Simge Özden-Çocukluğundan beri ağaçların kendisinde önemli bir yere sahip olduğunu belirten Ressam Şahika Önal, 'İlkokulda arkadaşlarımızla beraber dinlenmeyi ve oynamayı ağaç üzerinde yapardık. Armut ağacının üzerinde sohbet ederdik. Ağaçlara dokunan ve onları hisseden bir yapım var. Benim ağaçlara ilgim dışında neden resim olarak bunu tercih ettim dersek, bir kere estetik olarak da ilgimi çektiler. Pek çok ağaç gövdesi canlı birer heykel gibi. Doğal heykeller gibi görüyorum onları. İnceliyorum ve bana kendilerini fark ettiriyorlar. Mesela mitolojide de ağaçlar önemli bir yer tutar. Tammuz ve İnanna'nın her yıl bir araya gelmesi ve doğanın yeniden canlanması buna örnek. Ağaçlar hem erkek, hem dişi. Hem yer altına inerek, hem de gökyüzüne, sonsuzluğa ulaşarak yaşamın sürekliliğini temsil ediyor. Ölüm diye de bir şey yok. Sonuçta toprağa karıştığımızda o ağacın bir şekilde bir parçası oluyoruz. Yaşamın sürekliliğini ve dönüşümünü sağlamış oluyorsunuz. Onun bir parçasısınız. Doğayı seviyorum. Çevreye karşı duyarlı bir insanım. Bir takım sivil toplum örgütlerinde de bu duyarlılığımı sürdürüyorum'

Genellikle çınar ağacı çiziyorum

'Ağaç çizmeye 80'li yıllarda üniversite zamanında başladığını belirten Önal, 'Grafik tasarım bölümü mezunuyum. Orada taş baskı için ağaçlar konusunu seçmiştim. Ağaç köklerini, gövdelerini ciddi bir şekilde incelemeye o dönemde başladım. Farkında olmadan çizmeye devam ettim. Gördüğüm ağaçlar kendilerinin resmini çizme istediğini bende uyandırıyorlar. Resimlerini yaptığım ağaçlar; benim yaşadığım, altında dinlendiğim, dokunduğum veya sarıldığım ağaçlar. Ya onların yanına gitmişim ya onlarla birlikte büyümüşüm. Çınar ağaçlarını çizmeyi çok seviyorum. Yaprakları dökmüş ağaçları daha çok seviyorum ama mevsimin her ağacı benim için ayrı güzel' dedi. 



Çocuklara ağaç sevgisi aşılanmalı 

Kitap okuma alışkanlığının kazandırılması gibi ağaç sevgisinin de çocukluktan itibaren süre gelen bir şey olduğunu belirten Önal, 'Kitap okuma alışkanlığı aile ile oluyor. Aynı şekilde doğaya karşı duyarlılığın da arkasında aile oluyor. Kağıt ağaçtan elde ediliyor. Ben teknolojiye karşı değilim ama internetten kitap indirip okumaktan hiç hoşlanmam. O kağıdın kokusunu duymak ve ona dokunmayı çok severim. Pek çok insan ağaçlar manzaramı kapatıyor diye onları kesebiliyor. Çok güzel bir örnek vermek istiyorum, Atatürk'ün yürüyen köşkünün öyküsünü bilirsiniz. Bir çınar ağacını kesmemek için bir mühendislik mucizesi ile bir kaç metre bina kaydırılmış. Böylesi bir duyarlılık söz konusu. Bunu nasıl insanlara aşılayabiliriz bilemiyorum, çünkü artık o kadar değer yargıları değişti ki. Bir takım küçük kazanımlar artık her türlü değerin önüne geçebiliyor. Bununla nasıl baş edebiliriz bilemiyorum. Pek çok konuda insanlar çaresiz hissediyor. Ben de bu konuda çaresiz hissediyorum.
Doğanın ve ağaçların talan edilmesine karşı içimde bir öfke var. Bunun acısını bir çok insan gibi hissediyorum. İçimde yeşile özlem var. Ama ben yine de Türkiye'nin şanslı bir coğrafyasında yaşıyorum. Bütün kötü yapılaşmaya karşı yeşilini tamamen kaybetmemiş bir bölge burası. Doğru politikalarla çevreye zarar vermeden, doğayla iç içe yaşam alanları gerçekleştirilebilir' dedi.

Bir tek insanın zalimliğiyle başa çıkamıyor

Şimdiye kadar üç kişisel sergi açan Önal, sergilerini sırasıyla; İstanbul, Samsun ve geçtiğimiz günlerde İzmir'de açtığını söyledi. Sergi açmak için arkadaşlarından destek aldığını belirten Önal, 'Onların desteğiyle benim için bir başlangıç oldu. İzmir'deki sergimde 40 eser vardı. Uzun yıllardan beri ağaç resimleri çizdiğim için sayısını bilemiyorum. Televizyonda ağaç kesim haberlerini izlediğim zaman normal bir insandan kat kat üzülüyorum. Ağaçları doğayla baş başa bıraktığımız zaman tüm güçlüklere karşı çıkabiliyor ama bir tek insanın zalimliğine karşı çıkamıyor' diye konuştu.