Simge Özden-Irak, İran ve Hindistan kökenli bir çalgı olan Santurun İzmir'de tek, Türkiye'de ise önemli birkaç yapımcısından biri olan Ozan Özdemir, santurun bir efsaneye göre, İran'da 'kadın sesine benzediği' gerekçesiyle Şah tarafından 500 yıl boyunca yasaklandığını söyledi. Kültürel farklılıklara göre çalgıların da şekillendiğini belirten Özdemir, 'Türkler eskiden beri santurlarında pirinç tel kullanmışlar. Tellerin bazıları eşikler aracılığıyla üçe bölünerek iki ses verir duruma getirilmiş' dedi.

Ozan Özdemir Türkiye'nin önemli santur yapımcılarından birisi. İzmir'de de bu işle uğraşan tek kişi. Santurun yanı sıra Buzuki, Cura gibi müzik aletlerinin yapımında da usta. Ayrıca farklı müzik aletlerini birleştirerek yepyeni çalgılar da üretiyor. Hem sürekli kendini yenileyen hem de değişik fikirlere açık, farklı şeyler denemekten çekinmeyen çalgı yapımcısı Ozan Özdemir, santurla tanışma hikayesini anlattı. Özdemir, 'Okulla santur yapımı arasında bir tercih yapmam gerekiyordu. Ben de santuru seçtim. Çalmasını ve yapmasını kendi kendime öğrendim. Severek işime devam ediyorum' diyor.

Santurun çıkış noktası tam olarak bilinmese de bazı kaynaklar Irak, İran ve Hindistan kökenli olduğunu söylüyor. İzmir'de tek santur yapımcısı Özdemir'le santurla tanışma hikayesi, santurun tarihçesi ve bunun gibi pek çok konu hakkında konuştuk.



Santurla tanışmanız nasıl oldu?

Ben bu çalgıyı ilk olarak 2001 yılında İstanbul'da gördüm. Bir müzik evi vardı. Orada çalıyorlardı. Sesi çok hoşuma gitmişti. O çalgı bir tek onlarda vardı. Sonra onlara da söyledim. 'Ben de santur çalmak istiyorum' diye. 1 buçuk 2 sene sonra İran'a gidip gelen bir arkadaşım bana santur getirdi. Tam o yıl da İzmir'e taşındım. Evde kendi kendime çalmaya başladım. Arkadaşlarım İstiklal Caddesi'nde çalıyorlardı. Ben de İzmir'de çalayım dedim. İlk olarak Konak'ta kendi kendime sokakta çalmaya başladım. Bilmiyordum. Kafama göre ritim tutturup onu çalıyordum. Santur insanlara çok ilginç geldi. Sesini beğendiler, insanlar etrafımda toplanmaya başladı. Geliyorlar, dinliyorlar, para atıyorlardı. O zaman ev kiram 50 liraydı. Ben günde 50 lira para kazanıyordum. Bazen günde bin lira kazandığım da oluyordu. Santuru ne zaman yapmaya başladım dersem. Okulla aram pek iyi değildi. Dedim, 'Tamam, okulu bitiremeyeceğim. Bari başka bir şeylerle uğraşayım.' Bendeki santur küçük İran santuruydu. Bunun daha büyüğünü yapsam nasıl olur diye düşündüm. Santurda her şeyi çalamıyorsunuz. Her tondan müzik olmuyor. Sürekli akort değiştirmeniz gerekiyor. El işiyle de uğraşmayı çok seviyorum. Nasıl yapabileceğime dair araştırmalarda bulundum. Yapmayı kendi kendime öğrendim. Daha sonra Ege Üniversitesi'nde Çalgı Yapım bölümü varmış. Oraya gittim. Orada ilk olarak bir iki derse girdim. Ustamın adı Necati Gürbüz. Bir yandan okula bir yandan da onun yanına gidiyordum.

Santur yapımında önemli kişilerden bahseder misiniz?

Bir kaç kişi var aklımda. Şu an yapmıyorlar ama 15 yıl önceye kadar iki üç usta vardı. Birisi kendi yapıyordu ve çalıyordu. İstanbul'da Saldun Ersin adında bir hocaydı. Biraz daha büyük santurlar yapıyordu. Ümit Mutlu var bir de. O da kanudaki mandal sistemini santura uyguladı. O zaman her tondan parçayı çalabiliyordunuz. O çok daha geniş bir imkan sağlıyordu. Ben de onun bulduğu bu şeyi biraz daha geliştiriyorum. İzmir'de eskiden santur yapımcıları vardı. Osmanlı döneminden sonra santur bizde bir elin beş parmağını geçmeyecek sayıdaydı. Ama Osmanlı döneminde çok icra edilen bir çalgıydı. Genellikle Rumlar tarafından icra ediliyor. Sanıyorum ki İzmir'de bu çalgıyı yapan tek kişiyim.

