Gün geçtikçe demleniyor, daha bir koyuyor birilerine... Sanki yüreklerine taş basmışlar ama, yine de o yürek fokur fokur ediyor... Sığdır bir yerlere sığdırabilirsen, hazmet bakalım hazmedebilirsen...
En çok acıyı da "Atatürk döneminin CHP'sini" özleyenler çekiyor...
Bu CHP'nin artık işi zor... Hele hele İzmir'de, hepten zor... 
Aklı başında insanların asla kabul etmediği, ama işine gelenlerin öyle bildiği "İzmir CHP'nin  kalesi" hikayesi, malumunuzdur ki Pazar akşamı "İzmir CHP'nin kabusu" gerçeğine dönüşmüştür...
Cumhuriyet döneminden bu yana kim çıkarmış / kim söylemişse, yalan söylemiştir.
İzmir CHP'nin değil, Atatürk'ün kalesidir...
Aradaki fark "Kaf Dağı" kadar büyüktür.  
İşgal yıllarında çok büyük zulümler gören, sonra da Ata'sının arkasında kurtuluş günlerinde destanlar yazan, tüm Anadolu yiğitleri gibi bu kentin insanlarının neler yaptığını zaten tarih yazmaktadır. Dolayısı ile işgal'den kurtuluş'a olan süreçte bu kentin yeri biraz daha "özel"dir. Daha sonra ulu önderin kurduğu bu siyasi partiyi, tüm ülkede olduğu gibi bu kentte desteklemiştir. Ama burada bağıra basılan CHP değil, Ata'nın ta kendisidir...
Zaman zaman rejimden endişe duyanların,
Zaman zaman cumhuriyeti / demokrasiyi tehlikede görenlerin neden bu kentte miting yaptıklarını zannediyorsunuz?
Bu insanlar burada CHP'yi mi sığınıyorlar / yardım istiyorlar, yoksa Atatürk'e mi sığınıp, ilke ve inkilaplarını taze tutmaya çalışıyorlar?..
CHP'ye sığınıyorlarsa, İstanbul'un Taksim'i ne güne duruyor,
Ya da;
Ankara'nın Kızılay'ı...
Ne işleri var Gündoğdu'da?... Neden herkesin elinde CHP'nin bayrağı değil de, Türk Bayrağı var...
İzmir bırakınız CHP'li olmayı, tam bir merkez sağ seçmenine hakimdir. Ne çabuk unutulmuştur sağ  partilerin bu kentte rekor kıran genel seçim / yerel seçim sonuçları...
Yıllardır bir alışkanlık / bir tutku olan CHP'lilik artık yerini "hizmet arayışı"na bırakmıştır... Çünkü bu kentin Bostanlı'sı kadar, Eşrefpaşa'sı da, Narlıdere'si kadar tüm varoşları da hizmete susamış hale getirilmiştir.
Yıllardır Metro'suna kavuşamayan, Çeşme'sinden su akmayan, kaldırımında yürüyemeyen, seyyarından sokaklarda nefes alamayan, Şanlıurfa'nın Viranşehir kazasından Abdullah Efendi'nin dediği gibi "bizim buralardan biraz daha büyük bir köy" ünvanlı İzmir, bu saatten sonra ne üzerinden siyaset yapılacak ve ne de takım tutar gibi partilere oy verecektir. Çünkü "baba partisi"nden yeteri kadar canı yanmıştır.
Gün "sev beni, seveyim seni" bağlamına gelmiştir / getirilmiştir.
Hüsran büyük ama gerçektir.
Bugün ülke genelinde konuşulan tek konu "İzmir başta olmak üzere, kıyıların da seçim haritalarındaki renginin sararmaya başladığı"dır.
Türk siyasi hayatının fotoğrafı da asla iç açıcı değildir. AKP dışında tek başarılı parti BDP'dir. 36 bağımsız adayla yüzde 10 barajını "patlatmış"tır. Meclis açılır açılmaz hemen grup kuracaklar ve yine atıp tutmaya başlayacaklardır. Ve göreceksiniz borazanı geçen dönemden daha hızlı bağırtacaklardır. Bir tek bağımsız adayları ile 1 metreye yakın oy pusulasındaki tüm partilerin oylarından fazla oy almışlardır.

Takdir edersiniz ki; CHP'nin "bu kafa ile bu işin altından kalkması" mümkün değildir.
Lütfen bakınız; kurultay yaygarasını ilk yapanlar milletvekili adayı gösterilmeyenler.
Arkasından Önder Sav'cılar, sonra da Deniz Baykal'cılar...
Parti elden gitmiş, Türkiye tek partili döneme doğru son süratle gidiyor, BDP ülkede 4. parti durumuna yükselmiş. Ana muhalefet partisi ak saçlı'larıyla, kara saçlı'larıyla, kırçıllı'larıyla lider kavgasına tutuşmuş...
Beyler bu işin vebali çok büyüktür...
Hani ödenemeyecek hesaplar vardır ya, bu iş, işte öyle bir bilançonun hesabıdır... Yolu CHP'nin yakınından geçen herkes sorumludur...
Bu saatten sonra tek çare "hizmet"tir.
Bunun kanıtı da Başbakan Erdoğan'ın "35'e 35 proje ile hizmet" taahhüdüdür... Genel seçimleri yerel seçim havasına sokmayı başaran Erdoğan İzmir'in yumuşak karnı "Hizmet"ten girmiş ve başarılı olmuştur.
 
Sözün özü;
Bu kent kimsenin arka bahçesi değildir.
Erdoğan'ın İzmir'e çaldığı "hizmet mayası" tutmuştur...