Zamanın, saldırıların öldüremediği lider. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk, 135 yaşında hep aramızda. Naçiz vücudu son nefesine kadar hizmetine sunduğu milletine emanet. Türkiye Cumhuriyeti'nin simgesi Ankara'da, Anıtkabir'de. Kendisi; her aldığımız, her verdiğimiz nefeste. İçimizde dolaşan, kalbimizin pompaladığı her zerremizde yaşıyor. Bir gün naçiz vücudumuz elbet toprak olacak. Kendilerinin dediği gibi, ama devrimleri, fikirleri, laik çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar olacak. Her ne kadar kesintiye uğratılmaya çalışılsa da, uğratıldığı düşünülse de. Çünkü onu tanıyan fikirlerini özümseyen, Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan alt kimliği ne olursa olsun her Türk, dedelerimizin inanç, azim ve hayatları pahasına bize hediye ettikleri, dünyanın en güzel, en verimli, en zengin vatan toprağımızın değerini bilir, anlar; bilecek, anlayacaktır. Aslında Kurtuluş Savaşı'ndan bugüne hâlâ akan, akıtılan kanlar, şehitlerimiz; hepsi birer Mustafa Kemal ve hâlâ Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak için canlarını veriyorlar.

***

Kaç nesildir, altın tepsi içinde bize sunulan hayatlarımıza alışmışız. Savaş nedir bilmiyoruz.
Acılarını da. Tepkimiz, deve kuşu gibi kafamızı kuma gömmek. Ama kafa kuma gömülü daha ne kadar böyle yaşayabiliriz. Yaşayamıyoruz da, çaktırmadan adı konmayan bugünkü savaşta öldürülüyoruz. Seçenekler; ordu mensubu olursunuz, emniyet güçlerine katılırsınız, jandarma olursunuz, birinci derecede ateş hattındasınız. Memur, doktor, avukat, öğrenci hiç fark etmez, yanınızda patlayan bir canlı bombayla ikinci derecede tehdit altındasınız. Kıymetini bilemediğiniz ülke değerleriniz ters yüz edildikçe ve başınızı, inatla kumun derinlerine gömmeye devam ettiğinizde sonunuz toprak. Korkunun ecele faydası yok diye diye. Milli marşımız, "Korkma !" diye başlıyor. Korkunun çok insani bir duygu olduğunu ama bu korkuları hissederek bu vatanı kurtaran 13 milyonun anısına yazmadı mı Mehmet Akif Ersoy? Bugün doğuda yüzlerce kilometrelik, tonlarca patlayıcının döşendiği topraklarımızı temizlemeye çalışan yüzlerce, binlerce insanımız korkmuyor mu? Biliyorlar ki; oralar temizlenmezse yarın batı, öbür gün kuzeyde döşenecekler. Provalarının yapıldığı da bir gerçek. Bu savaşta korkularak, karalar bağlanarak değil umudu ayaklandırmak ümidi yaymak adına söyleyelim:
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen Alsancak
Korkmadan yurdumun üstünde tüten en son ocak

***

Netice korkuyla kuma gömülü nefessiz, sürüngen yaşamak mı? Korkumuzu yenip korkmadan dimdik, aklı hür, vicdanı hür yaşamak mı? Korkaklar her gün ölür, cesurlar bir an. Milli mücadelede Gaziantep direnişinin en büyük isimlerinden "Karayılan" lakaplı yiğit, çatışma sırasında bir kovuğa saklanır. Bir de bakar kovukta bir kara yılan. O sırada açılan yoğun ateşle bir mermi kara yılana isabet eder, o an içinde korkuya dair hiçbir şey kalmaz ve der ki: "Bu delikte kara yılana gelen mermi, bana isabet edebilirdi. Fırlar, çatışmaya dalar, "Korkunun ecele faydası yok" der.