2012'de Müziksev'in Müzik Müzesi'nde atölyenin işler hale getirilmesinde önemli rol oynamışsınız. MüzikSev'in müzik müzesi ve yapılacak etkinlikler hakkında neler söyleyeceksiniz?

Ocak ayında burada çok yapılmayan üç dört Orta Asya çalgısından yapılacak. Onlarla MüzikSev'in arkasında konser verilecek. Önceki hafta atölye çalışması yaptık. Yay ve iki tane keman yapıldı. İstanbul, Eskişehir, Zonguldak'tan öğrenciler geldi. Onlarla beraber çalışmalar yapıldı. Etnografya Müzesi'ndeki gibi burada da müzik aletleri sergileniyor. 300'e yakın çalgı var. Haftaiçi her gün gezebiliyorsunuz. Girişte konuklara ipod veriyoruz. Oradaki birçok çalgının sesini dinleyerek gezebiliyorlar. Burası Türkiye'deki ilk ve tek müzik müzesi. Bir tane de Afyon'da yapacaklar. Arşiv odamız bulunuyor. Odamızda eski plaklar var. Onlar mp3'e çevriliyor. Bilgisayara aktarımı olacak. İsteyenler gelip herhangi bir plağı alıp doğrudan dinleyebilecekler. Şu anda çalışmalar devam ediyor. Şubat, mart gibi açılacak diye düşünüyorum.


Santurun tarihsel sürecini kısaca aktarır mısınız?

Santuru ilk kim buldu diye bir şey söyleyebilmemiz söz konusu değil. Çünkü herkes kendine çeker. İran bu çalgı bizim çalgımız der. Pek çok ülkede kullanılmış, kültürlerinde bulunan bir müzik aleti. Orta Asya'da var, Antik Yunan'da da var. Çalgının ilk olarak nerede bulunduğu belli değil. Bizdeki gelişimine bakacak olursak İran üzerinden geldiği açık. Türkiye'de büyük şehirlerde sokakta yürürken santur çalan birisine rastladıysanız eğer, orada gördüğünüz büyük ihtimalle İran santurudur. İran santurunu aldığınız zaman buradaki müzikleri çalamazsınız. Oradaki müzikleri çok güzel icra edebilirsiniz. Herkes kendi kültürüne göre çalgıyı geliştiriyor. Bizim ülkemizde başka şekilde gelişmiş. Kültürel farklılıklara göre çalgı da şekillenmiş. Osmanlı zamanında iki çeşidi vardı. Biri alafranga diğeri alaturka santur. Alafranga şimdiki Yunan santuru gibi. Çalgıda çok fazla ses var. Alaturka santurda akort düzeni çok değişik. Yine ikisi de birbirine benzer yapıda. Alafranga santur bizde artık kullanılmıyor. En son 1950'li yıllarda kullanılmış. Önceden İzmir ve Ege Bölgesi'nde yaygın olarak kullanılıyordu. Santurî Ethem Bey (Ethem Efendi, 1855-1926) ve Ziya Santur ( 1862-1952) tarafından icra edildiği belirtiliyor. Osmanlı'da alafranga ve alaturka olarak iki çeşit var. Alaturka santurun birkaç küçük değişikle makamsal müziğe uyum sağlayabiliyor. Alafranga olan ise Rebetiko ve Yunan halk müziğinde şimdi de kullanılan santur olduğu görülüyor.

Türkler pirinç tel kullanmış

Rum mübadelesinden sonra bizde, alafranga santur kullanımı ile ilgili iki örnek var. Birisi Santuri Recep zeybek havaları çalıyor bir diğeri de Balarısı Ahmet'in Hint Müziği plağında Santuri Erol adıyla geçiyor. Alafranga Santur daha çok 1900'lü yıllarda musevilerden meydana gelmiş saz takımlarında görülen ve " Hamaili Santur" denilen santur olup beşer beşer dizilmiş şekilde 160 teli buluyor. Yani 32 sesli. Türklerin de kullandığı bu Santur bazı değişikliklere uğramış. Ses sayısı azaltılarak 24 sese yani her biri beşerden 105 tele indirilmiş ve eşiklerin yerleri değiştirilmiş. Türkler eskiden beri santurlarında pirinç tel kullanmışlar. Tellerin bazıları eşikler aracılığıyla üçe bölünerek iki ses verir duruma getirilmiş. Normalde iki eşiğin ortaları kullanılarak kenarda kalan bölümler kullanılmaz. Alaturka Santur'da ise ses genişliği bir tam aralık yani 2 sekizli ve 1 küçük üçlü azalmış. Akordu Türk Müziğinin bazı seslerini çıkarabilecek duruma gelmiş. Tam aralıkların arasında yarım ses var. Bu yarım sesi tek tel verdiğinden çalıcı bu tek teli makamın gereğine göre yeniden ayarlıyor. Bu Santur'da öbürünün aksine Segâh sesi bulunuyor. Teller çift ve tek sıra sayılı olmak üzere eşikler aracılığıyla iki diziye ayrılmış durumda. Çift sıra sayılılar, düz sesleri, tek sıra sayılılar tam aralığın yarısındaki sesleri gösterir. Başka komalı sesler yok. Türk Müziğinin tüm seslerini çıkartacak kapasitede değildir.


