İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından Menemen'in Türkelli Köyü'nde Avrupa Birliği standartlarına uygun olarak yapılan arıtma tesisi geçen hafta yapılan bir törenle hizmete girdi.

İzninizle bazı konularda sizlere ayrıntılı bilgiler aktarmaya çalışacağım. Nedenine gelince; gazetelerden de olsa edindiğim bilgiler bana son derece ilginç geliyor.
Her şeyden önce 9,4 milyon liraya gerçekleştirilen bu yatırım, ülkemizde arıtma tesislerinin öncülüğünü yapan İzmir'imizde daha neler yapılabileceğini göstermesi açısından incelenmeye değer bulunmalıdır. Menemen'e bağlı olup merkez tesislerden yararlanamayan Helvacıköy, Hatundere ve Türkelli köylerine doğrudan hizmet vermesi planlanan yeni tesisimiz Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Aziz Kocaoğlu'nun yaptığı ayrıntılı konuşmasıyla açıldı.
Gönlüm ne isterdi biliyor musunuz? Keşke yandaş medya organlarına çıkmak için basın toplantıları yapıp devletimizin İzmir'e yaptığı katkıları (!) övünçle anlatıp gündem yaratmaya çalışan iktidar partisinin milletvekilleri ve il başkanı da orada bulunup başkanın konuşmasını dinleyerek değerlendirebilselerdi. Öyle ya onların neler söylediklerini bir hatırlasanız, neler dinlemiştik? AKP İzmir milletvekilleri Atilla Kaya ile Kerem Ali Sürekli ve İl Başkanı Bülent Delican'ın 15 Ocak'ta yaptıkları ortak basın toplantısında söyledikleri bir ölçüde aklımda kalmış olmalı ki Kocaoğlu'nun açılış için yaptığı konuşmasında örnek verdiği metro örneği bana çok ilginç geldi.
Sayın Başkanımız öylesine yanık olmalı ki özel idare mallarının dağıtımında İzmir'e yapılan haksızlıklardan başlayıp sözlerini, başta Halkapınar-Otogar metrosu olmak üzere diğer metro hatları için hükümetle yapılan görüşmelerin hikâyesini anlatarak tamamladı. Cümlemi "sözlerini tamamladı" diyerek bitirdim ama Sayın Kocaoğlu'nun dertlendiği hem de haklı olarak dertlendiği başka İzmir gerçekleri de vardı o konuşmada.

Büyükşehir Belediye Başkanlığını yaptığı kente hizmet edebilmek için çırpınan Kocaoğlu öylesine dertli olmalı ki isyanını "Keşke elim kırılsaydı da hükümete bırakmasaydım" şeklinde konuşmayı bile göze almıştı.

Peki Başkanımızın böylesine isyan etmesinin nedenleri sizce ne olabilirdi? Kente kazandırılacak modern katı atık toplama tesisi için hiç de akla gelmeyecek kesimlerden akıl almaz önerilerle karşılaştığını anlattı. Devletin resmi görevlisi Çiğli Kaymakamı'nın bir dernek başkanı ile birlikte Büyükşehir'e gelip İzmir'in çöplerinin Manisa'ya yönlendirilebileceğini söylediğini gözünüzün önüne getirin. Kaymakam Beyin böyle bir önerisi varsa hiyerarşi kuralları içinde İzmir Valiliğine başvurması gerekmez miydi?
Sayın Kocaoğlu'nun bir başka sıkıntısı daha vardı. Belediyemiz; Narlıdere, Buca ve Otogar metrolarının kendi kaynakları ile yapımı için hükümete başvuruyor. Gelen yanıt "Hayır, siz yapmayacaksınız, hükümet olarak bizim programımızda var, biz yapacağız" şeklinde oluyor. Proje, hükümete devrediliyor, tarih 2008'dir. İzmirlilere soralım, 2018'e kadar hükümetin yaptığı nedir? O günlerden bu yana proje için 21 milyon lira tahsis edilmiştir. -Bu rakamı unutmayın, biraz sonra başka bir yerde hatırlamak durumunda kalacağız- Kocaoğlu haklı olarak bu yaklaşıma da isyan etmektedir. Nasıl  etmesin ki, sonuçta bu para projenin kazı parası bile değildir. İşte, Kocaoğlu'nun isyan sözlerinin asıl nedeni bu olmalı.

Şimdi gelelim şu 21 milyon lira davasına, bu rakam ilginçtir. Neden mi ilginçtir? Çünkü AKP hükümetlerinin halkımıza hizmet diye sunduğu örneklerden birini örnek olarak yazacağım için ilginçtir. Bakınız; bu eşi menendi bulunmaz hizmetlerden (!) Avrasya Tüneli'ni gözden geçirelim. Bilirsiniz bilmezsiniz; bu tünel, geçiş adedi garantisi verilerek yaptırılmıştır. Elbette geçiş için verilen garanti araç sayısı her zamanki gibi uçuk tutulduğundan tıpkı diğerleri gibi gerçeğe uygun olmamıştır. Dolayısıyla aradaki fark hazine tarafından karşılanacaktır. Peki bu rakam ne kadardır dersiniz? Hazine; geçen araç sayısıyla yükümlenilen araç sayısı arasındaki fark için 123.000.000 (123 Milyon) lirayı yapımcı şirkete ödeme zorundadır. Yalnız Avrasya Tüneli mi vardır? Boğazdaki Üçüncü Köprü ve İzmit Körfezi'ndeki Osman Gazi Köprüsü için de bu tür ödemeler yapılacaktır. İşte şimdi İzmir'e verilecek 21 milyon ile cereme olarak yapımcı firmalara ödenecek 123 milyonu karşılaştırma zamanıdır.
Bana kalırsa hükümetlerin yeni hizmet anlayışını bu çerçeve içerisinde değerlendirmek gerekir.
Esenlikle kalınız...