Komplo teorileri her zaman caziptir. İnsanoğlu, açıklayamadıklarını daha üst bir iradenin seçimleri olarak kabul etmek üzere programlanmıştır. Bilim henüz yokken, doğa olaylarını da tanrılara ve onların seçimlerine bağladığı gibi, tek tanrılı dinlerin yayılmasından sonra da, bu kaderci yaklaşım devam etmiştir.
Eğer olanları açıklayamıyorsak, bizden daha çok bilen birileri, bizi kontrol etmek için, yaptıkları seçimlerle, hayatlarımızı idare etmektedirler. Kukla mı, figüran mı, dekor mu olduğumuza dair farklı yaklaşımlar da olsa, bu eğilim hepimizin bilinçaltlarında var.

Ama burada çok önemli bir nüans var. Olmakta olan ilahi iradeyse, insanların seçimlerinin anlamı olmamalı. Yok insanların seçimleri, ilahi iradeyle çelişiyorsa, aslında o da ilahi irade olmalı, çünkü olan her şey oradandır. Mesela 15 Temmuz sıkıntısında referans verilen Enfal/30 ve Ali İmran/54'te, Allah'ın insanların seçimlerine karşı tuzaklar kurduğu gibi göndermeler var. En ama en yüksek irade bile, insanların seçimlerine göre tepkisel davranabiliyor. Bunu şimdilik bir kenara bırakalım.
Üst akıl kavramı uzun zamandır siyasi gündemimizi meşgul ediyor. Ve aleyhimize olan gelişmelerin, örgütlü ve çok ama çok güçlü birileri tarafından, planlı ve kötü niyetli olarak gündeme getirilip, uygulandığıyla ilgili spekülasyonlar, iktidar partisi seçmenleri nezdinde çok popüler. En son Rockefeller öldü, ve bütün dünya yeniden komplo teorilerine sarıldı.

Dünyada finans-kapitalin çıkarlarını korumak için kurulmuş gizli örgütler var mı? Var. Bunlar finans, petro-kimya ve medya sektörlerinde hakim mi? Evet. O zaman dünyayı onlar mı yönetiyor? Hayır.
Komplo teorisyenlerinin takıldığı nokta, hep son soru. Yani dünyanın her yerinde, özellikle NATO ülkelerinde "siyaseti finanse etme gücüne, ve siyasetin çok ihtiyaç duyduğu medyayı kontrol gücüne sahip olanlar, dünyayı da yönetiyor olmalılar" diye düşünüyorlar. Ama öyle değil.

Hele hele, bu çıkar gruplarını, mistik, ezoterik açıklamalarla yüceltenler çok daha büyük bir illüzyon içindeler. Elbette aralarında geçişkenlik de vardır, her iki tarafta olan üyeler de vardır, ama bu gruplar ne kutsal amaçlar peşindedirler, ne de tarihte kökleri vardır. Son derece maddi, karlılığa odaklı ve acımasız kapitalist hedefler gözeten gruplardır. Bunları eski ve manevi yanı olan örgütlerle bağdaştırma çabası aşırı bir hayal gücü gerektirir.

Evet silah satmak da isterler, evet savaşlardan da beslenirler. Ama asıl meseleleri sadece daha fazla kar etmek, enerji piyasalarını kontrol etmek, dünya ekonomisini çıkarlarına göre yönetmektir. Bunları kutsal amaçları olan örgütler gibi sunmak, kitap satmak isteyen yazarların abartılarından ibarettir.
Fakat çok büyük maddi güçleriyle, etkin beyinleri kiralama potansiyelleri vardır. Özellikle medyaya egemen olmaları sayesinde, bu beyinlerle kamuoyu da oluşturabilirler. Yani üst akıl değildirler de, biz üstün akıllı sözcüleri nedeniyle tezlerine açık oluruz.

Kutsal amaçları olan gizli örgütler var mıdır? Vardır. Mesele Judeo-Christian gruplar, Hz. İsa'nın bir an önce dönmesi için Kudüs üzerine planlar yaparlar. Amerika'daki Neo-Con gruplar tamamen buna inanır ve bu yolda çalışırlar. Amerika'da azımsanmayacak, güçlü bir lobileri vardır. Ciddi ciddi Deccal ve Mesih'in Armageddon savaşına hazırlık yaparlar.
Ama mesela İlluminati konusunda yazılanlar sadece cehaletle açıklanabilir. İlluminati, kilisenin baskılarına karşı kurulmuş, bilimci ve laik bir örgüttür. Ömrü çok kısa sürmüş, ne üye sayısıyla, ne aktif olduğu coğrafyayla, etkin olamamıştır. Dolardaki üçgen içindeki gözle de alakası yoktur, hiç bir kutsal amacı da yoktur. Tek karşıtı, skolastik dönemlerinin sonundaki kilisedir Ama cahillerden cahillere giden mesajlarda, nedense hala kullanılır.
Bunun dışında bütün insanlar ve insanlığın eşitlik, özgürlük ve kardeşlik içinde yaşamasını isteyen, çok daha barışçı ve naif hedefleri olan gruplar da vardır. Bu gruplar, siyasetten zaten uzak dururlar. Amaçları bir gün bütün insanlığın yükselmesi olduğu için, dünyadaki bütün otoriter, totaliter, din ya da milliyetçilik referanslı siyasi hareketler bu grupları düşman beller. Oysa ne finansal, ne siyasi, ne de sosyal açıdan çok güçlü değildirler.

Bunların hepsi, cahillerden cahillere propaganda konusu. Eğer komplo teorilerine bakacaksak, devletten devlete olanları dikkate almalıyız. Yani uluslararası bir dünya organizasyonu yok. Ama devletlerin kendi çıkarlarını korumak için yaptıkları operasyonlar hep var. Her devlet, istihbarat kurumlarıyla, başka devletlerin içişlerine müdahale eder. Ve bu komplo teorisi değil, uluslararası ilişkilerin temel kuralıdır.

Yapılabilecek olan, diğer devletlerin sizin devletinizdeki etkilerini minimize etmek, kendi etkinizi de o devletlerde maksimize etmektir. Ve bu, devlet tecrübesi, zeka, ve cesaret gerektirir.
Bizde devlet tecrübesi çok. Ama artık uyduruk danışmanların sesleri daha çok çıkıyor. Zeka artık eskisi kadar prim yapmıyor. Cahil cesareti hakim.
Diğer devletlerin çabaları hep vardı, ve hep var olacak. Ama hedefimiz uluslararası kapitalist çıkar grupları değil, diğer devletlerin operasyonları olmalı. "Paranoyak-paranoid olman, takip edilmediğin anlamına gelmez" diye bir söz var. Bizim üst aklımız, artık devreye girip, devletin bilgeliğini konuşturmalı.
Zekayı ve devlet tecrübesini yeniden görevlendirip, cahil cesareti yerine sezgili ve vizyonlu cesareti seçip, ilahi iradeye seçimlerimizle yön verip, ülkemizi refaha ve feraha götürme zamanı.
Bir milletvekili, komplo yerine "bana komple yaptılar" demişti. Biz her şeyi komple yaparsak, komplo filan kalmaz.