Her ülkede farklı isimleri var

Şu anda hangi ülkelerde santur kullanımı yaygın diyebiliriz?

Bizde çok yok demiştim ama bir artış var. Özellikle insanlar İran santurunu görüyorlar ve çalmak istiyorlar. İran'da ise bizde bağlama nasıl yaygınsa İran'da da o şekilde santur yaygın. Amerika'da Hammered Dulcimer, Çin'de Yangtjin, İsviçre, Almanya ve Avusturya'da Hackbrett, Fransa'da Tympanon, Macaristan'da Cimbalom, İrlanda'da Tiompan, Yunanistan'da Santuri, Türkiye ve İran'da Santur, Romanya'da Timbal ve Hindistan'da Santoor gibi farklı adlar altında ve değişik formlarda iki telli, dört telli, 12 perde, 19 perde kullanılmış veya kullanılmaya devam ediyor.

İran'da kadın sesine benzediği için santurun 500 yıl yasaklandığı doğru mu?

İran'da kadın sesine benzediği için 500 yıl yasaklanmış evet böyle bir şey söz konusu. Şah İsmail tarafından yasaklanmış. Vietnam'da da bir tane çalgı var. Orada da benzer bir durum söz konusu. Erkekler çalabiliyor ancak kadınlar çalamıyor.

Santurun yapısal ve tınısal olarak değişiklik gösteren özellikleri neler?

Bölgeden bölgeye değişiyor. Kravsen diye bir çalgı vardır. O çalgı alafranga santurun biraz daha büyümüş hali. Ondan sonraki evrede tuş takımı değişip piyanoya dönüşüyor. Büyüdükçe daha fazla tuşa basıyorsunuz çıkılan sesler çok farklı olabiliyor. Vurmanın şekilleri değişiyor. Bastığınız zaman oradaki çubuk vurmuyor da daha çok o teli çekiyor. Yamuk şeklinde genellikle ceviz ve benzeri egzotik ağaçlardan yapılan bir kutu şeklinde olan klasik bir santur, 72 ila 160 telden oluşuyor. Bu teller üzerine, yine ahşaptan yapılan küçük mızraplar (zahme) ile vurma yoluyla çalınıyor. Bu şekil hem telli çalgı hem de vurmalı çalgı niteliği taşıyan muzik aletlerine kordofon adı da verilmektedir. Bir Kitara türü olan enstrüman, biçimsel olarak kanuna benzer.

Portakal ağacının rengi daha güzel

Santur dışında başka hangi müzik aletlerini yapıyorsunuz?

İnsanların eski çalgı aletleri tamir ediyorum. Bir çalgıyla bir çalgının birleşimi ile ilgili istekte bulunanlar oluyor. Bir arkadaşımın mandolini vardı. Mandolinin sapı çok kısadır. O sapı oradan kesmiş. Ben her şeyi olduğu gibi bıraktım ona uzun bir sap ekledim. Bağlama gibi uzun saplı oldu, ama mandolin. Buna bir isim koy derlerse ismine MandoSaz diyebilirim. Sesleri değişiyor. Mandolinle saz karışımı bir şey çıkıyor ortaya. Santur, yaptığım ana çalgı olmak ile birlikte, Buzuki, Cura, baglamada yapımı ile uğraşıyorum. Bunların yanında müzede sergilenmesi ve çalınması için İgil, Hegit, Rebab, Kabak cura, Yatugan gibi çalgılar ile de ilgileniyorum. Bir çalgıdan başka bir çalgı da üretebiliyorum. Sipariş üzerine yapıyorum. Olmasa bile yapmaya devam ediyorum.

Çalgıları yaparken hangi ağaçları kullanıyorsunuz?

Daha çok dut ağacı kullanıyorum. Ceviz ağacı, gürgen ağacı, elma ağacı, erik ağacı, portakal ağacı kullanıyoruz. Portakal ağacının rengi daha güzel oluyor. İlk olarak santur yapımıyla müzik aleti yapımına başladım. Şimdi de bir çok çalgı aleti yapıyorum. Başlangıçta 10-15 tane santur yapmıştım. Yalnız ağaçları bulmakta biraz zorlanıyorum. Belediyelerin yaşlı ağaçları kestiği zaman gidip oradan topluyorum. Belediye ile irtibata geçmeyi düşünüyorum. O kısım biraz sıkıntılı oluyor.