Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 'Otostopçuları almayın' uyarısını görünce, geçtiğimiz günlerde Diyarbakır'da yapılan 'Sizde kalabilir miyim?' adlı sosyal deneyi hatırladım.

Diyarbakır'da 'Gidecek bir yerim yok, sizde kalabilir miyim?' sorusu yöneltilen vatandaşların istisnasız hepsi soruyu soran kişiye yardımcı olmak için elinden geleni yapıyordu. Bazıları evine davet ediyor, bazıları otel parasını vermeyi teklif ediyordu.  

Bu sosyal deney aynı zamanda Anadolu insanının özündeki yardımseverlik duygusunun yitmediğini, gönlünün ne denli zengin olduğunu gösteriyor, Edip Cansever'in de dediği gibi umudu dürtüp umutsuzluğu yatıştırıyordu.  

Diyarbakır'daki sosyal deneyi izlediğimizde hepimiz 'Gidecek bir yerim yok, sizde kalabilir miyim?' diyen gence tereddütsüz evini açan insanlara 'helal olsun' dedik. Peki, bu soru bize sorulmuş olsaydı ne cevap verirdik. Ben kendime bu soruyu sorduğumda hayranlıkla izlediğim Diyarbakırlı gençlerin verdiği cevabı veremediğimi fark ettim.

Sonra dönüp ilk anda kızarak okuduğum Emniyet Genel Müdürlüğü'nün sürücülere yönelik yaptığı uyarı üzerine bir kez daha düşündüm. Haklılık payı vardı.

Burada kullandığım "haklılık payı vardı" cümlesi bazılarını rahatsız edebilir. Şu soruyu sormak istiyorum. Hangimiz otostop çeken birini gördüğümüzde, aklımızda bir soru gönlümüzde bir şüphe olmadan rahatlıkla o kişiyi aracımıza alıyoruz?
Hepimiz kabul etmeliyiz ki, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yaptığı bu uyarı toplumun çürüyen köklerine tutulan aynadan başka bir şey değil.

Aslında hiçbirimiz farklı değiliz. Yol kenarında durup otostop çeken ve onun yanından hızla geçerken, aslında onu arabasına almak isteyen tertemiz vicdanlarız biz.