Evet; yazımın başlığı, iş aleminin unutulmaz ya da vazgeçilmez sözlerindendir. Kimi zaman "Köse"nin ön plana çıkarıldığı olmuştur ama neylersiniz köşe de her zaman "Köşe"dir, ne yaparsınız? Tıpkı, benim gazetede okuyup bu yazı için esinlendiğim bir haberde olduğu gibi.
İş alemi çoğunlukla köseden yana olmuştur. Hatta belirttiğim gibi "İşi yapan köşe değil kösedir" deyimi iş dünyasında çokça kullanılmaktadır. Bakınız öyle olmasına öyledir de gerçekte çoğunlukla iyi iş yapan köşeler, iyi konumda olan iş kolları piyasada her zaman primli tarifeden alıcı bulabilmektedirler. İşte onlardan biri gazetede gözüme çarptı.  27.04.2016 tarihli Posta Gazetesinin birinci sayfasından alıntılıyorum.
"Taksi plakası 1.7 MİLYON. İstanbul'daki Mobil Plaka Tanıma Sistemi'nin korsan taksileri yakalaması, yasal taksicilerin kazancını artırdı. Bu da taksi plakası fiyatına yansıdı. İstanbul'da 2 ay önce 1 milyon 650 bin liraya gerileyen taksi plakası fiyatı bugünlerde 1 milyon 750 bin liraya çıktı."

Uygulamayı az çok bilirsiniz İstanbul ve benzeri büyük kentlerde hatta diğerlerinde öyle her isteyen taksi plakası alıp çalışmaya başlayamaz. Uzun aralıklarla belirli sayıda araç için  plaka dağıtımı yapılarak isteklerin karşılanmasına çalışılmaktadır. Hatta, öğrendiğim kadarıyla şu aralar plaka dağıtımı yapılamamaktadır.
Kentler büyüdükçe ya da benzer nedenlere bağlı olarak  plakaya olan istem (Talep) artmakta buna karşın sunum (Arz) aynı seviyede yükseltilemediğinden mevcut taksilerin plaka fiyatları için yüksek montanlı bir devir piyasası oluşmaktadır. İstanbul için 1.750.000 lira olan devir parasının İzmir'imizde 800.000 liradan başladığını hatırlatalım.
Peki; normalde ortalama 75 Bin lira olan bir taksinin fiyatı nasıl oluyor da yalnızca plakası İzmir'de  ana bedelin ON ya da İstanbul'da YİRMİBEŞ misline kadar yükselebiliyor? 
Nasıl ki iş olanağı yüksek olan dükkanlar için hava parası verilerek bir piyasa yaratılabiliyorsa taksiler için de aynısını düşünmek gerekir. Sormak gerekir gündelik yaşam için bayağı yüksek sayılabilecek bir parayı plakası için yatıran kişinin elbette ciddi bir gelir elde etmesi gerekmez mi?  İşte olayın can alıcı noktası burada bulunmaktadır. Elbette gelir elde edilecektir ama ya vergisi? Sakın ola; onu hiç sormayın. Çünkü alacağınız yanıt dudaklarınızı uçuklatacak, sizleri hayretlere düşürecek kadar  komik olacaktır. Bir taksiden elde edilen gelirin vergisi  ne hikmettir komik olursa sonuçta elbette plakası  prim yapacaktır.
Taksicilere haksızlık yapmayalım, bu alanda gördüğümüz dengesizliği başka işlerde görmüyor muyuz? Kısacası; söylemek isterim ki: ne kadar vergisiz kazanç o kadar prim ve o kadar hava parası. İşte başka örnek mi istersiniz? İşte otoparklar, işte kentin merkezine yayılmış seyyar gevrek standları.
Taksilere yazar kasa ya da benzeri ödeme cihazları konulsun bakın bakalım plakalar o denli prim yapabilecek midir? Otoparklar için de kontörlü bariyerler kurularak bir çözüm bulunabilir. Üstelik bu uygulamaya geçmek son derece kolay olacaktır.

Aslında  verginin yalnızca eldeki mükelleflerden tahsil edilerek diğer gelir kaynaklarının bir kenara bırakılması vergi adaletsizliğinin temel nedeni değil midir? Maliye gelir idaresinin olası gelir kaynaklarını araştırması hatta bunların gerçeklerle uyuştuğunu anlaması gerekmez mi?
Sıkı bir maliyeci olmaya gerek yok. Maliye teşkilatının görevi; işyerlerini dolaşarak fiş düzenlenmesinin peşinde koşmak yerine gerçek anlamda vergi kaçaklarını bulmak olmalıdır.
Esenlikle kalınız...

TÜRKÇE İÇİN NOT
Şofor, Şöför, Şöfer, Şüfer Vb. değil ŞOFÖR (TDK Türkçe Sözlük Sh. 2229)