bir defa tecavüz yada sarkıntılık olmasa bile sözel tacize uğradığı kesin. Yani buna senin anan, eşin, bacın da dahil.

Bu utançla nasıl baş edebilir ve bunu yok edebiliriz? Sanırım bu tutumları yok saymamak, yapanı hoş görmemek, duymazdan gelmemek ve elbette yasal yaptırımlar bu durumu azaltabilir.