Elimizde bir o kalınca, / O'nun da nesi kaldı ise / tabii ki, açılışında yanında olmak adına bir şeyler yazmak istiyor insan. Genellikle böyle zamanlarda günün anlam ve önemini kaleme almak da usulden oluyor.
 ***
 Fuar'ın 9 Eylül kapısından girdiğinizde sağlı ve sollu iki gazino. Her iki gazinonun da etrafı koca koca palmiyelerle çevrili. Sağdakinde rahmetli Zeki Müren, soldakinde Ferdi Tayfur. Doğru yürüyün yüz 50 metre ileriden sağa dönün, Lunapark'ı az geçin sağda Nejat Uygur. Karşıya geçin Hakkı Bulut. Geçin stantları sağda, Ferdi Özbeğen... Yürüyün... Yolun üstündeki gazinoda müziğin her çeşidi, sanatçının en kalitelisi...
 Ve Zeki Müren'in kendi ağzından Fuar süresince her gece İzmirlilere söylediği şu sözler:
 "İzmir'de alkış alamayan bir sanatçı İstanbul'da tutunamaz. Bu kent sanatın beşiğidir. Sanatçının sanatçı olabilmesi için bu kentteki Fuar sınavından geçmesi şarttır." Anlayana ne büyük söz değil mi?
 Bırakınız Ege'nin köylerini, tüm Türkiye'de İzmir Fuarı sayıklanıyordu o tarihlerde...
Yapılacak düğünler Fuar sonrasına erteleniyor. Evin reisi eşine ve çocuklarına moral olsun diye, "Şu işleri bitirelim, sizi Fuar'a götüreceğim" dediği zaman her şey sular seller gibi akıyordu... Kısacası açılışı yaklaştığında rüyaları süslüyordu İzmir'in Fuarı...
 İnsanlar tertemiz giyinmiş...
 Çocuklar dahil, herkesin elinde ince birer ceket. / Fuar'a giderken elde ceket tutmak bir kültürdü o tarihlerde / gençlerin saçları limonlanmış, genç kızlarınki ise lüle lüle... Herkes oldukça şık. Herkes birbirine saygılı. Fuar'ın giriş kapısından önce kadınlar giriyor. Sonra da beyleri...
 Tamam bu kadar yeter herhalde...
 ***
 Gelelim bu güne...
 Bence bu alana artık "Kültürpark" kelimesi yakışmıyor. Değiştirelim ve Fuar'ın adını "Kebappark" yapalım.
 O kadar çok kebapçı var ki, zannedersiniz "kebap festivaline" gelmişsiniz. O devasa alan duman dumana gidiyor. Yunan'ın Ege'den giderken ateşe verdiği anlardaki görüntüler ile bugünün arasında hiç de fark yok...
 Hele bir de ne dediği anlaşılamayan müzik sesleri... Aman Allah'ım... İki firma rakip falan da değiller... Biri pop, diğeri arabesk çalıyor. Arada sırada da çığırtkanların ne dediği anlaşılamayan sesleri... Ama her ikisi de müziğin sesini öylesine açmışlar ki, ne kendileri ne de fuar ziyaretçileri hiçbir şey duyamıyor. Sadece ve sadece gürültü... O kadar...
 ***
 Malumunuz;
 Bir süredir "Fuar'ı bu hale getirenler" ile "nerede o eski Fuar" edebiyatı yapanlar arasında "laf cambazlığı" devam ediyor...
 Eskiler "Fuar'ımız İstanbul'a peşkeş çekildi" derken, yeniler "Fuar'ınızı ihtisas fuarı yaptık" diyorlar...
 Sanki sevgi yolunda dövmeci / gümüşçü açtılar... Enternasyonal bir fuarı ihtisas fuarına dönüştürmeyi maharet sayanlar bugün hala "İzmir neden köy oldu" diye birbirine soranlardır...
 ***
 Son söz;
 Hijyenden uzak, varillerin içinde cağ kebapları, yarım metre yerde dökülen lokmalar, park hortumlarının suyuyla yapılan turşular, soyadan lahmacunlar, daha neler neler...
 Ama siz, "Bana bir şey olmaz" diyorsanız, buyurun Fuar orada...